Kopenhag, 11 Temmuz
2025 yılı itibariyle Türkiye’nin siyasal ve toplumsal yapısı, tarihinin en çetin sınavlarından birini vermektedir. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) çerçevesinde kurgulanan senaryolar, sadece dış politika alanında değil, aynı zamanda Türkiye’nin iç yapısında da ciddi dönüşümlere zemin hazırlamaktadır. Özellikle AKP iktidarı ve ortağı MHP’nin izlediği stratejiler, bazı çevrelerce “ulusal devletin tasfiyesi” olarak yorumlanmaktadır. Bu yazıda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli’nin PKK ile dolaylı ve örtülü ilişkileri olduğu iddiası üzerinden, Türkiye’nin federal bir yapıya yönlendirilip yönlendirilmediğini ve bu sürecin Türkiye’nin ulusal kimliği açısından ne anlam ifade ettiğini tartışacağız.
BOP’un Yerli Aktörleri: Erdoğan ve Bahçeli’nin Stratejik Dansı
BOP’un temel hedeflerinden biri, Orta Doğu’daki ulus devlet yapılarının etnik, mezhepsel ve kültürel fay hatları üzerinden parçalanarak, bölgenin Batı kontrolüne açık “yönetilebilir mikro devletçiklere” dönüştürülmesidir. Bu çerçevede Türkiye’nin güçlü ve merkeziyetçi yapısı, küresel aktörler için tehdit olarak algılanmıştır.
Erdoğan ve Bahçeli’nin 2015 sonrası süreçte PKK ile kamuoyuna yansımayan çeşitli temaslar kurduğu; özellikle 2023 seçimleri öncesinde bölgede HDP tabanına göz kırpan açıklamaların yapılması, bu işbirliğinin gizli dinamiklerine dair ipuçları vermiştir. Kamuoyunda dillendirilen, “devletin bekası için taktiksel adımlar” olarak sunulan bu manevralar, aslında ulus devletin temellerini adım adım aşındıran bir sürecin parçaları olabilir.
PKK ile Dolaylı Temaslar: Meşrulaştırma Süreci mi?
2013-2015 yıllarında başlatılan çözüm süreci, kamuoyunun önemli bir kısmı tarafından “ihanet süreci” olarak nitelendirilmişti. Sürecin sona ermesiyle birlikte, PKK tekrar silahlı çatışmalara yönelmiş, ancak bu süreçten sonra da HDP üzerinden siyasi temsil devam etmişti. Bugün, HDP’nin yerini alan DEM Parti, çeşitli belediyeleri yeniden kazanmış ve PKK ile bağları tartışmalı olan isimlerin belediye başkanlığına gelmesi, bu yapının yeniden meşrulaştırıldığını gösteriyor.
Özellikle 2024 yerel seçimlerinde AKP’nin Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde DEM Parti’yle çatışmadan kaçınan tavrı, MHP’nin sert söylemleriyle çelişkili bir tablo oluşturmuştur. Bu çelişkili siyaset, Erdoğan ve Bahçeli’nin kamuoyu önündeki “milliyetçi duruşlarının” arka planında farklı bir hesap olduğunu düşündürmektedir.
Yeni Anayasa Tartışmaları: Federalizmin Zemin Hazırlığı mı?
2025 itibariyle Erdoğan hükümeti, yeni anayasa tartışmalarını tekrar gündeme getirmiştir. “Sivil anayasa” adı altında sunulan bu taslak, üniter yapının gevşetilmesi, yerel yönetimlerin yetkilerinin genişletilmesi ve “bölgesel özerklik” gibi ifadelerle gündeme gelmektedir. Bu tür değişikliklerin PKK’nın uzun yıllardır talep ettiği “demokratik özerklik” modeline örtük bir zemin sunduğu yorumları yapılmaktadır.
Yeni anayasa taslağında “yerinden yönetim” ilkelerinin aşırı şekilde vurgulanması, Türkiye’nin merkeziyetçi devlet yapısının çözülmesine neden olabilir. Bu da Türkiye’nin federal bir modele evrilmesinin önünü açabilir.
Ulus Devletin Temellerine Yönelik İdeolojik Saldırı
AKP ve MHP iktidar bloğu, görünürde milliyetçi ve muhafazakâr bir siyasal söylemi benimsemiş olsa da, uygulamaları itibariyle Türk ulus devletinin ideolojik temellerini zayıflatmaktadır. Atatürk ilke ve devrimlerinin sistemli biçimde törpülenmesi, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın siyasi söylemler üretmeye başlaması, eğitim müfredatının dini temellere göre yeniden yapılandırılması gibi gelişmeler, ulusal birliği zedeleyen uygulamalar olarak değerlendirilmektedir.
PKK ile dolaylı temasların meşrulaştırılmasının yanı sıra, milli kimliğin yerini ümmetçi ve etnik temelli kimliklerin alması da bu sürecin parçası olarak görülmektedir.
2025 Türkiye’sinde BOP’un Yerli Taşeronları mı?
Türkiye’nin NATO üyeliği, ABD ile askeri ilişkileri ve İsrail ile zaman zaman yumuşayan diplomatik ilişkileri, Erdoğan-Bahçeli iktidarının “anti-emperyalist” görünümünü ciddi şekilde sarsmaktadır. Bugün geldiğimiz noktada, Erdoğan’ın Orta Doğu’da oynadığı arabuluculuk rolü, Batılı güçlerin planlarıyla çelişmekten çok, onlara hizmet eder bir görüntü sunmaktadır.
PKK’nın Batı’da meşru bir aktör gibi sunulması, Avrupa Parlamentosu’nda temsilcilerine yer verilmesi ve Türkiye’de DEM Parti’nin “demokratik muhalefet” kisvesi altında faaliyetlerine devam etmesi, bu yerli işbirliğinin uluslararası düzeyde de destek bulduğunu göstermektedir.
Milli Güçlerin Yeniden Toparlanması: Seferberlik Zamanı
Tüm bu gelişmeler karşısında, Türkiye’nin geleceğini düşünen milli ve yurtsever kesimlerin bir araya gelmesi artık bir zorunluluktur. Sivil toplum kuruluşları, akademisyenler, emekli askerler, gençlik örgütleri ve siyasi partiler, Türkiye’nin üniter yapısını ve milli kimliğini korumak adına ortak bir cephe oluşturmalıdır.
Yeni anayasa sürecine karşı güçlü bir toplumsal tepki örgütlenmeli, özellikle üniter devlet yapısının dokunulmaz olduğu açık biçimde vurgulanmalıdır. “Milli anayasa” adı altında BOP’un yasal zeminine dönüşen bu girişimlere karşı net ve kararlı bir “HAYIR” demek gerekmektedir.
Sonuç: Ulus Devletin Savunusu, Varoluşun Savunusudur
Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tehdit artık sadece bir “parti politikası” meselesi değil; bu, doğrudan doğruya Türk milletinin varlığına yönelik bir tasfiye projesidir. Erdoğan ve Bahçeli’nin PKK ile kurduğu örtülü ilişkiler ve yeni anayasa adı altında yürütülen yapısal dönüşüm hamleleri, bu ülkenin milli egemenliğine ve toprak bütünlüğüne yönelmiş ciddi bir saldırıdır.
Ulus devletin yıkılmasına, etnik temelli ayrışmaya ve federalizme giden yola dur demek için, Türk milletinin artık sessiz kalma lüksü kalmamıştır. Gün, tarihsel sorumluluğun gereğini yerine getirme günüdür. Büyük Orta Doğu Projesi’ne ve onun Türkiye’deki uygulayıcılarına karşı, topyekûn bir ulusal direniş gereklidir.
Kaynakça :
1. Barkey, H. J., & Göksel, M. (2018). The Politics of Turkey. Routledge.
2. Kirişci, K. (2023). Turkey’s Regional Role and Shifting Alliances. Chatham House Reports.
3. Bilgin, P. (2021). Geopolitics and Security in the Middle East. Istanbul University Press.
4. Öniş, Z. (2024). Turkey’s Authoritarian Drift and the Global Political Economy. Journal of International Political Economy.
5. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi (USAM) (2025). Türkiye’nin Federalizme Gidişi: Yeni Anayasa ve BOP İlişkisi, Rapor No: 91.