15 Temmuz
Bugün Türkiye öyle bir süreçten geçmektedir ki, vatan ve millet kavramı yerine ümmetçiliğin; Türk yerine İslam’ın; Atatürk yerine Erdoğancılığın; Cumhuriyet yerine Hilafetin ve tek adamcılığın; bilim yerine hurafenin; Anayasa yerine NASS – Kur’an ayetlerinin; mertlik yerine korkaklığın; dürüstlük yerine hırsızlığın; fedakârlık ve özveri yerine konforculuğun; paylaşmacılık yerine bencilliğin; örgütlenme ve sorumluluk alma yerine “adam sendeciliğin”, yalnızlaştırıcılığın, yanaşmacılığın ve bananeciliğin; özgürlük yerine yasakların; cesaret yerine korkaklığın; doğru bilgi ve fikir yerine dezenformasyonun; tüm toplum yerine partizancılığın; birlik yerine mezhepçi ve etnikçi bölücülüğün adım adım yerleştirilmeye çalışıldığı ve kısmen de zihinlere yerleştirildiği, tanınmaz ve kendi öz değerlerini yitiren bir ülke hâline getirildi.
Türkiye’yi kuran Kemalist hareketin 1938’den başlayarak 1972 ve 1980 döneminde emperyalizm destekli karşı devrimcilerce yenilmesi ve onun bileği olan Devlet ve Halk içindeki Kemalist Fedailerin de birlikte hareket etmeyip gün be gün zayıflaması, ve bugün bunların en sembol isimlerinin bile fiilî olarak ortaya çıkmaması bu durumu daha da hızlandırmıştır.
Bugüne kadar Halk, emperyalizm destekli mevcut İslamcı diktatörlükten kurtuluş için yanlış insanlardan, kurumlardan ve kuruluşlardan bir umut beklemiştir.
Bu da örgütsüz olduğu için alenen, bir umut için bilinen bekleme ve bekletilme süreçlerinde, karşı devrimci ataklara karşı duramayan Halkın pasifleşmesine yol açtı ve bu da doğal olarak Türkiye’nin bugünlerde bariz olarak yaşadığı çöküşünü hızlandırdı.
Halkın yurtsever kesimlerinin beklentilerinin istenilen zamanda gerçekleşmemesi de Halk arasında umutları ve direnmeyi, görüldüğü gibi, büyük ölçüde susturdu.
Mevcut emperyalizm destekli bu İslamcı iktidar da bu durumdan yararlanarak rejimi değiştirdi ve Cumhuriyet’i yıktı.
Ve Türkiye’de son 20 yıldır Halka karşı sistemli bir iktidar terörü uygulayarak da istediği gibi at koşturdu. Türkiye’nin tüm değerlerini, Kemalizm’e karşı savaşı kazandım deyip ganimeti olarak görerek talan etti. Kendine, yanaşmalarına, emperyalizme ve bazı dış ülkelere peşkeş çekti.
Bu durum tersine çevrilebilir mi?
Elbette çevrilebilir.
Kemalistler tekrar iktidara gelebilir mi?
Elbette gelebilir.
Bunun şartları var mı?
Elbette vardır.
Peki bunun için ne yapmak lazımdır?
Sorun nedir ve cevap nasıl verilmelidir?
Evet, burada en temel olan soru da budur.
Ama bunun makul bir çözümü ve cevabı da vardır, tabii ki.
Bunun için,
İlk önce biz Kemalistler olarak, örgütlü bir Kemalist ama fiilî bir Hareket oluşturmak gerekmektedir.
Ve de bugüne kadar ilişki kurduğumuz ve ülkenin iyiliği için beklenti içinde olduğumuz insanlarla ve kurumlarla vakit geçirmeyi bırakarak, doğrudan mahalle, köy, kasaba ve şehirlerde Kemalist çekirdek komiteler kurarak, halkın konfor düşkünü olmayan, zor durumdaki öğrenci, esnaf, işçi ve köylü kesiminde “adam adama” metodu ile ve ikna yöntemi ile örgütlemeli; bunu iyi bir şekilde de koordine ederek, Türkiye Kemalist Hareketi üst yapısını oluşturmak için vakit geçirmeden kolları sıvamalıyız.
Burada aydınlar ve orta sınıflar bu yapıya ilişkin bir müttefik kesim olarak görülerek eklenmeli; ama bu kesimler Kemalist Hareket yapısının asla çekirdek kesimlerinden biri olarak görülmemelidir.
Sadece müttefik olarak görülmelidir.
Sebebi ise burada belirtilen aydın ve orta sınıf kesimin, bazıları hariç, genellikle her devirde iyi yaşam standartlarına sahip olmak isteyen, kaypak ve güç dengelerine göre hareket eden, hızla saf değiştirme yeteneğine sahip, bazen dengeci, aşırı şekilde bencil ve çıkarcı bir sınıf kesimi olmasıdır.
Bunların içinde her zaman Kemalizm’e düşünce ve yaşam açısından çok yakın bir kesim elbette vardır.
Buna rağmen, bu kesimler genel olarak kendi sınıf karakteri icabı olarak da tarihsel olarak güç kimdeyse onunla ittifak halinde olmuşlardır.
Son 20 yıllık süreçte Türkiye’deki durum bunu iyice göstermektedir.
Bugüne kadar Türkiye’deki durumun, TC ve Kemalistlerin lehine değişmemesinin esas sebebi ve sorun teşkil edeni de bazı şartlardan ve beklentilerden dolayı Türkiye’deki iktidar ve rejim sorununun bu kesim üzerinden çözülmeye ve umutların bu kesim üzerinden yeşertilmeye çalışılmasıdır.
Burada halkın yurtsever kesimi tarafından bu kesim özelinde oluşturulan beklentiler de, bu kesimin esas olan çıkarcı, kaypak ve değişken saflar karakteri yüzünden bir türlü yerine gelmemiştir.
Atatürkçü samimi kesimlerin de samimi beklentilerinin gerçekleşmemesinden dolayı, beklentilere yönelik süreç artık tamamlanmış ve tüketilmiştir.
Ve Türkiye’deki değişik siyasi süreçlerde bugüne kadar ki ve bu konudaki tecrübeler de toplu olarak ele alındığında, halkın içindeki en çıkarcı, korkak, konforcu, hiçbir bedel ödemek istemeyen ve en kaypak kesimi olan bu kesimin artık Türkiye’nin kurtuluşuna ve Kemalist iktidar oluşturmaya yönelik süreçlerde millete bir faydası olmayacağı da millete aşikâr olmuştur.
Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda; fiilî bir Kemalist örgütlenme artık Türkiye’de temel bir ihtiyaçtır.
Ve bundan sonra bu örgütlenme esas olarak öğrenci, esnaf, işçi ve köylü kesimlerin içinde yapılmalıdır ve buradan doğacak örgütlü ve kitleselleşen büyük bir yurtsever güçle, Türkiye’deki iktidarın Amerikan İslamcılarından geri alınması ve Türkiye’nin kurtuluşu ancak bu şekilde gerçekleşebilecektir.
Ve Kemalist örgütlenme çekirdeği, bu kesimden oluştuğu sürece de iktidar için yapılacak atılımın sekteye uğraması da neredeyse imkânsız olacaktır.
Bu örgütlenmede dikkat edilmesi gereken önemli bir husus ise Cumhuriyet’e ve Kemalist ilkelere bağlı diğer güçlerin ve bunların fertlerinin sadece Türkiye’de değil, nüfusu 7 milyon olan ve bugün Türkiye dışında yaşayan Kemalist harekete gönül verenlerce de desteklenmesinin sağlanması, iktidarı geri almadaki başarı için çok gerekli olarak görülmelidir.
Burada doğru ve gerçekçi güç oluşturma teorisi ve pratiği gereği, yurt içinde ve Türkiye’nin ayrılmaz bir parçası olan yurt dışında yaşayan Türkleri de aynı güç merkezinde birleştirme, Kemalistlerin iktidara gelmesinde önemli bir güç oluşturacaktır.
Bu iki potansiyelin de Kemalist Hareketi iktidara getirmek için birlikte düşünülmesi, örgütlenmesi, harekete geçirilmesi; bunun Kemalizm ve Kemalist Hareket lehine sadece büyük bir sinerji yaratmasını düşünmek bir yana, süreç içinde çok büyük bir ihtiyaç olacak olan Kemalist Hareketin uluslararası ilişkilerindeki potansiyelinin de oluşması için ileride çok büyük bir katkı sağlayacaktır.
Bugün, Türkiye’de ve yurt dışında birbirinden kopuk hareket eden Türkiye ve yurt dışı Kemalistleri bu mesajı iyi okumalıdır.
Birlikte hareket etmek, yurtseverlerce sadece teoride bir fikirde, kâğıt üzerinde ve söylemde değil, halkın içinde yani pratikte olmalıdır.
Kemalist Hareket, yurtseverler arasındaki mevcut birlik sorununun çözümünü de ancak halkın içinde yapılacak olan başarılı bir Kemalist Hareket örgütlenmesiyle çözebilir.
Kemalist Hareket’in örgütlenme sürecinde dikkat edilmesi gereken diğer önemli bir husus ise, birlikte hareket etmede görüşmeler, toplantılar ve anlaşmaların esasen tali olarak görülmesidir.
Burada esas olan ise, bu birlikteliğin halkın içinde, iktidara gelmek ve Türkiye’yi Kemalist vizyonla yönetmek için örgütlenmesi olmalıdır.
Çünkü Kemalist örgütlenmede, halkın içindeki örgütlenme ancak gerçek liderliği, samimiyeti ve yönetimi ortaya çıkartır.
Kemalist Hareket örgütlenmesinde asla hiçbir zaman bedavadan, kâğıt üzerinde liderlik ve önderlik oluşmaz.
Kimseye lütuflarla paye dağıtılmaz.
Kemalist Hareket bu yüzden pratikte sınananların da Hareketidir.
Aynı zamanda Kemalist Hareket gerekirse ülküleri için ölmeye, hapse, söylem ve eyleme hazır bir Fedai Hareketidir.
Yani Kemalist Hareket’te, liderlik oylarla oluşmaz.
Emekle oluşur.
Kemalist Hareket’te liderlik kalitesi; bilimi ve aklı rehber alan, vatanı ve milleti için ölüme, işkenceye ve hapse hazır kişilerden, strateji ve taktikleri bilen ve uygulayanlardan oluşur.
Bu bakımdan Kemalist Hareket, diğer reformist ve uzlaşmacı hareketlerden hem teoride hem de pratikte temelden ayrışır:
- Tavizsiz hareket eder.
- İşbirlikçi değildir.
- Devrimcidir.
- Bağımsızlıkçıdır.
- Devletçidir.
- Halkçıdır.
- Anti-emperyalisttir.
- Bölücü değil birleştiricidir.
- Laiktir.
- Çağdaştır.
- Kimsesizlerin kimsesidir.
- Devri sabık yaratmaz, hesap sorar.
Temel Kemalist ilkeler ve devrimler ışığında, örgütlenme modeli ve ilkelerini de güncelleyerek ilerler ve sürekli olgunlaşır.
Kemalist Hareket esasta ve yurtsever anlamda birleştirici ve toparlayıcıdır.
Kısaca, Türkiye’nin kurtuluşu için yukarıda özetlendiği gibi bir Kemalist Harekete ve Kemalist Fedailere, bugünün Türkiye’sinde ülkenin ve milletin bekası için şiddetle ihtiyaç vardır.
Şimdiki görev ise yurtseverlerce objektif olarak halk içinde var olan Kemalist ruhu, Kemalist bir iktidar için Kemalist bir örgütlenmeye dönüştürmeleri olmalıdır.
Yurtsever kesimler ise bugünlerde durumdan vazife çıkartarak artık bu konuyu iyi düşünmelidir ve bu Hareketi yaratmada artık çok geç kalmamalıdır.
Çünkü…
Vakit tamamdır.
Her zaman olduğu gibi:
Atatürk’le kalın.
Cumhuriyetle kalın.
Hoşça kalın!