Türkiye’de istifçilik üzerine yapılan araştırmalar, toplumun yaklaşık yüzde 2 ila 6’sının biriktirme eğilimleri gösterdiğini ortaya koyuyor. Ancak bu kişilerin büyük bölümü, durumu bir “hastalık” olarak görmüyor.
Uzmanlar, kültürel faktörlerin bu tabloyu etkilediğini vurguluyor.
Türk toplumunda “bir gün lazım olur” anlayışı, “israf etmemek” ve “misafir için saklamak” gibi değerlerle birleşince, istifçilik çoğu zaman normalleştiriliyor.
Bir başka örnek olarak, Anadolu’daki yaşlı bireylerin “yırtık çorap bile atılmaz” anlayışı, geçmişteki kıtlık dönemlerinin bilinçaltında bıraktığı izleri taşıyor.
Ancak bu alışkanlık bazı evlerde işlevsiz yaşam alanlarına dönüşüyor. Eşyaların arasında kaybolan insanlar, zamanla sosyal ilişkilerini de kaybediyor. Uzmanlara göre, istifçilik yaş ilerledikçe daha ağır bir hal alabiliyor; yaşlı bireylerde “Diogenes sendromu” denilen, hem hijyen hem de kendine bakım sorunlarının eşlik ettiği daha karmaşık tablolar ortaya çıkabiliyor.
Danimarka’da istifçilik: Sessiz evlerde gizlenen birikimler
Refah seviyesi yüksek ve minimalist yaşam tarzıyla tanınan Danimarka’da ise istifçilik daha az görünür, ama varlığı inkâr edilmiyor.
NordLOTS adlı geniş kapsamlı bir çalışmada, 269 obsesif-kompulsif bozukluğu (OKB) olan çocuk ve ergenden yaklaşık yüzde 27’sinde biriktirme davranışları gözlemlenmiş.
Bu, istifçiliğin sadece yaşlılarda değil, genç kuşaklarda da ortaya çıkabildiğini gösteriyor.
Danimarka’da hoarding bozukluğu olan bireyler genellikle psikoterapi merkezleri veya Compassion Denmark gibi kuruluşlardan destek alıyor. Özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi (CBT) ve Merhamet Odaklı Terapi (CFT) yöntemleri, hastaların “eşyaya bağımlı yaşam” döngüsünü kırmalarında etkili oluyor.
Tedavi görenlerin büyük bölümü terapi sonrası “evimle yeniden barıştım” şeklinde geri bildirimler veriyor.
Kültürler arası farklar: Biriktirmek mi, biriktirileni bırakmak mı?
Türkiye ve Danimarka örnekleri, istifçiliğin yalnızca bireysel değil, kültürel bir yansıma olduğunu da ortaya koyuyor.
Türkiye’de biriktirme çoğu zaman geçmişe ve aidiyete bağlılıkla ilişkilendirilirken, Danimarka’da duygusal yalnızlık ve “kontrol ihtiyacı” ile açıklanıyor.
Her iki ülkede de ortak payda ise şu: kişiler bu durumu çoğunlukla utanma duygusu nedeniyle gizliyor ve yardım arayışına geç başlıyor.
Uzmanlara göre istifçilik tedavi edilebilir bir bozukluk. Ancak başarı için kişinin önce bu davranışın bir “hastalık” olduğunu kabul etmesi, ardından adım adım düzenli terapi sürecine girmesi gerekiyor.
İlaç tedavisi ise genellikle anksiyete veya depresyon gibi eşlik eden rahatsızlıklar için destekleyici şekilde kullanılıyor.
Uzmanlardan öneriler: Küçük adımlar, büyük farklar
- Her gün küçük bir alan seçin. Örneğin bir çekmece veya kutu. Gözden geçirip karar vermek, kontrol duygusunu güçlendirir.
- Biriktirme nedeninizi yazın. “Bu eşyayı neden tutuyorum?” sorusu farkındalık kazandırır.
- Yalnız kalmayın. Profesyonel destek, süreci kolaylaştırır; aile ve arkadaş desteği önemlidir.
- Kendinize karşı şefkatli olun. Bu bir “tembellik” değil, psikolojik bir süreçtir.
Sonuç: Eşyaların altında kalan duygular
İstifçilik, sadece bir “eşya sorunu” değil; geçmişle, aidiyetle ve kayıpla kurulan karmaşık bir ilişki biçimi.
Biriktirilen her nesne, bazen söylenemeyen bir sözün, bazen de kaybolmuş bir güven duygusunun sessiz tanığı olabilir.
Hem Türkiye’de hem de Danimarka’da bu sessiz hastalığın fark edilmesi, hem bireylerin hem toplumların psikolojik sağlığı açısından önemli bir adım.
Kaynak:
- Türkiye Klinikleri – Biriktiricilik Bozukluğu
- UHA Haber Ajansı – Dr. Erman Şentürk Röportajı
- Mayo Clinic – Hoarding Disorder: Symptoms and Treatment
- McLean Hospital – Understanding Hoarding Disorder
- Compassion Denmark – Hoarding Disorder and Compassion-Focused Therapy
- NordLOTS Study – Hoarding in Children and Adolescents with OCD (Aarhus University)