İmralı’nın Yolcuları: Devletin Diz Çöktüğü Gün

Oslo, 8 Eylül 2025

Türkiye tarihinin en kara sayfalarından biri açılıyor. İmralı’ya devlet heyeti gidiyor. Kime gidiyorlar? Binlerce canımızı alan, şehit annelerinin yüreğini dağlayan, emperyalizmin maşası olan bir terör örgütü liderine. Bu rezaletin adı “çözüm süreci” diye süsleniyor, ama hakikat şudur: Devlet, kendi katilinin ayağına gitmektedir.

Bugün Türkiye’nin şehitleri ayaktadır, ama devleti diz çökmüştür. Yüz yıldır emperyalizme boyun eğmeyen millet, kendi yöneticilerinin eliyle zincire vurulmaktadır. Bu manzara, tarihimizin en büyük aşağılanmasıdır.

Bunu “barış” diye yutturmaya çalışıyorlar. Oysa barış falan yok; teslimiyet var, ihanet var, milletin onurunun pazarlık masasına sürülmesi var. Ve bu ihaneti yapanlar, milletin vekili olduğunu iddia edenlerdir.

Artık açık konuşma zamanı gelmiştir. Bu rezaletin adı gaflet değildir, dalalet hiç değildir. Bu düpedüz, alenen ve pervasızca işlenmiş bir ihanettir!

1. Emperyalizmin Oyunu

Türkiye, emperyalizmin gözünde her zaman bir engel olmuştur. Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da bu millet zincirleri kırdı. Ama emperyalizm pes etmedi. Bu defa doğrudan değil, dolaylı yoldan geldi. PKK’yı, Öcalan’ı, terörü kullandı.

Bugün sahnelenen oyun tam olarak budur. ABD fısıldıyor, Avrupa yönlendiriyor, Ankara’da siyasiler alkış tutuyor. Adına “çözüm süreci” diyorlar. Ama aslında çözüm falan yok; koca bir teslimiyet var.

Milletin burnuna zincir takılmıştır. O zincirin ucu Washington’dadır, Brüksel’dedir. Ve ne yazık ki zinciri çeken eller, bu milletin seçtiği yöneticilerin elleriyle birleşmiştir.

O yüzden mesele sadece PKK değildir. Mesele, emperyalizmin senaryosunu kendi devletinin sahnesinde oynatan siyasetçilerdir. Asıl ihanet budur.

2. Meşruiyet Töreni

Devletin heyeti İmralı’ya gidiyor. Sözde milletvekilleri, aslında emperyalizmin postacıları. Ne için gidiyorlar? Bir katille pazarlık yapmak için.

Normal bir devlette binlerce kişiyi öldüren bir hain, sadece lanetle anılır. Ama bizde öyle değil. Bizde o hain, “barış muhatabı” diye paketleniyor. Katil, bir anda siyaset ortağına dönüştürülüyor.

Bu bir ziyaret değil; bu düpedüz meşruiyet törenidir. Terör örgütü ve lideri, devlet eliyle aklanmaktadır. İmralı’daki hücre artık “barış kürsüsü” olmuştur.

Ve ne acıdır ki bu törene devletin kendi kurumları, kendi vekilleri katılmaktadır. Bir milletin onuruna bundan daha ağır bir darbe indirilemez.

3. Şehitlerin Sessiz Çığlığı

Bu manzarayı gören şehit anaları ne hissedecek? Hangi vicdan, hangi yürek bu ihaneti kaldırır? Yirmi yaşındaki Mehmetçik toprağa düşmüş, öğretmen kurşunlanmış, polis pusuya düşürülmüş… Ve onların katiline devlet kırmızı halı sermektedir.

Her şehit annesi bugün devletten değil, şehit oğlundan utanacak hâle getirilmektedir. Çünkü devlet, evladını şehit veren anaya “Oğlunun kanının değeri yok” demektedir.

Peki bu milletvekilleri hangi yüzle o annelerin karşısına çıkacak? Hangi şehidin mezarı başında dua edecek? Hangi yetimin gözünün içine bakabilecek? Cevap belli: Hiçbirine!

Çünkü onlar artık milletin vekili değil, emperyalizmin kiralık adamlarıdır. Onların adı artık “hainler listesi”ne yazılmıştır.

4. Gaflet mi, Dalalet mi, İhanet mi?

Bugün yaşananlar sadece bir hata değildir. Bu, bilinçli bir tercihtir. TBMM Başkanı, Bahçeli, Erdoğan… Hepsi aynı oyunun figüranıdır. Milletin sırtından siyaset yapan, koltuk için milletin onurunu emperyalizme peşkeş çeken bir anlayış vardır.

Kimi “barış” der, kimi “kardeşlik” der, kimi “çözüm” der. Ama gerçekte yaptıkları, bu milleti diz çöktürmektir. Barış dedikleri şey, teslimiyetten başka bir şey değildir.

Bu rezaleti gaflet diye geçiştiremeyiz. Bu dalalet diye açıklanamaz. Bu düpedüz ihanettir. Bu ihaneti yapanlar tarihin kara sayfasında lanetle anılacaktır.

Ve millet, bir gün bu ihaneti yapanlardan hesap soracaktır. Çünkü şehidin kanı yerde kalmaz. Çünkü milletin onuru satılık değildir.

5. Tarihin Kara Sayfası

Yıllar sonra tarih kitapları bu dönemi yazacak. O sayfalarda şu cümle yer alacak:

“Türkiye Cumhuriyeti, kendi celladına heyet gönderdi. Şehitler ayaktaydı, devlet diz üstündeydi.”

Bu olay sadece bugünün değil, geleceğin de kara lekesidir. Çünkü devlet kendi şehidini aşağılamıştır. Kendi milletini küçültmüştür.

Bugün devletin yaptığı, emperyalizmin en büyük hayalini gerçekleştirmektir. Türk devleti kendi eliyle küçültülmüş, kendi katiline muhatap yapılmıştır.

Bu millet o günü unutmayacak. Çünkü şehidin kanı unutulmaz, çünkü onur unutulmaz, çünkü ihanet asla unutulmaz.

Sonuç

Bugün Türkiye’nin gördüğü manzara şudur: Devlet, kendi celladına heyet göndermektedir. Bu, barış değil; milletin onurunu çiğneme operasyonudur.

Bu ihanetin sorumluları bellidir. Onların adları tarihin çöplüğünde kalacaktır. Ama şehitlerin adı, milletin vicdanında sonsuza dek yaşayacaktır.

Unutmayalım: Emperyalizme boyun eğmek, millete ihanet etmektir. Ve bu millet emperyalizme asla boyun eğmeyecektir.

İmralı’ya giden yol, milletin yolu değildir. O yol ihanetin yoludur. Millet, bir gün o yolu ve o yolun  yolcularını tarihin çöplüğüne süpürecektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir