İleri KKTC – Geri Türkiye: Anayasal Devletin Çöküşü ve Hukukun Direnişi

Oslo, 6 Ekim 2025

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi’nin laiklik ilkesi doğrultusunda aldığı “başörtüsü tüzüğünün iptali” kararı, yalnızca Kıbrıs Türk toplumunun değil, tüm Türk dünyasının yakından dikkate alması gereken bir gelişmedir. Bu karar, bir devletin anayasal niteliğinin yalnızca kâğıt üzerinde değil, somut hukuki pratikte sınandığını göstermektedir.

Bugün bu bağlamda ortaya çıkan tablo açıktır: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ileriye giderken, Türkiye Cumhuriyeti geri gitmektedir.

Türkiye’de Meşruiyet Sorunu ve Hukukun İşlevsizliği

Türkiye’de yürürlükte olan Anayasa, fiilen devre dışı bırakılmıştır. Siyasal iktidar, kendi meşruiyetini halktan, hukuktan veya kurumsal denetim mekanizmalarından değil, dış aktörlerden devşirme eğilimine girmiştir.

Nitekim kamuoyunun gündemine oturan meselelerden biri, Donald Trump’ın Erdoğan’a verdiği meşruiyetin kaynağı ve niteliğidir. Türkiye’nin demokratik meşruiyetini kendi yurttaşlarından alamaması, bunun yerine Washington’dan ya da Avrupa Birliği’nin onayından devşirmeye çalışması, anayasal devlet düzeninin çöküşünü işaret etmektedir.

Bir siyasal iktidarın kendi halkına hesap veremediği, meşruiyetini iç hukuk yerine uluslararası pazarlıklardan devşirdiği bir noktada; anayasal devletin en temel kriteri olan “halk egemenliği” ortadan kalkmıştır.

Bu bağlamda Türkiye’deki mevcut rejim, anayasal değil, fiilen otoriter bir düzen görünümündedir. Siyasal İslamcı iktidar, sistematik biçimde Cumhuriyet’in kurucu ilkelerini aşındırmış; laiklik ve hukukun üstünlüğünü içi boş sloganlara indirgemiştir.

KKTC’de Hukukun Cesur Direnişi

Türkiye’de Anayasa işlevsizleştirilirken, KKTC Anayasa Mahkemesi tam tersi bir tutum sergilemiştir.

Mahkemenin aldığı karar, yalnızca “başörtüsü tüzüğünün iptali” değildir. Bu karar, hukuk devletinin varlık yokluk mücadelesinde net bir taraf beyanıdır.

Mahkeme, Bakanlar Kurulu’nun yetki sınırlarını aşarak Anayasa’ya müdahale etmeye çalıştığını, egemenliğin kaynağının Anayasa olduğunu ve yürütmenin bu yetkiyi gasp edemeyeceğini vurgulamıştır. Bu noktada hatırlanmalıdır ki, anayasal demokrasilerde temel hak ve özgürlükler yalnızca yasama organı tarafından ve Anayasa çerçevesinde sınırlandırılabilir. Yürütmenin bu alanı tüzük yoluyla daraltmaya çalışması, anayasal rejimi ortadan kaldırma girişimidir.

KKTC Anayasa Mahkemesi, bu girişimi bertaraf ederek “anayasal egemenliğin gaspına karşı” bir direniş sergilemiştir.

Toplumsal Mücadele ve Laikliğin Yeniden Tescili

Bu hukuki kararın ardında toplumsal bir direnç bulunmaktadır.

Öğretmen sendikaları, sivil toplum örgütleri, öğrenciler ve halk, aylarca süren mücadeleyle laiklik ilkesini savunmuştur. “Kıbrıs laiktir, laik kalacak” sloganı, sadece bir sendikal söylem değil, aynı zamanda Atatürk’ün kurucu vizyonunun yeniden hatırlatılmasıdır.

KTOEÖS Başkanı Selma Eylem’in ifadesiyle: “Baskı ve tehditlere rağmen kazanan toplum olmuştur.” Bu vurgu, toplumun kendi öz iradesiyle laikliği ve anayasayı sahiplendiğinin kanıtıdır.

Bu gelişme, Türkiye’deki siyasal iktidarın aksine, KKTC’de anayasal bilinç ve laik yurttaşlık bilincinin hâlâ diri olduğunu göstermektedir.

Atatürk’ün Çocukları: İleri KKTC

KKTC Anayasa Mahkemesi’nin kararı, Türkiye’de dış aktörlerden meşruiyet devşirmeye çalışan iktidarlara verilmiş dolaylı bir yanıttır.

Türkiye’de meşruiyet dış pazarlıklardan, AB’den veya ABD’den aranırken; KKTC’de meşruiyet, doğrudan Anayasa’dan ve halkın iradesinden alınmaktadır. Bu, iki ülke arasındaki toplumsal ve hukuksal farkın somut göstergesidir.

Bugün yavru vatan KKTC, aldığı bu karar ile yalnızca dost ve düşmanlarına değil, aynı zamanda Türkiye’ye de şu mesajı vermiştir:

“Biz meşruiyetimizi dış güçlerden değil, halkımızdan ve hukukumuzdan alırız. Biz anayasamıza bağlı kalırız. Biz laiklikten vazgeçmeyiz.”

Sonuç: Geriye Türkiye, İleriye KKTC

Türkiye Cumhuriyeti, Anayasa’nın fiilen askıya alındığı, kurumların içinin boşaltıldığı ve meşruiyetin dış aktörlerin onayına bağlı hale geldiği bir ülke görüntüsü çizerken;

KKTC, laikliği ve anayasal düzeni savunarak gerçek bağımsızlığın yolunu göstermektedir.

Atatürk’ün “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” sözü, bugün ironik biçimde Türkiye’den değil, KKTC’den daha güçlü bir şekilde duyulmaktadır.

Bu tabloyu tarihsel bir not olarak kaydetmek gerekir:

“İleri KKTC – Geri Türkiye.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir