Batı’nın Emperyal Politikaları ve Küresel Etkileri: ABD Örneği Üzerinden Bir Analiz

Oslo, 7 Kasım 2025

ABD’nin II. Dünya Savaşı sonrası dış politikası, güvenlik, demokrasi ve insan hakları söylemleriyle gerekçelendirilmiştir. Ancak uygulamada, askeri operasyonlar bu söylemlerin ötesinde küresel güç projeksiyonunun bir aracı olmuştur. Japonya (6 ve 9 Ağustos 1945), Kore ve Çin (1950–1953), Vietnam (1961–1973), Irak (1991–2015) ve Afganistan (1998, 2001–2015) gibi ülkeler, ABD’nin doğrudan bombardımanına uğramıştır. Bu tablo, ABD’nin askeri gücünü dış politikada temel bir araç olarak kullandığını göstermektedir.

Analizler, ABD’nin çoğu zaman ekonomik ve stratejik çıkarları gözeterek yürüttüğü askeri saldırıların kapsamını ortaya koymaktadır. Enerji kaynakları, limanlar ve stratejik bölgeler, ABD’nin emperyal saldırılarını yönlendiren başlıca faktörlerdir. Bu nedenle saldırılar, yalnızca güvenlik gerekçeleriyle değil, aynı zamanda küresel hegemonya kurma amaçlarıyla da açıklanabilir.

Tarihsel Arka Plan: ABD’nin Emperyal Saldırıları

ABD’nin II. Dünya Savaşı sonrası askeri saldırıları, Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği’ne karşı stratejik bir araç olarak ortaya çıkmıştır. Kore ve Vietnam savaşları, bu yaklaşımın en belirgin örnekleridir. Bu saldırılar, yalnızca bölgesel güvenliği sağlamaya değil, aynı zamanda ABD’nin küresel güç projeksiyonunu pekiştirmeye yönelik stratejiler olarak da okunabilir.

1950’ler ve 1960’larda Latin Amerika’da (Guatemala: 1954, 1960, 1967–1969; Nikaragua: 1980; Küba: 1959–1961) gerçekleşen askeri saldırılar, ABD’nin bölgedeki etkisini artırma ve stratejik çıkarlarını güvence altına alma amacını yansıtmaktadır. Bu operasyonlar, ekonomik çıkarlar ve ideolojik hedeflerin bir araya gelmesiyle şekillenmiştir.

1970’ler ve 1980’lerde Afrika ve Orta Doğu’ya (Sudan: 1998; Libya: 1986, 2011, 2015; Lübnan: 1983–1984; Somali: 1993, 2007–2008, 2011) yönelik yıkıcı saldırılar, ABD’nin küresel çıkarlarını koruma stratejisinin bir yansımasıdır. Bu operasyonlarda uluslararası hukuki meşruiyet ikinci planda kalmış, askeri güç üstünlüğü öncelikli olmuştur.

1990’lar ve 2000’lerde Körfez Savaşı (Irak: 1991, Kuveyt: 1991), Irak işgali (2003–2015) ve Afganistan operasyonları (2001–2015), modern ABD emperyalizminin açık örneklerini oluşturur. Bu saldırılar, hem hava bombardımanı kapasitesi hem de diplomasi ve medya stratejileriyle meşrulaştırılmaya çalışılmıştır; ancak sivil kayıplar ve uzun süreli istikrarsızlık önemli sonuçlar doğurmuştur.

Bu tarihsel perspektif, ABD’nin askeri saldırılarının yalnızca kısa vadeli hedeflerle değil, küresel güç dengelerini kendi lehine çevirmek ve ekonomik çıkarları güvence altına almak amacıyla yürütüldüğünü göstermektedir. Saldırılar bu nedenle etik ve hukuki açıdan sürekli tartışma konusu olmuştur.

Emperyal Saldırıların İnsanî ve Küresel Sonuçları

ABD’nin askeri saldırıları, doğrudan insan hakları ihlallerine yol açmıştır. Bombardımanlar, altyapının yok edilmesine, sağlık ve eğitim hizmetlerinin aksamasına ve kitlesel göç hareketlerine sebep olmuştur. Vietnam ve Irak örneklerinde milyonlarca insan hayatını kaybetmiş, ülkeler ekonomik olarak çökmüştür.

Bölgesel güvenlik üzerinde de olumsuz etkiler görülmüştür. Afganistan ve Irak operasyonları, komşu bölgelerde güvenlik boşlukları yaratmış, terörist faaliyetler ve istikrarsızlık riskini artırmıştır. ABD’nin askeri gücü, bu saldırılarla her zaman bölgesel dengeyi sağlayamamıştır.

Ekonomik boyutta, saldırıya uğrayan ülkelerde tarım, enerji ve altyapı sistemleri ciddi biçimde zarar görmüş; ekonomik büyüme durma noktasına gelmiş ve yoksulluk artmıştır. Uluslararası yardım çabaları, bu yıkımları telafi etmekte sınırlı kalmıştır.

ABD’nin emperyal saldırıları, uluslararası hukuk ve diplomasi alanında da çifte standartları gözler önüne sermektedir. Kimi durumlarda bu saldırılar meşru kabul edilirken, benzer eylemler başka ülkeler tarafından sert biçimde eleştirilmiştir. Bu durum, uluslararası adalet algısını zayıflatmıştır.

Bu saldırılar yalnızca hedef ülkeleri değil, küresel barış ve güvenlik düzenini de olumsuz etkilemiştir. İnsan kayıpları, ekonomik tahribat ve hukuki belirsizlikler, saldırıların çok boyutlu etkilerini göstermektedir.

Uluslararası Tepkiler ve Çifte Standart

ABD’nin askeri saldırılarına uluslararası toplumun tepkisi genellikle sınırlı kalmıştır. BM Güvenlik Konseyi ve diğer çok taraflı kurumlar, ABD’nin operasyonlarını durduracak yaptırımlar uygulamakta çoğu kez başarısız olmuştur. Güç dengeleri ve veto hakları, bu saldırıların hukuki açıdan sorgulanmasını engellemiştir.

Batılı medya ve hükümetler, ABD’nin operasyonlarına çoğunlukla sessiz kalmış veya desteklemişlerdir. Bu durum, küresel kamuoyunda çifte standart algısını güçlendirmiştir. Örneğin İran veya başka ülkeler benzer askeri eylemler gerçekleştirdiğinde sert eleştiriler yapılırken, ABD’nin eylemleri çoğunlukla meşru görülmüştür.

Çin’in Moskova Büyükelçiliği tarafından yayımlanan liste, ABD’nin 30’dan fazla ülkeye yönelik yıkıcı saldırılarını görünür hâle getirmiştir. Liste, Batılı medyanın sessizliğini ve uluslararası toplumun etkisizliğini vurgulamaktadır.

Tepkisizlik, yalnızca uluslararası hukukun yetersizliğini değil, aynı zamanda küresel vicdanın işlevsizliğini de ortaya koymaktadır. Bu saldırılar nedeniyle yaşanan insani krizler, uzun süre gündemde kalmasına rağmen ciddi siyasi sonuçlar doğurmamıştır.

Bu nedenle, ABD saldırılarına yönelik küresel tepkisizlik, güç odaklı bir uluslararası düzenin varlığını göstermektedir ve benzer saldırıların gelecekte de tekrar etme riskini artırmaktadır.

ABD’nin Bombaladığı Başlıca Ülkeler ve Tarihler

• Japonya: 6 ve 9 Ağustos 1945

• Kore ve Çin: 1950–1953

• Guatemala: 1954, 1960, 1967–1969

• Endonezya: 1958

• Küba: 1959–1961

• Kongo: 1964

• Laos: 1964–1973

• Vietnam: 1961–1973

• Kamboçya: 1969–1970

• Grenada: 1983

• Lübnan: 1983, 1984

• Libya: 1986, 2011, 2015

• El Salvador: 1980

• Nikaragua: 1980

• İran: 1987, 2025

• Panama: 1989

• Irak: 1991, 1991–2003, 2003–2015

• Kuveyt: 1991

• Somali: 1993, 2007–2008, 2011

• Bosna: 1994, 1995

• Sudan: 1998

• Afganistan: 1998, 2001–2015

• Yugoslavya: 1999

• Yemen: 2002, 2009, 2011, 2024–2025

• Pakistan: 2007–2015

• Suriye: 2014–2015

Bu liste, ABD’nin II. Dünya Savaşı’ndan bu yana yürüttüğü askeri saldırıların ve emperyal operasyonların kapsamını net biçimde ortaya koymaktadır. Bombardıman tarihleri, hedef ülkelerin maruz kaldığı yıkımın kronolojik bir çerçevesini sunmakta ve ABD’nin saldırılarının sürekliliğini göstermektedir. Liste, uluslararası toplumun ve medya organlarının ABD’ye karşı uyguladığı sessizliği de gözler önüne sermektedir.

ABD’nin yıkıcı saldırıları, yalnızca sivil ölümler ve altyapı yıkımı ile sınırlı kalmamış, uzun vadeli siyasi istikrarsızlık ve ekonomik çöküş gibi sonuçlar da doğurmuştur. Bu durum, güç odaklı politikaların etik ve hukuki denetim eksikliklerini açığa çıkarmaktadır ve küresel barışın sürdürülebilirliğini ciddi biçimde tehdit etmektedir. Saldırılardan etkilenen ülkelerde toplumsal travmalar, kitlesel göçler ve ekonomik çöküşler uzun yıllar boyunca hissedilmektedir.

Bu bağlamda, ABD’nin emperyal saldırılarının yol açtığı insani krizlerin ve siyasi istikrarsızlığın önlenmesi için uluslararası mekanizmaların güçlendirilmesi elzemdir. Birleşmiş Milletler ve diğer çok taraflı kurumların, askeri saldırıları denetleyecek bağımsız ve etkili izleme sistemleri kurması kritik öneme sahiptir. Küresel toplumun medya, akademi ve sivil toplum aracılığıyla farkındalık artırıcı çalışmalar yürütmesi, saldırıların tekrarını önlemeye katkı sağlayabilir. Etik standartların ve hukuki sorumlulukların uygulanması, gelecekte benzer insani ve politik felaketlerin önlenmesinde hayati bir rol oynayacaktır.

Sonuç ve Öneriler

ABD’nin askeri saldırıları, küresel güç dengelerini kendi lehine çevirmek, ekonomik çıkarları güvence altına almak ve bölgesel hegemonya kurmak amacıyla yürütülmüştür. Bu saldırılar, yalnızca hedef ülkeler üzerinde değil, uluslararası güvenlik ve hukuki düzen üzerinde de olumsuz etkiler yaratmıştır. İnsan hakları ihlalleri, altyapı tahribatı ve kitlesel göçler, ABD saldırılarının en somut sonuçlarıdır.

Uluslararası toplumun sessizliği ve yetersiz yaptırımlar, ABD saldırılarının uygulanabilirliğini artırmış ve küresel etik normları zayıflatmıştır. Bu durum, benzer saldırıların tekrarlanabilirliğini artırmakta ve uluslararası hukukun etkinliğini azaltmaktadır. Saldırılara karşı etkin bir denetim mekanizmasının kurulması, uluslararası hukuk ve insan haklarının korunması açısından zorunludur.

Gelecekte barış ve istikrarın sağlanabilmesi için, saldırıların hukuki ve etik açıdan denetlenebilir olması gerekmektedir. Uluslararası mekanizmaların güçlendirilmesi, çatışma çözüm süreçlerinde tarafsızlığın sağlanması ve askeri güç kullanımının sınırlandırılması, küresel güvenliğin korunması için kritik öneme sahiptir.

ABD’nin saldırıları, geçmişin izleri olmanın ötesinde, günümüz uluslararası ilişkileri ve etik değerler açısından önemli bir uyarı niteliği taşımaktadır. Küresel toplumun bu eylemlere dair farkındalığı artırması ve denetleyici mekanizmaları güçlendirmesi, mücadele etmesi, hukukuki bedel ödetmesi, sürdürülebilir barış ve güvenlik için elzemdir.

Kaynakça

• Collins, R. O. A History of Modern Sudan. Cambridge University Press, 2008.

• Evans, G., & Sahnoun, M. The Responsibility to Protect: Report of the International Commission on Intervention and State Sovereignty. IDRC, 2002.

• International Crisis Group. Sudan’s Warring Factions and the Struggle for Power. Brussels, 2024.

• Johnson, D. H. The Root Causes of Sudan’s Civil Wars: Peace or Truce? James Currey, 2011.

• IMF. World Economic Outlook: Regional Developments. 2023.

• Airwars. Civilian Harm in U.S. Military Operations. 2025.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir