AİHM’den Tarihi Karar: Danimarka, Ekrem Şahin’in Ölümünden Sorumlu Bulundu

“Ekrem’in ölümünü haklı gösterecek hiçbir şey yoktu”

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türk genci Ekrem Şahin’in 2011 yılında tutuklu bulunduğu Kolding Hapishanesi’nde gardiyanlar tarafından uygulanan orantısız şiddet sonucu hayatını kaybetmesiyle ilgili Danimarka’yı suçlu buldu. Mahkeme kararı, 14 yıldır süren acı bir adalet mücadelesine bir nebze olsun ışık tuttu.

Bu gelişmenin ardından, Ekrem’in amcası Yıldirim Şahin, yaşadıkları bu büyük trajediye rağmen Filiz Camtepe Fogh’a konuşarak yaşananları anlattı.

“Ekrem sempatik, neşeli, hareketli bir çocuktu”

Yıldirim Şahin, yeğeni Ekrem’i özlemle ve sevgiyle anıyor:

“Ekrem sempatik, hareketli ve hep neşeli görünen bir çocuktu. 8-10 yaşlarındayken futbola giderdi. Amcaoğlu Kadir’le birlikte takımın bel kemiğiydiler. Bir sezon grup birincisi olup madalya aldılar. Maçlarını zevkle izlerdim. Onun gibi bir çocuğun bu şekilde hayatını kaybetmesi, tarifsiz bir acı.”

Şüpheli ölüm ve belirsizliklerle dolu süreç

Ekrem’in gözaltına alındıktan sonra gördüğü şiddet ve komaya girerek hayatını kaybetmesi, ailede derin bir travmaya yol açtı. Yılmaz Şahin, olayın ardından yetkililerden gelen bilgilerin çelişkili olduğunu söylüyor:

“Birbiriyle çelişen açıklamalar yapıldı. Ekrem’in insanî koşullarda başka bir yere nakil talebi görmezden gelindi. Tutulduğu cezaevinde gardiyanların şiddetine maruz kaldı. Avukatı ise tamamen ilgisizdi, telefonlara dahi çıkmadı. O süreçte Ekrem, içeride şiddetle ve çaresizlikle baş başa bırakıldı. Bu yüzden ölümünün sorumluluğu sadece bireysel değil, sistemseldir.”

“Bu mücadeleyi Ekrem’in anısına başlattık”

Aile, hukuki mücadeleye sosyal medyada açılan bir destek sayfasıyla başlamış. Burada, benzer acılar yaşamış insanlardan gelen öneriler üzerine adım atılmış:

Bjørn Elmquist adlı avukata ulaştım, sağ olsun kabul etti. Sonra yaşı gereği davayı Tobias adlı genç bir avukata devretti. O da konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıdı. Bu süreçte Ekrem’in annesi Nermin, avukatla doğrudan irtibattaydı. Ekrem’in babası Ömer, Türkiye’deki otopsi raporlarının Danimarka’ya iletilmesini özellikle istemişti çünkü iki ülkenin raporları birbirini tutmuyordu.”

“AİHM kararı vicdanlarımızı bir nebze rahatlattı”

AİHM’nin verdiği karar, ailenin yıllar süren bekleyişine bir yanıt olmuş:

“Yıllarca gerilim ve bekleyiş içinde kaldık. Sonuçta ortada hak edilmeyen bir ölüm var. 6-7 gardiyanın bir kişiye bu şekilde müdahale etmesi kabul edilemez. Danimarka’da bu tür olaylar ne ilk ne de son. Dilerim bu karar, benzer acıların yaşanmaması adına adil ve insanî reformlara vesile olur.”

“Henüz bir özür gelmedi, sistemde değişiklik yapılmadı”

Mahkeme kararına rağmen Danimarka makamlarından herhangi bir özür ya da resmi açıklama gelmediğini belirten Şahin:

“Şu ana kadar resmi bir geri dönüş olmadı. Zaten devletlerin özür dilemesi çok nadir görülür. Umudumuz, bu kararın bir şeyleri değiştirip daha adil bir cezaevi sistemine dönüşmesi yönünde. Bu konuda Ekrem’in anısına açılan sayfada benzer şeyler yaşayan pek çok insanın paylaşımları var.”

“Toplumdan hem dayanışma hem de nefret gördük”

Toplumun tepkisi ise iki yönlü olmuş:

“Dost olan, vicdanlı insanlar hep yanımızdaydı. Ancak bazı gazetelerde çıkan yalan haberler, sahte resimler ve kin dolu yorumlar da oldu. Tanımadıkları birine bu kadar zalimce saldırmalarını anlamak mümkün değil. Irkçı ve hasta bir zihin yapısının ürünüydü bunlar.”

“Devletin çarkına düştüğünüzde adalet beklemek saflık oluyor”

Yıldirim Şahin, Danimarka’daki sistemin göçmenler ve mahkûmlar üzerinde yarattığı baskıya dikkat çekiyor:

“Devletin çarkına düştüğünüzde adalet ve vicdan beklemek bazen saflık oluyor. İnsanlar aylarca, yıllarca haklarını aramak zorunda kalıyor. Bu süreçte sadece zaman değil, umut ve sağlık da yitiriliyor.”

“Bu olay bizi değiştirdi”

Ailenin hayata bakışı da bu süreçte derinden etkilenmiş:

“Her olay insanı biraz değiştiriyor. Devlet kurumlarına güvenimiz sarsıldı. Kendi adıma konuşmam gerekirse, yaşadığım haksızlıklar nedeniyle artık kurumlara karşı güvenim kalmadı. Pek çok insan da sistem içinde eziliyor, kayboluyor. Adaletin yerini bulması için yıllarca mücadele etmek gerekiyor. Bu çok yorucu, çok adaletsiz.”

Ekrem Şahin’in hikâyesi, yalnızca bir gencin trajik ölümü değil; aynı zamanda Danimarka’daki cezaevi koşulları, göçmen hakları ve adalet sistemine dair önemli soruları da beraberinde getiriyor. AİHM’nin kararı, sadece bir ailenin mücadelesini değil, gelecekte benzer olayların yaşanmaması adına sistemsel sorumluluğun da altını çiziyor.

Röportaj: Filiz Camtepe Fogh

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir