İmam Gazali ile Ömer Hayyam: Gericilik ve İlericilik Arasında Disiplinlerarası Bir Karşılaştırma

Kopenhag, 4 Eylül 2025

İslam düşünce tarihi, farklı dönemlerde akıl ile vahiy arasındaki gerilimin yoğun biçimde tartışıldığı bir entelektüel alan olmuştur. Bu bağlamda İmam Gazali (1058–1111) ile Ömer Hayyam (1048–1131) arasındaki düşünsel farklılık, sadece bireysel felsefi tercihler değil, aynı zamanda toplumların kültürel, teolojik ve epistemolojik yönelimleri açısından da önemlidir. Gazali, aklın sınırlarını belirleyerek dini merkeze koymuş, Ömer Hayyam ise bilimi, aklı ve bireysel sorgulamayı ön plana çıkararak özgür düşüncenin temsilcisi olmuştur. Bu karşıtlık, günümüzde “gericilik” ve “ilericilik” kategorileriyle ifade edilse de, aslında derin bir zihniyet ve metodoloji farkını yansıtmaktadır.

Gazali’nin düşünsel çizgisi, özellikle Tehâfütü’l-Felâsife adlı eserinde görüldüğü üzere, felsefenin insanı hakikatten uzaklaştırabileceği fikrine dayanır. Ona göre mutlak hakikat yalnızca vahiy ile kavranabilir. Bu yaklaşım, İslam dünyasında felsefenin ve bilimsel sorgulamanın sınırlandırılmasına neden olmuş, toplumsal düzenin dini referanslarla korunmasını sağlamıştır. Öte yandan Ömer Hayyam, hem matematikte hem astronomide hem de edebiyatta özgün katkılar yaparak aklın ve gözlemin otoritesini savunmuştur. Rubailerinde sorgulayıcı, şüpheci ve bireysel özgürlüğü öne çıkaran yaklaşımıyla dini dogmalara meydan okumuştur.

Bu iki düşünürün karşılaştırılması yalnızca tarihsel bir akademik ilgi konusu değildir; aynı zamanda insanlık tarihinde otorite ile özgürlük, inanç ile akıl, gelenek ile yenilik arasındaki evrensel çatışmanın İslam dünyasındaki bir yansımasıdır. Felsefi açıdan bakıldığında Gazali’nin tutumu metafiziğe sınır koyarken, Hayyam’ın yaklaşımı bilimi ve epistemolojik çoğulculuğu yüceltmiştir. Psikolojik açıdan, Gazali’nin insan zihnini dogmatik güvenceyle huzura yönlendirmesi ile Hayyam’ın varoluşsal sorgulamaları arasında derin bir farklılık vardır. Sosyolojik olarak ise Gazali toplumsal düzenin korunmasını, Hayyam ise bireysel özgürlüğün önceliğini temsil eder.

FELSEFİ PERSPEKTİF

İmam Gazali’nin düşüncesi felsefi açıdan değerlendirildiğinde, onun Aristotelesçi ve İbn Sînâcı geleneğe karşı koyduğu görülür. Gazali, özellikle metafizik alanında aklın yetersiz olduğunu, hakikatin yalnızca vahiy yoluyla bilinebileceğini ileri sürmüştür. Tehâfütü’l-Felâsife’de filozofların “âlemin ezelîliği”, “Allah’ın tikellere dair bilgisi” ve “bedenin yeniden dirilişi” gibi meselelerde İslam inancına aykırı görüşler savunduğunu belirterek onları tekfir etmiştir. Bu yaklaşım, felsefi düşünceyi tehlikeli bir alan olarak işaretlemiş ve aklın sınırlarını dini otoriteye tabi kılmıştır. Böylece Gazali’nin felsefi tavrı, aklın özgür işleyişini engelleyici bir “gericilik” olarak yorumlanmıştır.

Ömer Hayyam ise felsefi bakış açısında daha özgürlükçü ve eleştireldir. Onun düşüncesi, Aristotelesçi metafizikten ziyade kuşkuculuğa ve deneysel bilime yakın durur. Rubailerinde sıkça görülen varoluşsal sorgulamalar, insanın yaşamın anlamını kendi aklıyla araması gerektiğini vurgular. Hayyam, kaderci anlayışı reddederek insanın kendi eylemlerinden sorumlu olduğunu savunmuştur. Bu yaklaşım, bireyi pasif kılan dogmalara karşı özgür iradeyi öne çıkaran ilerici bir tavırdır. Dolayısıyla Hayyam, felsefi düzlemde eleştirel aklın ve özgür düşüncenin temsilcisidir.

Gazali ile Hayyam arasındaki felsefi karşıtlık, aynı zamanda İslam düşüncesinde iki farklı metodolojinin çatışmasıdır: apolojitik teoloji ile eleştirel rasyonalizm. Gazali, dini inancı korumak için felsefeye sınırlar koyarken, Hayyam aklı ve bilimi özgürleştirmeyi amaçlamıştır. Bu ikilik, akıl ile inanç arasındaki evrensel çatışmanın İslam düşüncesindeki yansımasıdır. Batı’da Aquinas gibi teologlar akıl ile inancı uzlaştırmaya çalışırken, İslam dünyasında Gazali’nin tavrı felsefi üretimi kısıtlamış, Hayyam’ın yaklaşımı ise marjinal kalmıştır.

Bu yüzden , Gazali’nin felsefi tavrı korumacı, muhafazakâr ve dini otoriteyi pekiştirici iken, Hayyam’ın tavrı özgürlükçü, eleştirel ve yenilikçidir. Bu fark, sadece iki düşünürün kişisel görüşlerinden değil, aynı zamanda içinde bulundukları sosyal ve siyasi bağlamlardan da kaynaklanır. Gazali, Selçuklu iktidarının dini meşruiyetini güçlendiren bir figür olurken, Hayyam daha çok entelektüel çevrelerde bireysel bir özgür düşünür olarak kalmıştır. Bu bağlam, felsefi farklılıkların toplumsal ve politik düzlemlerde nasıl yankı bulduğunu da göstermektedir.

PSİKOLOJİK PERSPEKTİF

İmam Gazali’nin düşüncesi psikolojik açıdan ele alındığında, onun bireyin zihinsel dünyasını dini güvenlik ve huzur üzerine inşa ettiğini söylemek mümkündür. Gazali’ye göre insan aklı sınırlıdır ve metafizik meselelerde kesin bilgiye ulaşması mümkün değildir. Bu bilinemezlik, bireyde kaygı ve şüphe doğurur. Gazali, bu kaygıyı ortadan kaldırmak için inancı tek güvenilir yol olarak önermiştir. Bu nedenle onun düşüncesi, insan psikolojisinde şüpheyi bastırarak iman temelli bir istikrar sağlamaya yöneliktir.

Ömer Hayyam ise tam tersine, insan psikolojisini şüphe, sorgulama ve varoluşsal belirsizlik üzerinden ele alır. Rubailerinde sıkça görülen “hayatın anlamsızlığı” ve “ölümün kaçınılmazlığı” gibi temalar, bireyi yüzleşmeye ve düşünmeye çağırır. Hayyam, bireyin bu belirsizlikten kaçmak yerine onunla yüzleşmesi gerektiğini savunur. Bu yaklaşım, bireysel özgürlüğü ve sorumluluğu öne çıkarırken aynı zamanda varoluşsal kaygıyı da artırabilir. Dolayısıyla Hayyam’ın psikolojik tutumu, güvence arayan değil, sorgulayan bir bilinç yapısını teşvik eder.

Bu farklılık, iki düşünürün insan ruhunu ele alış biçimlerinde de açıkça görülür. Gazali, psikolojik olarak “manevi huzur”u iman ve teslimiyet ile ilişkilendirirken, Hayyam “entelektüel cesaret”i sorgulama ve özgür irade ile bağdaştırır. Gazali için huzur, dogmaya teslim olmakla mümkündür; Hayyam içinse huzur, bireyin kendi aklıyla bulduğu anlamdadır. Bu bağlamda Gazali’nin yaklaşımı psikolojik uyumu korumaya yönelikken, Hayyam’ınki psikolojik özgürleşmeyi hedefler.

Bu bağlamda, Gazali’nin psikolojik perspektifi bireyleri kaygıdan koruyan bir sığınak işlevi görürken, Hayyam’ın yaklaşımı bireyi varoluşsal sorumlulukla yüzleştirir. Bu iki tutum, modern psikolojideki “güvenli bağlanma” ile “özgürleşmiş benlik” arasındaki farkı andırır. Gazali’nin öğretisi bireyin iç dünyasında otoriteye bağlı bir güvenlik alanı yaratırken, Hayyam’ın felsefesi bireyi belirsizlikte kendi yolunu bulmaya zorlar. Bu nedenle biri psikolojik olarak rahatlatıcı, diğeri ise kışkırtıcı ve meydan okuyucudur.

SOSYOLOJİK PERSPEKTİF

İmam Gazali’nin düşüncesi sosyolojik açıdan değerlendirildiğinde, onun toplumun düzenini ve istikrarını korumaya yönelik bir yaklaşım benimsediği görülür. Gazali, bireylerin sorgulayıcı felsefi faaliyetler içine girmesinin toplumsal düzeni bozabileceğini düşünmüştür. Ona göre toplum, vahyin sunduğu değerler etrafında birleşmeli ve dini otoriteye bağlı kalmalıdır. Bu anlayış, Selçuklu siyasal iktidarının meşruiyetini güçlendirmiş, aynı zamanda toplumsal yapının din üzerinden kontrol edilmesine zemin hazırlamıştır. Dolayısıyla Gazali’nin sosyolojik katkısı, düzeni korumak adına düşünsel çeşitliliği sınırlandırmak şeklinde özetlenebilir.

Ömer Hayyam ise sosyolojik olarak bireyin özgürlüğünü ve akılcı sorgulamayı ön plana çıkarır. Onun eleştirel bakışı, özellikle dini kurumların toplum üzerindeki baskıcı etkisine karşı bir tavırdır. Rubailerinde sıkça görülen kader eleştirisi ve özgür irade vurgusu, bireyleri toplumsal baskılara karşı kendi yolunu bulmaya çağırır. Bu yaklaşım, toplumsal düzende mevcut hiyerarşiyi sorgulayıcı bir etki yaratmıştır. Hayyam’ın tavrı, toplumun geleneksel değerlerini sarsıcı olduğundan marjinal kabul edilmiş, ancak ilerici bir entelektüel hareketin habercisi olmuştur.

Gazali ile Hayyam’ın sosyolojik perspektifleri arasındaki fark, aslında toplumun otoriteye mi yoksa özgürlüğe mi dayanacağı sorusunda kristalleşir. Gazali, toplumun bütünlüğü için bireysel özgürlüklerin kısıtlanabileceğini savunurken, Hayyam bireysel sorgulamanın toplumsal gelişimin ön koşulu olduğunu ileri sürmüştür. Gazali’nin yaklaşımı toplumsal dayanışmayı korumaya yönelik, Hayyam’ın yaklaşımı ise toplumsal dönüşümü teşvik edici niteliktedir.

Bu anlamda , Gazali’nin sosyolojik mirası, İslam toplumlarında dini otoritenin güçlenmesine ve sosyal düzenin korunmasına hizmet etmiştir. Hayyam’ın mirası ise bireysel özgürlüğün ve akılcılığın savunusuyla sınırlı kalmış, geniş ölçekte toplumsal dönüşüm yaratamamıştır. Ancak modern bakış açısıyla değerlendirildiğinde, Hayyam’ın sorgulayıcı tutumu toplumların ilerlemesi için gerekli bir zihinsel altyapıyı işaret ederken, Gazali’nin yaklaşımı toplumsal düzeni koruma adına durağanlık üretmiştir.

ANTROPOLOJİK PERSPEKTİF

İmam Gazali’nin düşüncesi antropolojik açıdan incelendiğinde, onun insanı öncelikle dini bir varlık olarak ele aldığı görülür. Gazali’ye göre insanın özünde, Allah’a yöneliş ve ilahi hakikate teslimiyet vardır. Bu bakış açısı, insanın toplumsal kimliğinin ve kültürel pratiğinin de dini çerçevede tanımlanmasına yol açmıştır. Dolayısıyla Gazali, insanın doğasını özgür irade ve bireysel yaratıcılıktan ziyade, itaat, iman ve kulluk üzerinden anlamlandırmıştır. Bu yaklaşım, antropolojik düzlemde insanın kültürel evrimini sınırlandıran muhafazakâr bir tavır olarak değerlendirilebilir.

Ömer Hayyam’ın antropolojik perspektifi ise insanı, doğa ile sürekli etkileşim içinde olan, akıl ve deneyimle kendini inşa eden bir varlık olarak görür. Hayyam’ın astronomi ve matematik çalışmaları, insanın doğayı anlamak ve düzenlemek için aklını kullanabileceğini ortaya koyar. Rubailerinde geçen varoluşsal sorgulamalar ise insanı, evren içinde küçücük ama özgür bir özne olarak betimler. Bu yaklaşım, antropolojik olarak insanın sadece dini kimliğiyle değil, çok boyutlu bir varlık olarak ele alınmasını sağlar.

Gazali’nin yaklaşımı kültürel antropoloji bağlamında, dini pratiklerin insanın temel davranışlarını biçimlendiren bir unsur olduğunu vurgular. Bu nedenle onun düşüncesi, toplumların kültürel sürekliliğini korumaya hizmet etmiştir. Öte yandan Hayyam’ın düşüncesi, insanın kendi anlam dünyasını özgürce kurabileceğini, kültürün yalnızca din değil, aynı zamanda bilim, sanat ve bireysel deneyimlerle şekillendiğini öne çıkarır. Bu fark, antropolojideki kültürel determinizm ile bireysel yaratıcılık arasındaki ayrımı yansıtır.

Bu düzenlemde, Gazali’nin antropolojik anlayışı, insanı dini kimliğe sıkı sıkıya bağlı bir varlık olarak konumlandırırken, Hayyam insanı doğa, akıl ve kültürel üretim aracılığıyla sürekli dönüşen bir özne olarak görmüştür. Bu iki bakış, İslam toplumlarında insanın nasıl tanımlandığını ve hangi değerlerin merkeze alındığını göstermektedir. Gazali’nin yaklaşımı kültürel süreklilik ve istikrarı, Hayyam’ın yaklaşımı ise yenilik ve bireysel farklılığı öne çıkarmıştır.

TEOLOJİK PERSPEKTİF

İmam Gazali’nin teolojik yaklaşımı, kelam geleneği içinde Ash‘arî ekolüne dayanmaktadır. Ona göre vahiy, insan aklının ulaşamayacağı hakikatleri içerir ve bu nedenle inanç, aklın üstünde bir otoriteye sahiptir. Gazali, filozofların Tanrı’yı yalnızca akıl yoluyla bilmeye çalışmalarını eleştirmiş ve bu çabanın insanı sapkınlığa götüreceğini savunmuştur. Teolojik olarak onun amacı, İslam inancını felsefi tehditlerden korumak ve dini otoriteyi pekiştirmek olmuştur. Bu nedenle Gazali’nin teolojisi, rasyonel sorgulamadan çok iman ve teslimiyet temelli bir çizgide gelişmiştir.

Ömer Hayyam’ın teolojik yaklaşımı ise çok daha eleştirel ve kuşkucu bir karakter taşır. Rubailerinde Tanrı’nın adaletini, kader anlayışını ve ölüm sonrası hayatla ilgili öğretileri sorgulamış, çoğu zaman ironik ve meydan okuyucu ifadeler kullanmıştır. Hayyam, insanın kaderini önceden belirleyen bir Tanrı anlayışını reddetmiş ve bireysel sorumluluğu öne çıkarmıştır. Bu nedenle onun teolojisi, ortodoks İslam düşüncesi açısından heterodoks veya marjinal kabul edilmiştir. Teolojik açıdan Hayyam, aklın ve bireysel deneyimin vahiy karşısında meşru bir bilgi kaynağı olduğunu savunmuştur.

Gazali’nin teolojisi, dini kurumların otoritesini güçlendiren ve toplumsal düzeni meşrulaştıran bir işlev görürken, Hayyam’ın yaklaşımı dini dogmaları sorgulayan, bireyi özgürleştiren bir nitelik taşır. Bu fark, İslam düşünce tarihinde teoloji ile felsefenin çatışmasının bir örneğini oluşturur. Gazali’nin yaklaşımı imanı rasyonel eleştiriden koruma çabasıdır; Hayyam’ın yaklaşımı ise imanı rasyonel eleştirinin ışığında yeniden düşünme çabasıdır.

Özetle, Gazali’nin teolojisi muhafazakâr, korumacı ve ortodoks iken; Hayyam’ın teolojisi özgürlükçü, eleştirel ve heterodokstur. Gazali’nin etkisi İslam dünyasında uzun süre belirleyici olmuş, Hayyam ise daha çok bireysel bir entelektüel olarak kalmıştır. Ancak modern çağda Hayyam’ın sorgulayıcı teolojisi, özgür düşüncenin simgesi olarak yeniden değer kazanmıştır.

KÜLTÜREL PERSPEKTİF

İmam Gazali’nin düşüncesi kültürel açıdan ele alındığında, onun toplumun değerlerini ve normlarını korumaya yönelik bir rol üstlendiği görülür. Gazali, dini inançları kültürel hayatın merkezi olarak konumlandırmış ve toplumun ahlaki yapısının bu çerçevede şekillenmesi gerektiğini savunmuştur. Onun eserleri, bireylerin günlük yaşamda dini kurallara uymalarını teşvik etmiş, kültürel pratiklerin dini referanslarla sürdürülmesini sağlamıştır. Bu bağlamda Gazali, kültürel sürekliliği koruyucu bir figür olarak öne çıkar.

Ömer Hayyam’ın kültürel perspektifi ise bireysel yaratıcılığı ve eleştirel düşünceyi ön plana çıkarır. Rubailerinde hayatın anlamı, aşk, şarap ve zevk gibi temalar, geleneksel kültürel normlara meydan okur. Hayyam’ın kültürel etkisi, bireyin kendi yaşam tarzını ve değerlerini sorgulamasını teşvik eder. Böylece onun yaklaşımı, kültürel normların tekdüzeliğine karşı bir çeşitlilik ve özgür düşünce zemini yaratır.

Gazali ile Hayyam arasındaki kültürel farklılık, toplumun gelenek ve yenilik karşısındaki tavrını yansıtır. Gazali, kültürü dinî otorite aracılığıyla koruyarak toplumsal uyumu sürdürürken, Hayyam kültürü bireysel ifade ve özgür düşünce ile zenginleştirir. Bu fark, özellikle edebiyat, sanat ve günlük yaşam pratiklerinde kendini gösterir. Gazali’nin etkisi geleneksel İslam kültürünü pekiştirici olurken, Hayyam’ın etkisi daha çok entelektüel ve bireysel alanlarda hissedilmiştir.

Bu bağlamda, Gazali’nin kültürel perspektifi muhafazakâr, koruyucu ve toplumsal istikrarı öncelikli kılarken, Hayyam’ın perspektifi özgürlükçü, yaratıcı ve bireysel farklılığı ön plana çıkarır. Bu iki yaklaşım, İslam dünyasında kültürün hem sürekliliğini hem de dönüşümünü şekillendiren iki karşıt ekseni temsil eder. Gazali toplumu korurken, Hayyam bireyi özgürleştirir; kültürel miras açısından bu ikilik, tarih boyunca etkisini sürdürmüştür.

BİLİMSEL PERSPEKTİF

İmam Gazali’nin bilimsel perspektifi, onun felsefe ve bilime yaklaşımıyla yakından ilişkilidir. Gazali, özellikle metafizik ve doğa bilimlerinde insan aklının sınırlı olduğunu ve kesin bilgiye ulaşamayacağını savunmuştur. Ona göre, bilimsel çalışmalar ancak dinî çerçeve içinde değerlendirildiğinde güvenilirdir. Bu yaklaşım, bilimsel sorgulamanın bağımsız gelişimini sınırlamış ve İslam dünyasında felsefi ve bilimsel üretimi yavaşlatıcı bir etki yaratmıştır. Gazali’nin önceliği, bilginin pratikten çok inançla uyumlu olmasını sağlamaktır.

Ömer Hayyam ise bilimsel açıdan çok yönlü bir figür olarak öne çıkar. Matematik, özellikle cebir alanındaki çalışmaları, onun analitik düşünce yeteneğini ve mantıksal çözümleme gücünü gösterir. Ayrıca astronomi ve takvim çalışmaları, gözleme dayalı bilimsel yöntemi savunduğunu ortaya koyar. Hayyam’ın bilim anlayışı, insan aklının doğayı anlama ve düzenleme kapasitesine güvenmek üzerine kuruludur. Bu nedenle onun bilimsel perspektifi, akılcı ve deneysel bir yaklaşımı temsil eder.

Gazali ile Hayyam arasındaki bilimsel fark, metodolojik yaklaşımlarda da kendini gösterir. Gazali, aklı vahiy karşısında ikincil bir konuma koyarken, Hayyam aklı ve deneyimi bilimsel bilginin temeli olarak görür. Bu fark, İslam dünyasında bilimsel düşüncenin gelişimi ve özgürlüğü üzerinde doğrudan etkili olmuştur. Gazali’nin yaklaşımı muhafazakâr bir bilim anlayışına yol açarken, Hayyam’ın yaklaşımı ilerici ve yenilikçi bir bilim kültürü yaratmıştır.

Kısaca, Gazali bilimsel perspektifte temkinli, dini sınırları öncelikli kılan bir tutum sergilerken, Hayyam özgür, akılcı ve deneysel bir bilim anlayışını benimsemiştir. Gazali’nin mirası, bilimin otoriteye tabi olduğu bir anlayışı temsil ederken, Hayyam’ın mirası modern bilimsel düşüncenin ve eleştirel aklın erken bir örneğini sunar. Bu iki yaklaşım, İslam dünyasında bilginin nasıl üretildiğini ve değerlendirildiğini anlamak açısından kritik öneme sahiptir.

SONUÇ

İmam Gazali ile Ömer Hayyam arasındaki düşünsel farklılık, İslam düşünce tarihinde akıl ile inanç, bireysel özgürlük ile toplumsal düzen, gelenek ile yenilik arasındaki temel çatışmayı yansıtır. Gazali, dini vahyi insan aklının üzerinde görerek toplumsal ve bireysel düzeyde muhafazakâr bir yaklaşım benimsemiştir. Onun felsefi, psikolojik, sosyolojik, antropolojik, teolojik, kültürel ve bilimsel perspektifleri, aklın sınırlandırılması ve inanç merkezli bir yaşamın teşvik edilmesi yönündedir. Bu durum, İslam dünyasında felsefi ve bilimsel üretimin sınırlanmasına ve düşünsel durağanlığa yol açmıştır.

Ömer Hayyam ise aklı, bilimi ve bireysel sorgulamayı merkeze alarak ilerici bir düşünce çizgisi ortaya koymuştur. Onun rubailerinde ve bilimsel çalışmalarında görülen eleştirel yaklaşım, insanın kendi yaşamını ve evreni anlamlandırma kapasitesine vurgu yapar. Hayyam’ın felsefi ve bilimsel mirası, bireysel özgürlüğü ve entelektüel cesareti öne çıkarır; bu nedenle tarih boyunca marjinal kalmış olsa da modern düşünce açısından büyük önem taşır.

Disiplinlerarası bir bakışla değerlendirildiğinde, Gazali ile Hayyam arasındaki karşıtlık sadece bireysel fikir farkı değil, toplumsal ve kültürel yapılar üzerinde de derin etkiler bırakmıştır. Gazali’nin yaklaşımı toplumsal uyumu ve dini otoriteyi pekiştirirken, Hayyam’ın yaklaşımı kültürel çeşitliliği, bilimsel ilerlemeyi ve bireysel özgürlüğü teşvik etmiştir. Bu iki eksen, tarih boyunca İslam toplumlarında fikir ve bilim üretiminin yönünü belirlemiştir.

Sonuç olarak, Gazali ve Hayyam arasındaki gericilik-ilericilik ekseni, tarihsel bir tartışmanın ötesinde, modern dünyada da düşünsel özgürlük, bilimsel ilerleme ve bireysel sorgulama açısından önemli dersler sunmaktadır. Gazali’nin yaklaşımı düzen ve güvenlik sağlarken, Hayyam’ın yaklaşımı değişim ve yenilik için ilham verir. Bu makale, disiplinlerarası analizle her iki düşünürün etkilerini ortaya koyarak, günümüzde akıl, inanç ve özgürlük ilişkisini anlamak için bir çerçeve sunmaktadır.

Kaynakça 

• Aminrazavi, M. (2007). The Wine of Wisdom: The Life, Poetry and Philosophy of Omar Khayyam. Oneworld Publications.

• Al-Attar, F. (2010). The Crisis of Knowledge in Islam: Al-Ghazali’s Path to Sufism. Edinburgh University Press.

• Dhanani, A. (2000). Al-Khwarizmi, Omar Khayyam and the Islamic Golden Age of Mathematics. Springer.

• Frank, R. M. (1992). Al-Ghazali and the Ashʿarite School. Duke University Press.

• Frankl, V. E. (2006). Man’s Search for Meaning. Beacon Press.

• Geertz, C. (1973). The Interpretation of Cultures. Basic Books.

• Griffel, F. (2009). Al-Ghazali’s Philosophical Theology. Oxford University Press.

• Gellner, E. (1981). Muslim Society. Cambridge University Press.

• Hodgson, M. G. S. (1974). The Venture of Islam: Conscience and History in a World Civilization. University of Chicago Press.

• Hourani, A. (1991). A History of the Arab Peoples. Harvard University Press.

• Hourani, G. F. (1985). Reason and Tradition in Islamic Ethics. Cambridge University Press.

• Lapidus, I. M. (2002). A History of Islamic Societies. Cambridge University Press.

• Leaman, O. (1999). An Introduction to Classical Islamic Philosophy. Cambridge University Press.

• Nasr, S. H. (2007). Science and Civilization in Islam. Harvard University Press.

• Rahman, F. (1979). Islam. University of Chicago Press.

• Saliba, G. (2007). Islamic Science and the Making of the European Renaissance. MIT Press.

• Watt, W. M. (1985). Islamic Philosophy and Theology: An Extended Survey. Edinburgh University Press.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir