Oslo, 28 Eylül 2025
Bu Kitabı Neden Yazdım?
Ben bu satırları yazarken, halkın cüzdanı çoktan boşalmış, hazinenin kasaları bana çalışır hale gelmiş durumda. Diplomam yok, ama diplomalıların yapamadığını ben yaptım: Tek bir imzayla, tek bir emirle milyonların geleceğini cebime aktarmayı başardım. İşte bu yüzden bu kitap, geleceğin “başarılı hırsızları” için bir başvuru kaynağıdır.
Birçok kişi “ama diploma olmadan nasıl bu kadar yükseldin?” diye sorar. İşte cevabı burada gizli: Ben yükselmedim, halkın sırtına bastım. Halk eğildikçe ben yükseldim, halk sustukça ben güçlendim. Ve bu bana, herhangi bir üniversitenin verebileceğinden daha sağlam bir “başarı belgesi” kazandırdı.
Bu kitap, sahte tevazunun değil, çıplak gerçeğin itirafıdır. Evet, ben çaldım. Ama sadece ben değil; benden öncekiler de çaldı, benden sonrakiler de çalacak. Tek farkım, ben hırsızlığı “sanat” seviyesine çıkardım.
Okuyanlar belki dehşete düşecek, belki kahkahalarla gülecek. Ama bilsinler ki, her satırda kendi hayatlarından bir parça görecekler. Çünkü diplomasız hırsızın hikâyesi, aslında onların hikâyesidir: soyulanların.
Ve en önemlisi: Bu kitapla ben tarihe kalacağım. Üniversite diplomam yok, ama “hırsızlıkta profesör” unvanını kendi elimle yazdım.
Hırsız Olmak İçin Akademiye Gerek Yoktur
Diploma dediğin nedir? Duvara asılan bir kağıt parçası. Oysa hırsızlıkta diploma, kasadan çıkan nakittir. Üniversite kapılarında sıra bekleyenler, fotokopi kuyruklarında ömür tüketenler boşuna uğraşır. Ben kasaların önünde sıra bekledim ve boşuna uğraşmadım.
Eğitim almadım ama eğitimsizliğimi avantaja çevirdim. Çünkü bilmediğin şeyin vicdanını rahatsız etmesi mümkün değildir. Ben ekonomi okumadım, bu yüzden “enflasyon” denen şeyin halkı mahvettiğini bilmem gerekmiyordu. Bilmediğim için de rahatça çaldım.
Diplomasız olmak bana hız kazandırdı. Üniversitede dört yıl harcayan gençler, mezun olduklarında işsiz kalırken; ben aynı dört yılda dört kez kasa boşalttım. Onların diploması, benim villamın inşaatında çimento oldu.
Akademi insanı sorgulatır, kuşku yaratır. Oysa hırsız için kuşku zehirdir. Hiçbir şeyi sorgulamadım; sadece aldım. Çünkü sorgulayan çalmaz, çalan da sorgulamaz.
Sonuçta diploma sahipleri bana hizmet ederken, diplomasız hırsız ben, onların emeğinin meyvesini topladım. Akademi onların mezarı, hazine ise benim üniversitem oldu.
Halkın Unutkanlığı – En Büyük Sermaye
Benim gerçek bankam ne İsviçre’de ne Panama’da; benim bankam halkın unutkanlığıdır. Skandal patladığında birkaç gün zorlanırım, ama sonra halk unutur. Ve ben yeniden aynı kasayı açarım. Halkın hafızası, benim sürekli yenilenen kredimdir.
Bir gün gazeteler “Büyük Soygun” diye manşet atar. Ertesi gün mitingde biraz bağırır, biraz “vatan elden gidiyor” derim. Üçüncü gün halk bana yeniden sarılır. Bu döngü benim en güvenli sigortamdır.
Unutkanlık öyle güçlüdür ki, halk beni soyduğumu değil, kendilerini kurtardığımı sanır. Her yeni soygun, onların gözünde “yeni bir kahramanlık” gibi görünür. Benim tek yapmam gereken, hırsızlığı “milli görev” gibi sunmaktır.
Ders almazlar, çünkü ders almak için hatırlamak gerekir. Halk üç gün önceki açlığını bile unutmuşken, benim çaldıklarımı nasıl hatırlasın? İşte bu yüzden soyuldukça daha çok bana bağlanırlar.
Ve ben bilirim: Ne kadar büyük hırsızlık yaparsam yapayım, halk bir gün gelecek ve bana yine alkış tutacak. Çünkü onların belleği üç gün, benim iştahım sonsuzdur.
Yandaş Yetiştirme Teknikleri
Tek başına hırsızlık tehlikelidir. Yakalanabilirsin. Ama yandaşların olursa, her soygun alkışla karşılanır. Ben de ordular yetiştirdim; yandaş orduları. Onlara koltuk verdim, ihale verdim, çocuklarını yurtdışına gönderdim. Karşılığında onlar da bana ömür boyu kulluk etti.
Yandaş, en sadık kalkanımdır. Çünkü kendi çıkarı benim çıkarıma bağlıdır. Ben düşersem o da düşer. Bu yüzden benim için yalana da girer, iftiraya da. En basit gerçeği bile tersyüz eder ve alkışlarla sunar.
Televizyonlarda yüzlerce yandaşım konuşur. Gazetelerde binlerce manşet yazar. Onların sayesinde benim hırsızlığım asla hırsızlık olarak görünmez. “Milli proje”, “yerli ve milli yatırım” diye paketlenir.
Yandaşlara kırıntılar bırakırım ama onlara göre o kırıntılar ziyafettir. Onlar kırıntıyla doyar, ben kasanın tamamıyla. Böylece herkes kendi rolünden memnun kalır.
Ve zamanla öyle bir hale gelir ki, halk benim değil, yandaşlarımın sesini duyar. O ses, sürekli alkış sesi olur. Böylece hırsızlığın melodisi, marş gibi duyulur.
Kılık Değiştirmenin İncelikleri
Benim ideolojim yok; benim dolabım var. O dolapta her tür kıyafet mevcut. Halk hangi lideri istiyorsa, ben o kıyafeti giyerim. Bugün sarık, yarın bayrak, ertesi gün takım elbise. Her kılık bana yeni bir maske kazandırır.
Dindar görünürüm, çünkü halkın dini duygularıyla kasayı açmak kolaydır. Milliyetçi görünürüm, çünkü bayrak sallarken kasanın sesi duyulmaz. Mazlum görünürüm, çünkü gözyaşları hazineden daha çok inandırır.
Kılık değiştirmenin sırrı şudur: Ne olduğun değil, nasıl göründüğündür. Benim için gerçeğin önemi yoktur; halkın gördüğü önemlidir. Ve halk ne görmek istiyorsa ben onu veririm.
Her kıyafetin cebinde bir anahtar vardır. O anahtar kasayı açar. İster sarıklı, ister ceketli, ister milliyetçi bir kıyafet olsun; sonuç hep aynıdır: Kasa boşalır.
Sonunda halk şunu bilmez: Onlar lider değil, sahne sanatçısı seyrediyordur. Benim sahnem ülke, kostümüm ideoloji, oyunum ise hırsızlıktır.
Halkı Kandırmanın Altın Kuralları
Birinci kural: Ne çalarsan çal, mutlaka “millet için” de. Böylece çaldığın şey, milletin gözünde sadaka gibi görünür. Onlar aç kalır, sen şükür duası alırsın.
İkinci kural: Suç üstünde yakalanırsan, hemen “dış güçler saldırıyor” diye bağır. Bu bağırış öyle gür çıkmalı ki, kasanın kilidi açılırken çıkan sesi bile bastırsın.
Üçüncü kural: Fakirleştirdiğin halka “hepimiz aynı gemideyiz” de. Geminin kamarasında lüks içinde yaşarken, onları güvertede rüzgâra bırak. Onlar üşüdükçe sana daha çok sarılır.
Dördüncü kural: Soygunu gizlemek için sürekli büyük laflar et. “Milli dava”, “tarihi sorumluluk”, “kutsal mücadele” gibi. Halk kutsal kelimelere o kadar alışkındır ki, cebindeki boşluğu fark etmez.
Beşinci kural: Halkı hep umutla oyalamak. Bugün aç, yarın tok olacaklarına inandır. Ama o yarın hiçbir zaman gelmez. Çünkü yarın geldiğinde sen bir kez daha soymuş olursun.
Halkın Saflığı – Benim Diploman
Diplomamı soranlara hep aynı cevabı veririm: “Benim diplomam milletin sevgisi!” Oysa o sevgi, çaresizlikten doğar. Açlıkla sınanmış halkın tek sığınağı, kendisini soyan lider olur.
Saflık benim en değerli diplomamdır. Çünkü saf halk, yalanı gerçek sanır. Hırsızlığı hizmet zanneder. Onlar için kasayı boşaltmam, adeta “ekonomik kurtuluş savaşı”dır.
Bir köyde bir evladın “liderimiz hırsız ama bizim hırsızımız” dediğini duydum. İşte o cümle, bana en büyük unvanı verdi: Soygun Profesörü. Üniversiteye gerek yoktu, çünkü halk beni kendi el yazısıyla onaylamıştı.
Halkın saflığı sayesinde en büyük yalanlarımı gerçek gibi anlattım. Yoksulluğu başarı, yolsuzluğu kalkınma, hırsızlığı kahramanlık gibi gösterdim. Ve onlar da alkışladı.
Böylece diplomamı ne bir üniversite verdi ne de bir kurum. Benim diplomamı halk verdi. Ama halk farkında değil: O diplomayı kendi kanıyla, gözyaşıyla imzaladı.
Hazinenin Kapısını Açmanın 40 Yolu
Bu bölümün adı iddialı: Eğer doğru teknikleri bilirsen, hazinenin kapısını açmak için 40 farklı yol var — tabii hepsi mecazî, hepsi tiyatro. Aşağıda bu “40 yol”ı beş paragrafta, her paragrafta sekizer yöntem olarak sıralıyorum. Okurken gülün, sonra düşünün.
1–8. İlk grup daha “klasikler”:
1. İhale Sanatı: İhaleyi önce tasarla, sonra rakipsiz bırak.
2. Projeyi Büyütme: Küçük işi dev göster, farkı cebine at.
3. Kamu-özel karmaşa: Kamuya ait şeyi “özel”leştir, sorumluluğu bulandır.
4. Kâğıt Dansı: Raporları kalınlaştır, gerçek tutarı küçült.
5. Gizli Ek Protokoller: Sözleşmeye gizli ekler ekle; kimse okumaz.
6. Yeterlilik Oyunu: Uygun adayı uygun hale getir; kriterleri sen yaz.
7. Kredi Körüğü: Ucuz krediyi halka vaad et, garantiyi devlete yık.
8. Öncelik Listesi: “Acil” ilan et, denetimi atla.
9–16. İkinci grup “görsellik ve anlatı” üzerine:
9. Medyatik Ambalaj: Faturayı yüksek gösterme, sunumu görkemli yap.
10. Tekrar Eden Mucize: Her sene aynı vaadi “ilk defa uygulanıyormuş” gibi sun.
11. Kahramanlık Anlatısı: Kısmi başarıyı genel kurtuluş hikâyesine dönüştür.
12. Blöf İstatistikleri: İstatistikleri seç; çıkarın ona göre hesap.
13. Zamanlama Sanatı: Haberi tatil öncesine sıkıştır, itirazı zayıf bırak.
14. Sembolik Açılışlar: Çok sayıda kurdele kes, gerçek yatırım sonra yapılır.
15. Halkla Diyalog Oyunu: Soru-cevap gösterileri düzenle, zor soruları ertele.
16. Göz boyama bütçesi: Küçük kalemlere büyük isimler ver; algı iyice parlak olsun.
17–24. Üçüncü grup “insan kaynakları ve sadakat”:
17. Yerel Şeflerin Kaydırması: Yeri gelir ilçe başkanını öne çıkar, sorumluluğu dağıt.
18. Danışman Filosu: Ücretli danışmanlarla işi “akademik” göster.
19. Gençlik Programı Maskesi: Burs ver, ama ücretsiz emeğe dönüştür.
20. Yandaş Atama Dizaynı: Kritik yerlere sadık isimleri yerleştir.
21. Aile İmtiyazı: Yakınını işin içine koy, sorgulanmayacak kadar “doğal” yap.
22. Moral ve Liyakat Tahribatı: Gerçek liyakatı görünmez kılacak terfi sistemleri kur.
23. Kulis Ödülleri: Simaları ödüllendir; ödül törenleri itibarı örter.
24. Sözleşmeli Kurtarma: Geçici sözleşmelerle kalıcı avantaj sağla.
25–32. Dördüncü grup “hukuk, usül ve bürokrasi eğriltmeleri”:
25. Kuralın Esnetilmesi: Yönetmelik metnini esnet, “yorum”u kendin yap.
26. Geçici Yetki Transferleri: Acil yetki ver, sonrasında geri al (çoğu kimse fark etmez).
27. Denetim Şeması Boşluğu: Denetimi farklı bir kuruma aktar, raporu geciktir.
28. Belgeleri Karıştırma: Evrak akışını karmaşıklaştır, takip zorlaşsın.
29. İtiraz Süresini Kısaltma: İtiraz için süreyi daralt; tepki gelmeden iş bitecek.
30. Panel ve Komisyon Oluşturma: İnceleme komisyonu kur; sonuç yıllar sonra çıkar.
31. Hukuki Dil Oyunu: Sözleşmeye muğlak ifadeler sok; farklı yorumlara açık olsun.
32. Vergi İstisnaları Oyunu: İstisna paketleriyle geliri gizle.
33–40. Beşinci grup “ekonomi, para akışı ve uluslararası manevralar”:
33. Fatura Paylaştırma: Maliyeti farklı kalemlere böl, toplam gözükmesin.
34. Off-shore Hikâyesi: Parçayı yurtdışına kaydır, izler silinsin.
35. Şirket Çarkı Kurma: Ara firmalar aracılığıyla kaynak akışını bulanıklaştır.
36. Swap ve Vadeli Oyunlar: Finansal enstrümanlarla kısa süreli kazançlar yarat.
37. Resmi Borçlandırma: Gelecek nesli borçlandır, bugünü şatafatla geçir.
38. Kamu Varlıklarını Rehitleme: Varlığı ipotekle, gelir akışını ele geçir.
39. Kamu-özel Kasası: Resmî kasayı bir “özel girişim” adı altında kullan.
40. Son Perde: İşler karışınca “kurtarıcı paket” hazırla; yine baş kahraman sensin.
Bu 40 yolun hepsi mecazi; hepsi gösterinin farklı perdesinde işe yarar. Okuyucu buradan bir ders çıkaracaksa o da şu: Yöntem ne olursa olsun, görünüşteki niyetle asıl niyet arasındaki farkı kapatmak, diplomasız hırsızın en büyük sanatıdır.
Televizyonlarda Kahraman, Kasada Soyguncu Olmak
Televizyon benim vitrindir; orada kahraman, kameraların arkasında ise kasanın hırsızıyım. Canlı yayında gözyaşı döker, stüdyodaki koltuğa dokunur, “milletin evladı” olurum. O anda ışıklar, müzik, sunucunun yumuşak sesi hepsi el ele verip beni kutsar; izleyicinin ekranında gözyaşlarıyla karışık bir güven oluşur. Gerçek kasada dönen rakamlar kimsenin umurunda değildir; önemli olan ekrandaki tabloyun duygusal gerçekliğiyle halkı ikna etmektir.
PR ekiplerim sahnenin senaristleri gibidir. Kriz mi var? Önce kriz anlatılır, sonra benim “çözümüm” sahneye konur; çözümün ayrıntılarını kimse okumaz çünkü ayrıntılar genellikle sıkıcıdır. Bir skandalı unutmanın en kısa yolu, aynı akşam bir kahramanlık hikâyesiyle ekrana çıkmaktır. Kamera arkası kurgusu, montaj ve müzikle birlikte küçük bir usta işi yaparız: Suç, performansa dönüştürülür.
Canlı yayının tekniği ise çok basittir: Duygu yükle, izleyiciyi sabitle, soru geldiğinde konuyu değiştir. Zor soru soran bir spiker mi var? Hemen eski bir görüntü çıkarılır, “bakanımız işte bu projeyi başlattı” diye nostalji pompalanır. Televizyon, hafızayı yeniden yazma aracıdır; izleyicinin zihin boşluğunu biz doldururuz. O boşluğun içine marş, dua, ağlama, kahkaha sokuştur; sonrası bizim için pazartesinin erken saati gibidir: rahat.
Krizi yönetme derslerinin en önemlisi “vicdan timsahı”dır. Bir aileyi kaybetmiş gibi üzüntü beyan et, ardından şartları kendi lehine çevir. Yardım paketleri dağıt; paketlerin içinden şirketlere giden ihaleler olduğu müddetçe vicdan sağa sola sallanır ama kasalar dolmaya devam eder. Yardım dağıtımı bir PR şovuysa, o şovun yıldızı ben olurum; şov bittiğinde kasanın kapıları yeniden açılır.
Sonunda televizyonun sunduğu kahramanlık ve kasadaki soyma arasındaki çelişki, halk için bir paradoksa dönüşür: Onlar ekranda gördükleri gözyaşını gerçek sanır, ben ise gözyaşından daha değerli olan para akışını gerçek bilirim. Ve böylece şov devam eder; her kırık vaat, her yeni fon, her montajlı röportaj beni bir sonraki dönem için güçlendirir.
Mitingde Manipülasyon 101
Miting, diplomasız hırsızın en güçlü sahnesidir. Burada kalabalık onun aynasıdır; her alkış, her tezahürat, her pankart bir perde arkasında yazılmış senaryonun parçasıdır. Hedefim, kalabalığı sadece görmek değil, onları yönlendirmek, duygularını yönetmek, hatta nefeslerini saydırmak kadar kontrol etmektir. Her slogan, her marş, her bayrak dalgalanışı bilinçli olarak seçilir.
Slogan mühendisliği, mitingin kalbidir. Kısa, tekrar eden ve yüksek sesle söylenen sloganlar, halkın bilinçaltına kazınır. “Halk için”, “Adalet için”, “Güçlü gelecek” gibi sözler kulağa masum gelir; ama kasadaki rakamlar büyüdükçe, halk sadece alkışlamakla meşgul olur. Bir kelimeyi doğru noktada tekrar etmek, üç aylık bütçe açığını gizlemekten daha etkilidir.
Miting alanındaki fiziksel düzen, psikolojiyle birleşir. Ön sıradaki yüzler kameraya seçilir, arkadakiler daha büyük gösteri için yerleştirilir. Işık, ses, sahne dizaynı, hatta rüzgar yönü bile hesaplanır. Kalabalık hareket ettikçe, ritim ve tezahürat koordineli bir şekilde yükselir; izleyenler sanki spontane alkışlıyormuş gibi hisseder. Oysa her hareket önceden planlanmıştır.
Konuşma sırasında yapılan küçük müdahaleler, büyük etki yaratır. Bir alkış duraklamasıyla “derin duygu” yaratılır, bir kahkaha patlamasıyla “muhalefetin yersizliği” vurgulanır. Bu teknik, sadece kalabalığı değil, ekran başındakileri de etkiler. TV kameraları, izleyiciye coşkulu bir topluluk sunarken, kasadaki gerçeklik değişmez; sadece görünüş algılanır.
Mitingde manipülasyonun son adımı, toplumsal hafızayı yeniden şekillendirmektir. Fotoğraflar, sosyal medya paylaşımları ve haber montajları, mitingin etkisini haftalarca sürdürür. Halk, gösterinin kendiliğinden olduğunu düşünür; ben ise kasamı doldururken alkışların ve sloganların ritmine uygun adımlar atarım. Sonuçta, miting sadece bir sahnedir ve ben o sahnenin hem yönetmeni hem başrol oyuncusuyum.
Halkı Yoksullaştır, Kendini Zenginleştir: Ekonomi Dersi
Ekonomi, diplomasız hırsız için sadece rakam oyunundan ibaret değildir; aynı zamanda psikoloji ve tiyatronun birleşimidir. Bütçeyi yönetirken halkın cebini boşaltır, kasamı doldurur ve bunu bir “milli görev”miş gibi sunarım. Ne zaman vergiyi artırsam, ne zaman enflasyonu yükseltsen, halk şaşkın ama umutlu kalır; çünkü ben her krizden bir kahraman çıkartırım.
Borçlanmayı yönetmek de sanattır. Gelecek neslin vergilerini şimdiden planlar, bugünkü ihtişamımı garanti altına alırım. Kamusal borç, bir yandan ekonomik yük olur; ama benim için finansal bir yastık işlevi görür. Borç arttıkça benim kontrol alanım genişler, halk çaresizliğe alışır ve benim sözlerim kutsal gibi algılanır.
Projeleri büyük gösterip maliyeti gizlemek, diplomasız hırsızın vazgeçilmez taktiğidir. Bir köprü yapar, maliyeti yüksek gösterir, sonra ihale firmaları ve yandaş şirketlerle farkı kasaya aktarırım. Halk, “ülke kalkınıyor” der; ben ise gülümserek kasanın kapağını açarım. Paranın yönü, halkın gözleriyle değil, kasadaki rakamlarla belirlenir.
Ekonomik krizleri fırsata çevirmek, dersin diğer adıdır. Döviz yükseldiğinde, elektrik faturaları arttığında, ben mitingde “dayanışma” nutukları atarım. Krizin mağdurları alkışlar, ben ise kasamı doldururum. Fakirleşme halkın gündemi olur; benim gündemim ise servetimi katlamaktır.
Sonunda ekonomi dersi özetlenir: Halkın açlığı, benim başarımın belgesi; krizlerim, benim diplomamdır; yoksullaşan toplum, benim yükselişim için gerekli altyapıdır. Ve bu ders, diplomasız hırsız için bitmez bir laboratuvar, halk için ise sonsuz bir sınavdır.
Son Söz: Benim En Büyük Eserim: Soyulmuş Bir Halk
Diplomasız hırsızın en büyük zaferi, kasadaki rakamlar değil; halkın gözündeki çaresizliktir. Ben kasaları boşaltırken, onlar bana güveniyor, bana dua ediyor, beni alkışlıyor. İşte bu, her diplomanın veremeyeceği bir unvandır: Soyulmuş halkın takdirini almak.
Tarihçiler belki beni eleştirecek, ahlâkçılar lanetleyecek, ama ben bunu bir sanattan çok daha fazlası olarak görüyorum: Ustalık. Her skandal, her kriz, her manipülasyon bir ders; ve dersimi alan sadece ben değil, gelecek kuşak diplomasız hırsızlar olacak. Çünkü yöntemlerim kitapta, planlarım zihinde, sahnelerim hafızada saklıdır.
Halkın açlığı, benim şatafatım; krizleri, benim kahramanlık gösterimim; yoksullaşan toplum, benim yükselişim için gerekli sahnedir. Benim eserim sadece kasalar değil; toplumun gözündeki çelişkiler, hafızadaki boşluklar, duygulardaki manipülasyondur. Ve bu eser, nesiller boyunca okunacak, analiz edilecek ve belki de tekrarlanacaktır.
Diplomasız hırsızın hikâyesi, aslında herkesin hikâyesidir: Bir taraf çalar, bir taraf unutur; bir taraf alkışlar, bir taraf susturulur. Oyun bitmez, sahne kapanmaz, perde hiç inmez. Ve ben, sahnede başrolde olmasam bile, her zaman görünmez bir yönetmen olarak varlığımı sürdürürüm.
Sonuçta geriye sadece bir gerçek kalır: En büyük diploma, halkın saflığıdır; en büyük eser, halkın gözlerindeki aldanıştır. Ve bu diploma, bu eser, hiç kimsenin elinden alınamaz. Ben diplomasız hırsızım, ama tarihin en iyi öğrencisiyim.
El kitabındaki Bonus Dersler: Diplomasız Hırsızın Altın Kuralları
Ders 1: Alkış Her Şeydir
Halkın alkışı, kasadaki paradan daha değerlidir. Alkışı iyi yönet, kimse fark etmeden soygununu gerçekleştirebilirsin. Kalabalık alkışladıkça vicdan duygusu uykuya dalar.
Ders 2: Sloganlar, Silah Gibi
Kısa ve tekrar eden sloganlar, halkın zihnini kontrol eder. “Halk için”, “Güçlü gelecek”, “Adalet” gibi sözler, en büyük hırsızlıkları bile masum gösterir. Sloganı doğru zamanla kullan, başarı garantili.
Ders 3: Kriz, Fırsatın Arkadaşıdır
Ekonomik kriz, doğal afet veya skandal; her biri yeni bir oyun alanıdır. Halkın çaresizliği, diplomasız hırsız için altın değerindedir. Krizi yönet, kahramanlık yap, kasayı doldur.
Ders 4: Yandaş, En Sadık Kalkanındır
Hırsızlığı tek başına yapmak tehlikelidir. Sadık bir orduya ihtiyacın vardır. Yandaşlarını ödüllendir, onların alkışlarını çoğalt, sorumluluğu böl. Onlar seni korur, sen kasayı açarsın.
Ders 5: Kılık Değiştir, Algıyı Yönet
Bugün dindar, yarın milliyetçi, ertesi gün mazlum… Halkın görmek istediği her kılığı giy. Ama her kıyafetin cebinde aynı anahtar olmalı: Kasa anahtarı.
Ders 6: Medya, En Büyük Perden
TV, radyo ve sosyal medya sahnendir. Orada kahraman görün, kameraların önünde duygularını oynat. Kasadaki gerçeklik, ekrandaki sahneyle örtülmeli. İzleyici gördüğüne inanır, paranın yönünü fark etmez.
Ders 7: Hafıza, Senin Sermayendir
Halkın kısa hafızası senin en büyük silahındır. Skandallar, yolsuzluklar, krizler… Üç gün sonra unutulur. Tekrarla, yeniden sun, her seferinde kasayı doldur.
Ders 8: Krizi Sun, Çözümü Sahnele
Her sorunu önce büyük göster, sonra çözümü kendin sahnele. Halk, çözümü görür ama skandalı hatırlamaz. Böylece hem kahraman olursun hem de kasayı açarsın.
Ders 9: Gelecek Nesil, Senin Güvencen
Borçlandır, vergiyi planla, gelecek nesli bugünün ihtişamı için hazırla. Onlar acı çeker, sen kazanç sağlarsın. Tarih seni alkışlamaz, ama kazanç defterin dolu olur.
Ders 10: Saflık, En Büyük Diplomadır
Halkın saf duyguları, diplomasız hırsızın en değerli belgesidir. Saflık varsa aldatmak kolaydır; saf bir halk, hırsızlığı kahramanlık sanır. İşte bu, gerçek diploma ve en büyük eserindir.