İklim Krizinin Devlet ve Toplum Yapıları Üzerindeki Etkisi: İç Kargaşa ve Siyasi Dönüşüm

İklim değişikliği, 21. yüzyılın en acil ve kapsamlı krizlerinden biri olarak yalnızca çevreyi değil, devletlerin varlığını ve yönetim yapılarını da tehdit etmektedir. Artan sıcaklıklar, kuraklık, deniz seviyesindeki yükselme ve aşırı hava olayları, dünya genelinde siyasi istikrarı derinden etkilemektedir. Bu kriz, yalnızca çevre politikalarıyla sınırlandırılamayacak kadar derin, çok boyutlu ve yapısaldır.

Devletler, iklim krizine yalnızca çevresel bir sorun olarak değil; sosyal, ekonomik ve siyasi bir tehdit olarak da yaklaşmak zorundadır. Zira iklim değişikliği; kamu hizmetlerinin aksaması, kaynak çatışmaları, çevresel göç, gıda ve su krizleri gibi etkiler yoluyla devlet kapasitesini doğrudan sınamaktadır¹. Bu durum, özellikle kurumsal yapıları kırılgan olan ülkelerde, devletin otoritesinin zayıflamasına, hatta bazı örneklerde çökmesine neden olabilmektedir².

Afrika kıtasında Somali ve Sudan örnekleri, iklim krizinin yalnızca ekolojik değil, aynı zamanda siyasi kırılganlıkları nasıl beslediğini somut biçimde göstermektedir. Her iki ülkede de iklimsel baskılar, mevcut etnik, ekonomik ve siyasi gerilimlerle birleşerek devletin temel işlevlerini yerine getirememesine yol açmıştır³.

1. İklim Değişikliği ve Siyasi İstikrar

İklim krizinin doğrudan siyasi istikrarı tehdit ettiği birçok örnek mevcuttur. Aşırı doğa olayları, tarım ve su kaynaklarında azalma, halk sağlığı tehditleri ve göç gibi faktörler, özellikle düşük gelirli ülkelerde siyasi gerilimleri derinleştirmektedir⁴. Devletlerin krizlere müdahale kapasitesindeki eksiklikler, halkta hükümete duyulan güveni zedelemekte ve meşruiyet sorunlarına yol açmaktadır.

Sudan, iklim değişikliğinin siyasi istikrar üzerindeki etkilerini en yoğun yaşayan ülkelerden biridir. Özellikle Darfur bölgesinde çölleşme, su kaynaklarının tükenmesi ve tarım arazilerinin daralması, göçebe topluluklarla yerleşik halklar arasında çatışmalara neden olmuş ve bu durum silahlı çatışmalara evrilmiştir⁵. Sudan devleti, bu krizleri yönetmekte yetersiz kalmış, etnik ve bölgesel ayrımcılığı körükleyen politikalar uygulayarak çatışmaları daha da şiddetlendirmiştir⁶.

Somali ise siyasi istikrarsızlıkla iklim krizinin aynı anda iç içe geçtiği bir vaka olarak öne çıkmaktadır. 1990’lardan bu yana merkezi hükümetin çöküşüyle zayıf bir devlet yapısına sahip olan Somali, uzun süreli kuraklıklar ve kıtlıklarla karşı karşıya kalmıştır⁷. Bu durum, tarıma ve hayvancılığa dayalı geçim kaynaklarının yok olmasına, kitlesel göçlere ve insani krizlere yol açmıştır. Terör örgütleri ve milis gruplar, bu ortamda halk üzerindeki etkilerini artırmış, devlet dışı aktörlerin gücü pekişmiştir⁸.

2. İklim Krizi ve Devlet Kapasitesi

Devlet kapasitesi, hükümetlerin kriz yönetimi, kamu hizmeti sunumu ve toplumsal güvenliği sağlama gibi temel işlevlerini ifade eder. İklim değişikliği, bu kapasiteyi özellikle altyapısı zayıf olan ülkelerde doğrudan zedelemektedir⁹. Gıda güvenliği, su arzı, sağlık hizmetleri ve göç yönetimi gibi alanlarda artan yük, kamu kurumlarının zaten sınırlı olan kaynaklarını tüketmektedir.

Sudan’da iklim kaynaklı kuraklıklar ve tarımsal üretimdeki düşüşler, kırsal nüfusun büyük şehir merkezlerine göç etmesine neden olmuş; bu da kentsel altyapının çökmesine, yoksulluğun artmasına ve işsizlik krizine yol açmıştır¹⁰. Sudan hükümeti, bu göç dalgalarını yönetecek kapasiteden yoksun kalmış ve krize karşı yetersiz politikalar geliştirmiştir.

Somali’de ise kuraklık ve sel gibi olaylar, halkı göçe zorlamış; devlete ait olmayan güç odakları, bu boşlukta alternatif otoriteler haline gelmiştir¹¹. Merkezi otoritenin zayıflığı, özellikle insani yardım dağıtımı ve doğal afetlere müdahale gibi alanlarda büyük zafiyetler doğurmuştur. Bu durum, halkın devlete olan bağlılığını zayıflatmakta ve uzun vadeli yeniden inşa çabalarını sekteye uğratmaktadır.

3. İklim Krizi ve Devlet Çöküşü

Tarihsel veriler, çevresel krizlerin devlet çöküşlerine katkıda bulunduğunu göstermektedir¹². Sudan ve Somali örnekleri, iklimsel streslerin siyasi kırılganlıklarla birleştiğinde devlet fonksiyonlarının nasıl erozyona uğradığını açıkça ortaya koymaktadır.

Sudan’da 2000’li yıllardan itibaren yaşanan su ve toprak kaynakları üzerindeki gerilimler, Darfur’da başlayan iç savaşı tetiklemiştir. Bu savaş, yalnızca çevresel değil; aynı zamanda etnik, ekonomik ve siyasi bölünmelerin bir sonucudur. İklim değişikliği, bu bölünmeleri derinleştirerek çatışmaların temelini oluşturmuştur¹³. Sudan’ın Güney Sudan’a bölünmesi de, çevresel krizlerin tetiklediği jeopolitik sonuçların bir örneği olarak değerlendirilebilir¹⁴.

Somali’de ise 1991’de merkezi hükümetin çökmesiyle başlayan süreçte, iklim krizleri devletsizlik ortamını daha da derinleştirmiştir. Sürekli tekrarlanan kuraklıklar, halkın temel ihtiyaçlara erişimini engellemiş, devlete olan güveni tamamen ortadan kaldırmıştır¹⁵. Bugün Somali’nin birçok bölgesinde, devlet dışı aktörler fiilî otoriteyi elinde tutmakta; iklim krizleri, bu aktörlerin meşruiyetini artıran bir araç haline gelmektedir.

4. Sonuç

İklim değişikliği, artık yalnızca çevresel bir tehdit değil; siyasi yapılar için doğrudan bir sınav haline gelmiştir. Sudan ve Somali gibi ülkeler, iklim krizinin, devlet kapasitesini ve toplumsal düzeni nasıl erozyona uğrattığını göstermektedir. Bu krizlerin siyasi sonuçları, yalnızca yerel değil, bölgesel ve küresel güvenlik açısından da tehdit oluşturmaktadır.

Gelecekte iklim krizine karşı geliştirilecek politikaların, çevre yönetimiyle sınırlı kalmayıp; sosyal adalet, kamu hizmetlerinin iyileştirilmesi, etnik barışın tesisi ve demokratik katılım gibi alanları da içermesi gerekmektedir. Aksi takdirde iklim krizi, kırılgan devletlerde yalnızca çevresel değil, kurumsal çöküşlerin de ana tetikleyicisi olmaya devam edecektir.

Dipnotlar

1. Burke, M., Hsiang, S. M., & Miguel, E. (2015). “Climate and Conflict.” Annual Review of Economics, 7(1), 577–617.

2. Diamond, J. (2005). Collapse: How Societies Choose to Fail or Succeed. Penguin.

3. Watts, J. (2013). “How Climate Change Makes Violence Worse.” The Guardian.

4. Homer-Dixon, T. (1999). Environment, Scarcity, and Violence. Princeton University Press.

5. Kevane, M., & Gray, L. (2008). “Darfur: Rainfall and Conflict.” Environmental Research Letters, 3(3), 034006.

6. Verhoeven, H. (2011). “Climate Change, Conflict and Development in Sudan: Global Neo-Malthusian Narratives and Local Power Struggles.” Development and Change, 42(3), 679–707.

7. Maxwell, D., et al. (2012). “The 2011 Somalia Famine: Context, Causes, and Complications.” Global Food Security, 1(1), 5–12.

8. Menkhaus, K. (2010). “State Failure and Ungoverned Space.” The ANNALS of the American Academy of Political and Social Science, 656(1), 154–172.

9. Selby, J., et al. (2017). “Climate Change and the Syrian Civil War Revisited.” Political Geography, 60, 232–244.

10. UNEP (2007). Sudan: Post-Conflict Environmental Assessment. United Nations Environment Programme.

11. De Waal, A. (2015). The Real Politics of the Horn of Africa: Money, War and the Business of Power. Polity.

12. Diamond (2005).

13. Kevane & Gray (2008).

14. Verhoeven (2011).

15. Maxwell et al. (2012).

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir