Türklerin Danimarka’ya ve Danimarka’nın Türklere Katkıları -1

Ortak Yaşamın Antropolojik, Sosyolojik ve Kültürel Etkileri Üzerine Bir İnceleme

Bu yazı dizisinde, araştırmacı Sefa M. Yürükel’in kaleme aldığı kapsamlı metni üç bölüm halinde sizlere sunuyoruz. 

1960’lı yıllarda başlayan Türk göçü, Danimarka’da kalıcı bir Türk etnik toplumunun oluşmasına yol açmıştır. Bu süreç, iki toplum arasında karşılıklı etkileşimleri beraberinde getirmiştir. Bu makalede, Türklerin Danimarka toplumuna ve Danimarka’nın Türk toplumuna katkıları; antropolojik, sosyolojik, kültürel ve gastronomik açılardan incelenecektir.

1. Göçün Tarihsel Arka Planı ve Demografik Yapı

Türklerin Danimarka’ya göçü, esas olarak 1960’lı yıllarda Avrupa’da artan iş gücü ihtiyacına paralel olarak başlamıştır. 1967 yılında Türkiye ile Danimarka arasında imzalanan iş gücü anlaşmasıyla birlikte, Türkiye’den gelen ilk nesil işçiler Danimarka’ya yerleşmiştir. Bu göçmenler, genellikle düşük vasıflı işlerde çalışmak üzere gelmiş ve başlangıçta geçici kalmayı planlamışlardır (Sahin, 2022). Ancak zamanla aile birleşimi, sosyal hakların kazanılması ve politik gelişmelerin etkisiyle bu göçmenlerin büyük bir kısmı Danimarka’da kalıcı olmuştur. Bu süreç, Danimarka’nın göç politikasında değişikliklere yol açmış ve göçmen işçilere yönelik sosyal entegrasyon tartışmalarını gündeme getirmiştir.

1970’li yıllarda göçmen sayısının artmasıyla birlikte, Türk topluluğu Danimarka’da görünür hale gelmiştir. Türkler çoğunlukla Kopenhag, Aarhus, Odense ve Aalborg gibi büyük şehirlerde yoğunlaşmış, bu kentlerde etnik mahalleler ve Türk işletmeleri gelişmiştir. Danimarka İstatistik Kurumu’na göre, günümüzde yaklaşık 75.000 Türk kökenli kişi Danimarka’da yaşamaktadır (Statistics Denmark, 2023). Bu rakam, Türklerin Danimarka’daki en büyük göçmen topluluklarından biri olduğunu göstermektedir. Topluluğun ikinci ve üçüncü kuşağı, artık Danimarka doğumlu bireylerden oluşmakta ve bu bireyler hem Türkiye hem de Danimarka kültürleriyle iç içe yaşamaktadır.

Demografik yapı açısından bakıldığında, Türk topluluğu genç bir nüfusa sahiptir ve çoğunluğu işçi sınıfına mensuptur. Ancak son yıllarda eğitim seviyesinin artmasıyla birlikte, daha fazla Türk kökenli birey üniversite eğitimi almakta ve profesyonel alanlara yönelmektedir (Lewinter, Kesmez & Gezgin, 1996). Kadınların iş gücüne katılımı da artmakta, ancak bu katılım hâlâ Danimarka ortalamasının altındadır. Danimarka’da yaşayan Türk topluluğu, dinî ve kültürel yaşamını camiler, dernekler ve kültür merkezleri aracılığıyla sürdürmekte, bu kurumlar hem kimlik koruma hem de entegrasyon açısından önemli roller oynamaktadır (Insight Turkey, 2015).

2. Antropolojik Açıdan Kültürel Kimlik ve Uyum

Türk göçmenlerin Danimarka’ya yerleşmeleriyle birlikte, kültürel kimliklerini koruma çabaları antropolojik açıdan dikkat çekici bir süreç haline gelmiştir. İlk kuşak Türk göçmenler, geldikleri coğrafyalardaki geleneksel değerleri beraberlerinde taşımışlardır. Bu değerler; aile yapısı, dini pratikler, geleneksel kıyafetler, toplumsal roller ve otorite ilişkileri gibi unsurları içermektedir (Gümüş & Çelik, 2011). İlk yıllarda Türkler kendi mahallelerinde topluca yaşamayı tercih etmiş ve kendi kültürel kurumlarını – camiler, dernekler, marketler – kurarak bir nevi “kültürel koruma alanları” yaratmışlardır. Bu alanlar, hem toplumsal dayanışmayı hem de kültürel sürekliliği sağlamıştır.

Zamanla göçmen topluluk içinde kuşaklar arası kültürel farklılıklar ortaya çıkmıştır. İkinci ve üçüncü kuşak Türk kökenli Danimarkalılar, hem Türk kültürüyle hem de Danimarka’nın bireyci ve laik toplum yapısıyla temas halindedir. Bu bireyler, çift dillilik, çift vatandaşlık ve hibrit kimlik gibi olgularla tanımlanmaktadır (Akcapar & Bayram, 2020). Gençler arasında kültürel asimilasyonun arttığı gözlenirken, kimlik karmaşası ve kimliğe bağlı stres gibi psikososyal sorunlar da ortaya çıkabilmektedir. Bu gençler, bir yandan ailelerinin değerlerini yaşatmak isterken diğer yandan Danimarkalı akranlarıyla uyumlu olmak zorundadırlar. Bu durum, “arada kalmışlık” hissini beslemektedir (Kaya, 2009).

Buna rağmen, özellikle üçüncü kuşak Türk kökenliler arasında yeni bir “transkültürel kimlik” anlayışı gelişmektedir. Bu bireyler, hem Türk hem Danimarka kültürlerinden ögeleri harmanlayarak melez kimlikler oluşturmaktadır. Örneğin, dini kimlik çoğu zaman kültürel bir aidiyet biçimi olarak yorumlanmakta, ibadet ve inanç pratikleri bireyselleşmektedir (Jacobsen, 2011). Ayrıca, düğünler, bayramlar ve cenazeler gibi kültürel ritüeller hem Türk geleneklerine uygun şekilde düzenlenmekte hem de Danimarka normlarına göre biçimlendirilmektedir. Bu bağlamda, kültürel uyum süreci sabit bir asimilasyon değil, çok yönlü bir değişim ve müzakere süreci olarak değerlendirilmektedir.

3. Sosyolojik Perspektiften Entegrasyon ve Toplumsal Katılım

Entegrasyon, göçmen bireylerin geldikleri toplumla olan ilişkilerinde karşılıklı bir uyum süreci olarak tanımlanır ve bu süreç sosyolojik açıdan çok katmanlı bir yapıya sahiptir. Danimarka’daki Türk topluluğu özelinde entegrasyon, hem yapısal (eğitim, istihdam, hukuk gibi alanlarda eşitlik) hem de kültürel (dil, değerler, normlar) boyutlarıyla değerlendirilmelidir (Faist, 2000). İlk kuşak Türk göçmenler çoğunlukla düşük vasıflı işlerde çalışmış ve topluma ekonomik anlamda katkı sağlasalar da sosyal ve kültürel alanlarda daha sınırlı bir entegrasyon sergilemişlerdir. Bunun başlıca nedenleri arasında dil engeli, eğitim düzeyinin düşüklüğü ve ayrımcılık yer alır (Fur, 2013).

İkinci ve üçüncü kuşak Türk kökenli bireyler, Danimarka toplumuna daha entegre bir yapı sergilemektedirler. Bu kuşaklar arasında üniversite mezuniyet oranları artmış, kamu sektöründe ve özel sektörde profesyonel pozisyonlara erişim sağlanmıştır. Politik katılım da bu entegrasyon sürecinin bir parçası olarak değerlendirilmektedir. 2000’li yıllardan itibaren Danimarka parlamentosunda Türk kökenli milletvekilleri görev almış, yerel yönetimlerde Türk temsilciler artmıştır (Mikkelsen, 2015). Ayrıca gençler sosyal medyada, üniversite öğrenci topluluklarında ve STK’larda aktif roller üstlenmekte, toplumun demokratik yapısına doğrudan katılmaktadırlar (Kaya & Kentel, 2005).

Bununla birlikte, entegrasyon süreci pürüzsüz değildir. Sosyolojik araştırmalar, Türk gençleri arasında hâlâ ayrımcılığa uğrama, dışlanmışlık ve ötekileştirilme gibi olguların varlığını ortaya koymaktadır. Bazı bireyler, Danimarkalı kimliğini tam anlamıyla benimseyemedikleri gibi, Türk kimliğinden de uzaklaştıkları bir ikilem yaşayabilmektedirler (Crul & Schneider, 2010). Eğitimde fırsat eşitsizlikleri, iş piyasasında ayrımcılık ve medyada göçmen temsillerinin negatifliği bu süreci olumsuz etkileyebilmektedir. Bu nedenle sosyolojik açıdan entegrasyon yalnızca bireylerin çabasıyla değil, ev sahibi toplumun da yapısal ve kültürel olarak göçmenlere alan açmasıyla mümkündür (Heath & Cheung, 2007).

Kaynakça

  •  Sahin, M. (2022). The Development of the Turkish Minority’s Social Challenges in Denmark from 1970 to 2021, for the Purpose of Integration. Turkish Journal of Diaspora Studies, 2(1), 55–72.
  • Statistics Denmark. (2023). Population by country of origin and age. https://www.dst.dk
  • Lewinter, M., Kesmez, S. S., & Gezgin, K. (1996). The social situation of Turkish immigrants in Copenhagen, Denmark.
  • Insight Turkey. (2015). Turks in Denmark: Patterns of Incorporation and Collective Organizing Processes.
  • Wikipedia. (2025). Turks in Denmark. https://en.wikipedia.org/wiki/Turks_in_Denmark
  • Akcapar, S. K., & Bayram, N. (2020). Transnational migration and integration: Turks in Denmark and Germany. Turkish Journal of Diaspora Studies, 2(2), 85–102.
  • Gümüş, A., & Çelik, S. (2011). Göç ve kimlik: Avrupa Türklerinin kültürel kimlik inşası. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, 8(2), 639-659.
  • Jacobsen, C. M. (2011). Islamic Traditions and Muslim Youth in Norway. Brill.
  • Kaya, A. (2009). Islam, Migration and Integration: The Age of Securitization. Palgrave Macmillan.
  • Nielsen, M. (2017). Religion, Ethnicity and Belonging: Turkish Immigrant Youth in Denmark. Ethnic and Racial Studies, 40(2), 271–289.
  • Faist, T. (2000). The Volume and Dynamics of International Migration and Transnational Social Spaces. Oxford University Press.
  • Fur, M. (2013). Immigrant Integration in Denmark: Policy and Practice. Danish Journal of Sociology, 4(2), 45–62.
  • Mikkelsen, O. (2015). From Guest Workers to Citizens: Turkish Political Participation in Denmark. In Insight Turkey, 17(4), 127–144.
  • Kaya, A., & Kentel, F. (2005). Euro-Turks: A Bridge or a Breach between Turkey and the European Union?. Brussels: Centre for European Policy Studies.
  • Crul, M., & Schneider, J. (2010). Comparative Integration Context Theory: Participation and Belonging in New Diverse European Cities. Ethnic and Racial Studies, 33(7), 1249–1268.
  • Heath, A., & Cheung, S. Y. (2007). Unequal Chances: Ethnic Minorities in Western Labour Markets. Oxford University Press.

    

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir