Ali Aksüt: ANADOLU ANA DOLU -1

Bir iki kısa yazıda Anadolu’yu yazacağım. Ben ona insanlığın beşiği, salıncağı diyeceğim ama başkaları ne der bilmiyorum.

Yetmiş yılı aşan yaşamımda hatırı sayılır derecede okudum ve gezdim. Elbette kendimce ve olanaklarım ölçüsünde sayısız kaynağa ulaştım; yine kendimce iyiye doğruya, güzele ufkumu ve gönül kapımı açtım. Bir de baktım ki o kapının ustası, yedi kıtalı yeryüzünde toprağı ilk sürenlerin, ilk tohumu atanların, ilk kentlerin kurulduğu toprak Anadolu.

Doğa onu üç kıtanın ortasına bir köprü gibi yerleştirmiş ya, o da hakkını vermiş hani? Herkes konsun, göçsün, gelsin, geçsin diye. Tarihin derinliklerinde nice topluluklar dönem dönem uygarlıklar kurmuş, nice diller konuşulup zamanla Anadolu’nun bereketli topraklarına karışıp yeni diller, yeni kültürler oluşturmuşlar.

Bu görkemli çoğu melez ya da zamanın melezleştirdiği kavimlerin dillerinden, kültürlerinden, kentlerinden, yontularından hatta mağara resimlerinden anılar müzesi Anadolu baştanbaşa. Anadolu için ‘’Avrupa’nın Anası’’ diye kitap da yazılmış.

Avrupa Etimoloji sözlüğünde ‘’Erep yahut Irib’’ sözcüğü ‘’güneşin battığı yer’’ anlamında görülür. Fenikelilerden komşu Yunanlılara geçmiş ve Europa şeklini almış. Çok daha sonra Ege Deniz’nin batısında bulunan ülkelere Avrupa denmiş. Anadolu’nun güneydoğu ucunda Akdeniz sahilinde yaşamış olan Fenikelilerin kralı Anegar ile eşi Telepassa’nın kızının adı zamanla dilimizdeki Avrupa olmuş.

Söylence bu ya andığımız bu Asyalı prenses boğa kılığındaki Zeus tarafından kaçırılmış, Girit adasında da baştan çıkarılmış. Efsaneden, söylenceden yola çıkan mitoloji böyle söylüyor. Prensesimiz Asya’dan gidedursun; Hititler ve kültürleri üzerine çalışanlardan bir kesimi, bu en eski Anadolu halkının Hint-Avrupa ırkından olduğu kanısına vardılar. Ancak Hititleri daha derinden inceleyenlerden birçoğu Anadolu kültürünün batıdan daha eski olduğunu yazdılar.

Geldik Anadolu’nun güneydoğusuna;

 ‘’Urfalıyım ezelden/Gönlüm geçmez güzelden
Gönlümün gözü çıksın, sevmeseydim ezelden.’’

Der iken, o çöllerin ezelinde dünü yaşamış Mezopotamya’nın kapısındaki, Abraham (İbrahim)’ ın şehri Göbeklitepe’yi aklımıza getiriyor. Koca göbekli, iri kalçalı, Doğuran Tanrıça, Kybele de Göbeklitepe gibi, Çatalhöyük, Aslantepe gibi bu toprağa ait ise Anadolu neden Avrupa’nın da anası olmasın. Neden Çatalhöyük’ün İkiz Tepeleri ve Hacılar antik kentleri bizi biraz daha yakınlaştırmasın. Neden?

Yazar Ali Aksüt

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir