Kopenhag, 24 Temmuz
Çocuğa, kadına, hayvana, ağaca… Keyfî şiddet normalleşiyor. İnsanın içindeki merhamet duygusu neden köreldi?
Çocuğu döven baba, kadını ezen eş, hayvana eziyet eden sokak insanı, ormanı yakan eli silahlı biri… Günümüz dünyasında şiddet artık sadece bir suç değil, sıradanlaşmış bir refleks hâline geldi. Daha da kötüsü: Bazı insanlar bu şiddetten keyif alıyor.
Peki insan neden acımasızlaşır? Neden vicdanını susturur? Bu sorunun cevabı birden fazla katmanda saklı.
Psikolojide Boşluklar, Toplumda Yaralar
Uzmanlar, empati kuramayan, çocukluğunda şiddet gören ya da kendini güçlü hissetmeye ihtiyaç duyan bireylerin şiddeti bir “çözüm” gibi gördüğünü söylüyor. Çocukluğunda sevgi yerine dayağı öğrenen biri, büyüdüğünde aynı dili konuşuyor: Şiddet.
Toplumda ise durum daha derin. Bazı kültürlerde erkeklik, otorite ve disiplin hâlâ şiddetle özdeşleştiriliyor. Kadınlar “susturulması gereken”, çocuklar “terbiye edilmesi şart olan”, hayvanlar ve doğa ise “sahiplenilmesi gereken” birer nesne gibi görülüyor. Bu anlayış, bireylerin merhamet duygusunu törpülüyor.
Sadizm: Acıdan Haz Duymak
Bazı insanlar gerçekten başkasına zarar vermekten haz alıyor. Bu durum bir psikiyatrik bozukluk; adı sadizm. Ancak günümüzde bu eğilim bazen ekranlarda, sosyal medyada veya sokakta sıradan bir görüntü olarak karşımıza çıkabiliyor. Şiddet sadece “haber” değil, bazen eğlence malzemesi hâline getiriliyor.
Doğa da Hedefte
İnsanoğlunun acımasızlığı sadece insana değil, doğaya da yöneliyor. Ağaç kesmek, ormanı yakmak, hayvanı işkenceyle eğlendirmek, artık sıradan birer “gündem maddesi.” Çünkü insan, doğadan uzaklaştıkça onu kendine ait olmayan bir “nesne” gibi görmeye başlıyor.
Ne Yapmalı?
- Şiddetin hiçbir türü “mazur görülemez” hâle getirilmeli.
- Eğitimde sadece bilgi değil, vicdan ve empati de öğretilmeli.
- Ailede şefkat, okulda etik, toplumda adalet esas alınmalı.
- Medyada şiddeti teşvik eden değil, dayanışmayı yücelten örnekler öne çıkarılmalı.
İnsanoğlu, evet, en acımasız hayvandır. Ama yine insanoğlu, merhametin, adaletin ve sevginin de taşıyıcısı olabilir. Hangi tarafı beslediğimiz, nasıl bir gelecek istediğimizle ilgilidir.
Kaynak:
Bu yazı, toplumsal gözlemler ve psikoloji araştırmaları temel alınarak hazırlanmıştır. Uzman görüşleri: Dr. Gabor Maté, Prof. Türker Kılıç, WHO raporları ve UNICEF verileri.