Trump, Aliyev, Paşinyan ve Erdoğan’ın Bölgeyi Yıkan Karanlık Hamlesi: Dünya Savaşı Kafkasya’dan mı Çıkacak?

9 Ağustos 2025

1. Arka Plan

Kafkasya, tarih boyunca Avrasya’nın hem enerji hem de güvenlik koridoru olma özelliğini taşıyan nadir bölgelerden biridir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bu bölge, yalnızca yerel devletlerin değil, küresel güçlerin de çıkar çatışmalarının merkezinde yer aldı (Cornell, 2017). Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ ihtilafı, 2020’deki İkinci Karabağ Savaşı ile yeni bir boyuta taşınmış; bu savaş, Rusya’nın arabuluculuğunda varılan ateşkes anlaşmasıyla sona ermişti. Ancak 2025’te ABD’nin devreye girmesi, dengeleri tamamen değiştirdi.

8 Ağustos 2025’te Washington’da, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, ABD Başkanı Donald Trump’ın himayesinde bir anlaşma imzaladı. Anlaşma, kamuoyunda “Trump Koridoru” olarak adlandırılan, 44 kilometrelik bir transit geçiş yolunun açılmasını öngörüyor (Reuters, 2025). Resmi adı “Trump Route for International Peace and Prosperity (TRIPP)” olan bu koridor, ABD’ye 99 yıllık işletme ve güvenlik yetkileri tanıyor.

Bu gelişme yalnızca iki ülke arasındaki sınır ilişkilerini düzenlemekle kalmamış, Türkiye, İran, Rusya ve Çin gibi bölgesel ve küresel aktörler açısından da kritik stratejik sonuçlar doğurmuştur. Türkiye’deki muhalefet çevreleri, bu adımı “Türk dünyasının parçalanması” olarak nitelendirirken; İran, projeyi sınır güvenliğine doğrudan tehdit olarak tanımlamıştır (Times of India, 2025).

2. Anlaşmanın Temel Maddeleri ve Teknik Çerçevesi

Anlaşmanın ana unsuru, Ermenistan’ın Syunik (Zengezur) bölgesinden geçen 44 km’lik bir transit yolun uluslararası statüye kavuşturulmasıdır. Bu koridor, Azerbaycan’ın Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ile ana topraklarını birbirine bağlayacak şekilde planlanmıştır. Ancak en dikkat çekici husus, koridorun güvenlik ve işletme haklarının ABD merkezli bir konsorsiyuma verilmesidir (TopWar, 2025). Bu konsorsiyumun başında, Trump’a yakın iş insanı John Barrack’ın olduğu bilinmektedir.

Teknik olarak koridor; çift yönlü otoyol, demiryolu hattı, enerji nakil hatları ve fiber optik iletişim hatlarını içermektedir. ABD’nin anlaşma kapsamında 99 yıl süreyle “uluslararası güvenlik” sorumluluğunu üstlenmesi, bölgeye askeri danışmanlar ve güvenlik birimlerinin konuşlandırılmasına da kapı aralamaktadır. Bu durum, özellikle İran ve Rusya açısından ciddi bir stratejik tehdit olarak algılanmaktadır (Washington Post, 2025).

Koridorun hukuki statüsü konusunda ise taraflar arasında farklı yorumlar bulunmaktadır. Erivan yönetimi, koridorun Ermeni egemenliği altında kalacağını savunurken; Azerbaycan tarafı, anlaşmanın “uluslararası garanti” altında olduğunu vurgulamaktadır. ABD ise anlaşmanın “bölgesel barış” amacıyla yapıldığını belirtmekte; ancak enerji ve ticaret yollarında tam kontrol avantajı elde ettiği açıktır.

3. Tarihsel Bağlam: Kafkasya’daki Stratejik Koridorlar

Kafkasya, yüzyıllar boyunca kara ticaret yolları ile enerji hatlarının kesişim noktası olmuştur. Osmanlı-İran-Rusya rekabetinin yüzyıllar boyunca bu bölgede yoğunlaşmasının temel sebebi, jeostratejik geçiş noktalarının kontrolüdür (Suny, 1994). 19. yüzyılda Rus İmparatorluğu’nun Kafkasya’yı ilhak etmesi, bölgedeki güç dengesini tamamen değiştirmiş; II. Dünya Savaşı’nda ise Almanların Bakü petrolüne ulaşma girişimleri Kafkasya’nın stratejik önemini bir kez daha ortaya koymuştur.

Soğuk Savaş sonrası dönemde, Batı’nın Kafkasya’ya ilgisi özellikle enerji hatları üzerinden şekillenmiştir. 2005’te açılan Bakü–Tiflis–Ceyhan boru hattı, Hazar petrolünü Akdeniz’e ulaştırarak Rusya’nın enerji tekelini kırmayı hedeflemiştir. Günümüzde ise Zengezur/Trump Koridoru, bu tarihi “doğu-batı geçiş hattı” zincirinin yeni halkası olarak öne çıkmaktadır.

Dolayısıyla 2025 anlaşması, yalnızca Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki bir teknik düzenleme değil; Kafkasya’nın yüzlerce yıldır süren jeopolitik mücadelesinin en güncel versiyonudur. Bu bağlamda, ABD’nin doğrudan sahaya inmesi, bölgedeki güç dengesini radikal biçimde değiştirebilecek bir adımdır.

4. ABD’nin Rolü ve Jeopolitik Hedefleri

ABD’nin Kafkasya politikasında 1990’lardan itibaren temel amaç, Rusya ve İran’ın bölgedeki nüfuzunu sınırlandırmak olmuştur. Clinton döneminde başlayan “İpek Yolu Stratejisi” (Silk Road Strategy Act, 1999), bu hedefin ilk somut çerçevesini çizmişti. 2025 Zengezur/BOP- Trump Koridoru Anlaşması ise bu stratejinin daha agresif bir versiyonunu temsil etmektedir.

Washington, hem enerji hatlarının hem de kara taşımacılığı yollarının kontrolünü sağlayarak Çin’in “Kuşak ve Yol” girişimine karşı bir karşı ağı kurmayı hedeflemektedir (Brzezinski, 1997; U.S. Congress Reports, 2025).

Trump yönetiminin bu projeye yoğun ilgi göstermesinin ardında, yalnızca jeopolitik değil, aynı zamanda ekonomik ve kişisel bağlantılar da vardır. ABD basınında çıkan haberlere göre, koridoru yönetecek konsorsiyumun başındaki John Barrack, Trump’ın yakın iş çevresinden biridir (Politico, 2025). Bu durum, projenin uluslararası güvenlik boyutundan ziyade “özel çıkar” boyutunun da bulunduğuna işaret etmektedir.

Ayrıca ABD, bu koridor aracılığıyla Güney Kafkasya’da kalıcı askeri varlık bulundurabilecek bir altyapıya sahip olacaktır. İran sınırına 50 km mesafede yer alan bu koridor, Washington açısından “ileri gözetleme” ve “lojistik destek” noktası işlevi görebilir. Bu durum, İran’ın ve Rusya’nın tepkisini daha da sertleştirmiştir.

5. Aliyev–Paşinyan–Erdoğan Üçgeni: Siyasi Motivasyonlar

İlham Aliyev açısından bu anlaşma, Azerbaycan’ın Nahçıvan ile kara bağlantısını güçlendirme ve Ermenistan üzerindeki baskısını sürdürme fırsatı sunmaktadır. Ancak anlaşmanın ABD’ye 99 yıllık imtiyaz tanıması, Azerbaycan’ın uzun vadeli egemenlik alanında tartışmalı bir alan yaratmaktadır. Muhalif çevreler, bunun “jeopolitik rehin verme” anlamına geldiğini ileri sürmektedir.

Nikol Paşinyan ise bu anlaşmayı, Ermenistan’ı Rusya’nın etkisinden çıkarma ve Batı ile entegrasyonu hızlandırma aracı olarak görmektedir. 2020 savaşında Rusya’nın yeterince destek vermediğini düşünen Erivan yönetimi, Washington’un güvenlik şemsiyesi altına girmeyi tercih etmiştir (The Cradle, 2025). Ancak bu tercihin Ermeni kamuoyunda ciddi bir bölünme yarattığı da gözlemlenmektedir.

Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye açısından ise tablo daha karmaşıktır. Türkiye, ilk bakışta koridorun kendi “Türk dünyası bağlantılarına hizmet edeceğini” savunmuştur. Ancak koridorun ABD kontrolünde olması, Ankara’nın “bağımsız Türk dünyası entegrasyonu” vizyonuyla çelişmektedir. Bu durum, iktidar üzerinde hem iç politikada hem de uluslararası alanda “ABD’ye bağımlılık” eleştirilerini artırmıştır.

6. Türkiye’nin Bölgesel Stratejisine Etkiler

Türkiye, 1990’lardan itibaren “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne” uzanan bir Türk dünyası stratejisi geliştirmiştir. Bu stratejinin en önemli bileşeni, Azerbaycan ile doğrudan kara bağlantısının sağlanmasıydı. Zengezur/ BOP-Trump Koridoru bu hedefe güya “fiziksel olarak hizmet etse de”, ABD’nin kontrolü altında olması Ankara açısından stratejik bir kırılma yaratmaktadır (Yalçınkaya, 2020).

Bu durum, Türkiye’nin hem İran ile hem de Rusya ile ilişkilerinde yeni bir gerginlik unsuru eklemektedir. İran, koridorun kendi sınır güvenliğini tehdit ettiğini düşünürken, Rusya bu hattın kendi “arka bahçesine” ABD’nin girmesi anlamına geldiğini savunmaktadır. Ankara’nın, iki güçlü komşusunun karşı çıktığı bir projede yer alması, “stratejik yalnızlaşma” riskini artırmaktadır.

Ekonomik açıdan bakıldığında ise Türkiye’nin bu koridoru kullanarak Orta Asya ticaretinde avantaj sağlaması mümkünmüdür? Tabiki hayır. Çünkü kontrolün ABD’de olması, Türkiye’nin bu sözde “avantajı” bağımsız şekilde yönetmesini engelleyebilir. Dolayısıyla kısa vadede ekonomik kazanç, uzun vadede siyasi bağımlılığa dönüşme riski taşımaktadır.

7. İran’ın Tepkisi ve Güvenlik Paradigmaları

İran açısından Zengezur/Trump Koridoru, yalnızca ekonomik bir proje değil, doğrudan ulusal güvenliğe yönelik bir tehdit olarak algılanmaktadır. Koridorun İran sınırına yaklaşık 50 kilometre mesafede olması, Tahran’ın “ABD’nin askeri gözetleme noktası” kuracağı endişelerini artırmıştır. İran dini lideri Ali Hamaney’in dış politika danışmanlarından biri, anlaşmayı “Trump’ın paralı askerleri için bir mezar olacak” sözleriyle eleştirmiştir (Times of India, 2025).

Tahran, bu gelişmeyi Güney Kafkasya’daki jeopolitik kuşatmanın yeni halkası olarak değerlendirmektedir. ABD’nin bölgede kalıcı bir altyapı kurması, İran’ın kuzey sınırındaki güvenlik hesaplarını temelden değiştirebilir. Ayrıca bu koridor, İran’ın Ermenistan üzerinden Rusya’ya ve Avrupa’ya sağladığı kara ticaret hattını da devre dışı bırakma potansiyeline sahiptir.

İran’ın olası tepkileri arasında; Ermenistan’la mevcut ekonomik ilişkilerini askıya alma, Azerbaycan sınırındaki askeri varlığını artırma ve Çin-Rusya eksenli Şanghay İşbirliği Örgütü’nü (ŞİÖ) Kafkasya konusunda daha aktif hale getirme girişimleri yer almaktadır. Dolayısıyla koridor, İran için hem ekonomik hem de askeri açıdan “yüksek riskli” bir unsur olarak öne çıkmaktadır.

8. Rusya’nın Konumu ve Karşı Hamle Potansiyeli

Rusya, 2020 Karabağ ateşkesinin garantörü olarak bölgedeki barış sürecinde baş aktördü. Ancak 2025 Trump Koridoru Anlaşması ile Moskova, sürecin tamamen dışına itilmiş oldu. Bu durum, Kremlin’in Kafkasya’daki nüfuz kaybının en somut göstergelerinden biridir. Rusya Dışişleri Bakanlığı, anlaşmayı “bölgesel istikrarı tehdit eden dış müdahale” olarak tanımlamış ve ABD’nin “bölgeyi yeni bir çatışma sahasına dönüştürmek istediğini” savunmuştur.

Rusya’nın en büyük endişesi, ABD’nin bu koridor üzerinden NATO lojistiğini Kafkasya’ya taşıma ihtimalidir. Bu, Karadeniz’den Hazar’a uzanan Rus savunma hattını zayıflatabilir. Ayrıca ABD’nin Ermenistan’da kalıcı varlık kazanması, Rusya’nın Güney Kafkasya’daki “arka bahçesinin” stratejik olarak delinmesi anlamına gelmektedir.

Moskova’nın olası karşı hamleleri arasında; Ermenistan’a yönelik ekonomik yaptırımlar, Azerbaycan’a enerji fiyatları üzerinden baskı uygulama ve İran’la ortak askeri tatbikatlar düzenleme bulunuyor. Ayrıca Rusya, Ermenistan’daki muhalif grupları destekleyerek Paşinyan hükümetini zayıflatma stratejisine yönelebilir.

9. Çin ve Pakistan Perspektifleri

Çin, Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında Güney Kafkasya’yı Orta Koridor’un bir parçası olarak değerlendirmektedir. Ancak ABD’nin  Zenzegur/ BOP-Trump Koridoru üzerinden bölgede nüfuz kazanması, Pekin’in bu hattaki kontrolünü sınırlayabilir. Çin, Kafkasya üzerinden Avrupa’ya ulaşan kara ticaret yollarının güvenliğini kendi ekonomik büyüme stratejisi için kritik görmekte ve ABD’nin bölgedeki askeri varlığını “stratejik risk” olarak algılamaktadır.

Pakistan açısından durum daha farklıdır. İslamabad, Türkiye ve Azerbaycan’la yakın askeri ve diplomatik ilişkiler yürütse de, ABD’nin projede ana aktör olması Pakistan’ın Çin’le yürüttüğü stratejik ortaklıkla çelişmektedir. Dolayısıyla Pakistan, resmi olarak projeye karşı çıkmasa da, Çin’in tavrına paralel bir “mesafeli destek” politikasını tercih edebilir.

Her iki ülke açısından da koridor, yalnızca lojistik ve ticaret açısından değil, aynı zamanda küresel güç rekabetinin Kafkasya’daki yeni sahnesi olarak görülmektedir. Çin ve Pakistan’ın bu konuda alacağı tutum, bölgedeki dengeyi ABD lehine ya da aleyhine değiştirebilecek önemde olacaktır.

10. Bölge Halkları Açısından Sosyo-Ekonomik Sonuçlar

Trump Koridoru Anlaşması, imzalanma aşamasında “barış ve refah” söylemleriyle sunulsa da, bölge halkları açısından ortaya çıkarabileceği sosyo-ekonomik sonuçlar oldukça karmaşıktır. Kısa vadede, koridorun inşası ve işletilmesi istihdam yaratabilir, altyapı gelişimini hızlandırabilir. Ancak uzun vadede bu altyapının ABD merkezli bir konsorsiyumun kontrolünde olması, yerel ekonomilerin bağımsız gelişme kapasitesini kısıtlayabilir (World Bank, 2024).

Ayrıca, koridorun güvenlik gerekçesiyle sıkı kontrol altında tutulması, yerel halkın günlük yaşamını olumsuz etkileyebilir. Özellikle Ermenistan’ın Syunik bölgesinde yaşayan topluluklar, askeri varlık ve yabancı güvenlik personelinin artmasıyla sosyal huzursuzluk yaşayabilir. Azerbaycan tarafında ise ekonomik kazanç beklentisi yüksek olsa da, gelir dağılımı dengesizlikleri bu beklentinin karşılanmasını engelleyebilir.

Göç hareketleri de önemli bir faktördür. Koridor hattında yer alan köylerden bazılarının kamulaştırılması veya güvenlik bölgesi ilan edilmesi, yerel nüfusun zorunlu göçüne yol açabilir. Bu tür demografik değişiklikler, uzun vadede etnik ve sosyal gerilimleri körükleyebilir.

11. BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) ile Bağlantılar

Zengezur/ BOP-Trump Koridoru ( BOP koridoru) , birçok analist tarafından ABD’nin 2000’li yılların başında ortaya koyduğu Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) stratejisinin yeni bir adımı olarak değerlendirilmiştir (Brzezinski, 2004; Fuller, 2008). BOP’un temel amacı, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Güney Kafkasya’da Batı yanlısı yönetimler ve ekonomik entegrasyon bölgeleri oluşturmaktır. Bu bağlamda, Zengezur/ BOP -Trump Koridoru’nun ABD kontrolünde hayata geçirilmesi, projenin Kafkasya ayağını tamamlayıcı niteliktedir.

BOP’un öngördüğü altyapı ve lojistik ağların bir kısmı, Kuşak ve Yol Girişimi’ne alternatif olarak tasarlanmıştır. Trump Koridoru da bu anlamda “BOP’un kuzey hattı” olarak işlev görebilir. Böylece ABD, İran’ın kuzeyinden geçen stratejik bir kara hattını kendi kontrolüne almış olur.

Bu durum, Türkiye açısından da stratejik bir ikilem yaratmaktadır. Türkiye, zaman zaman iç işbilikçiler ve buna karşı direnen iç dinamiklerden dolayı BOP’un bazı unsurlarına dahil olmuş ancak bağımsız dış politika iddiasını korumaya çalışmıştır. Ancak bu koridorun ABD kontrolünde olması, Ankara’nın BOP ile arasına mesafe koyma argümanını zayıflatabilir.

12. Bölgesel Güç Dengelerinin Yeniden Şekillenmesi

Zengezur/ BOP-Trump Koridoru’nun devreye girmesiyle birlikte Güney Kafkasya’da güç dengeleri yeniden tanımlanmaktadır. ABD, bölgeye doğrudan nüfuz ederek hem Rusya hem de İran üzerinde baskı kurabilecek bir pozisyon kazanmıştır. Türkiye ise hem bu projeden kısmi fayda sağlama hem de kontrolün dış güçte olması nedeniyle stratejik risk üstlenme ikilemiyle karşı karşıyadır.

Bu yeni denge, NATO’nun doğuya doğru genişleme stratejisine de örtük bir destek sağlamaktadır. ABD’nin bölgedeki varlığı, Gürcistan ve Azerbaycan gibi ülkelerin Batı ile askeri iş birliğini artırabilir. Buna karşılık, Rusya, Ermenistan ve İran arasında yeni bir güvenlik ittifakının şekillenmesi de olasıdır.

Bölge halkları açısından ise bu yeniden şekillenme, uzun vadede siyasi kutuplaşma ve güvenlik tehditlerinin artması anlamına gelebilir. Özellikle sınır bölgelerinde yaşayan topluluklar, büyük güçler arasındaki rekabetin doğrudan etkilerine maruz kalabilir. Dolayısıyla koridor, bölgeyi istikrara değil, yeni bir kırılganlık dönemine sürükleyebilir.

13. Uluslararası Hukuk ve Egemenlik Tartışmaları

Trump Koridoru Anlaşması, imzalandığı günden itibaren uluslararası hukuk açısından tartışmalı bir konumda yer aldı. Anlaşma metninde koridorun “Ermeni egemenliği altında” olacağı belirtilse de, ABD’ye 99 yıllık güvenlik ve işletme imtiyazı verilmesi, fiilen egemenlik devri anlamına gelebilir. Bu durum, Birleşmiş Milletler Şartı’nın 2. maddesindeki “devletlerin egemen eşitliği” ilkesine aykırı bir durum olarak yorumlanabilir (UN Charter, 1945).

Ayrıca, koridorun “uluslararası statüde” olduğu vurgusu, Montrö Sözleşmesi’ndeki deniz geçiş hakları tartışmalarına benzer bir şekilde kara geçiş rejimi konusunda da yeni hukuki tartışmalar başlatmıştır. Ermenistan’ın kendi topraklarında ABD güvenlik güçlerinin bulunmasına izin vermesi, NATO üyesi olmayan bir ülkenin ittifakın fiili lojistik hattına dönüşmesi anlamına gelebilir.

Azerbaycan açısından ise durum farklıdır. Bakü yönetimi, bu koridorun uluslararası garanti altında olmasını, Ermenistan’ın olası engellemelerine karşı bir güvence olarak görmektedir. Ancak uluslararası hukuk literatüründe bu tür uzun süreli imtiyaz anlaşmaları, “neo-manda” veya “yarı-protektora” olarak tanımlanmakta ve yerel egemenliği zedeleyen unsurlar olarak değerlendirilmektedir (Krasner, 1999).

14. Olası Senaryolar: Çatışma, Barış veya Hibrit Süreç

Koridorun hayata geçirilmesi sonrası bölgenin geleceği için üç temel senaryo öne çıkmaktadır:

1. Çatışma Senaryosu:

İran veya Rusya’nın koridora yönelik doğrudan ya da dolaylı askeri müdahalede bulunması, Güney Kafkasya’da yeni bir savaşın fitilini ateşleyebilir. Bu durumda Türkiye de hem coğrafi yakınlık hem de Azerbaycan’la ittifakı nedeniyle çatışmanın ve bölgedeki çatışmaların büyümesiyle olası bir dünya savaşının çıkması durumunda bu hatalı ABD yanlısı politikanın tarafı haline gelebilir.

2. Barış Senaryosu:

ABD’nin garantörlüğü altında koridorun istikrarlı şekilde işlemesi, bölgesel ticareti artırabilir ve ekonomik entegrasyonu hızlandırabilir. Ancak bu senaryonun gerçekleşmesi, tüm tarafların uzun süreli güvenlik taahhüdü vermesine bağlıdır ki, mevcut jeopolitik ortamda bu olasılık oldukça düşüktür.

3. Hibrit Süreç Senaryosu:

Koridorun ekonomik olarak işlemesi, ancak çevresinde düşük yoğunluklu çatışmaların, sabotajların ve diplomatik krizlerin sürmesi olası senaryo olarakta görünmektedir. Bu durumda bölge güya “donmuş çatışma” statüsünde kalacak, ancak küresel güçlerin nüfuz mücadelesi devam edecektir.

15. Rusya, Çin ve İran Bu Oldu Bittiyi Kabul Etmeyecek: Dünya Savaşı Kafkasya’dan Çıkacak

Trump Koridoru Anlaşması’nın imzalanması, Rusya, Çin ve İran açısından yalnızca bölgesel bir gelişme değil, aynı zamanda küresel güç dengesine doğrudan bir meydan okuma olarak algılanmaktadır. Bu üç ülke, mevcut jeopolitik denklemde ABD’nin Güney Kafkasya’da kalıcı bir askeri ve lojistik varlık kurmasını kendi güvenlik alanlarına doğrudan tehdit olarak görmektedir. Dolayısıyla bu “oldu bitti”nin kabul edilmesi beklenmemektedir.

Rusya, Karabağ sonrası dönemde bölgedeki nüfuzunu zaten kısmen kaybetmiş durumdaydı; Trump Koridoru ise Moskova’nın “arka bahçesi”nde ABD’nin bayrağını dalgalandırma girişimi olarak değerlendirilmektedir. Kremlin, bu adımı NATO’nun doğuya doğru genişleme stratejisinin yeni bir halkası olarak okuyor ve buna karşı gerek siyasi gerekse askeri düzeyde sert önlemler alınabileceği mesajını veriyor.

Çin ise, Kuşak ve Yol Girişimi’nin Orta Koridor ayağına doğrudan müdahale niteliği taşıyan bu projeye stratejik bir rakip olarak bakıyor. ABD’nin Güney Kafkasya’da kontrol noktası kurması, Pekin’in Avrasya üzerinden Avrupa’ya ulaşan ticaret yollarının güvenliği için ciddi bir risk oluşturuyor. İran ise kuzey sınırında Amerikan askeri varlığını, doğrudan ulusal güvenliğe yönelik “kırmızı çizgi” ihlali olarak tanımlıyor. Bu üç aktörün ortak çıkarları, Güney Kafkasya’da ABD karşıtı bir bloklaşma ihtimalini güçlendirmektedir. Böyle bir bloklaşma, yanlış hesaplar ve karşılıklı provokasyonlarla birleştiğinde, dünya savaşının fitilinin Kafkasya’dan ateşlenmesi ihtimali artık teorik bir senaryo olmaktan çıkıp somut bir risk haline gelmektedir.

16. BOP Süper Valisi John Barrack’ın  BOP/ Trum/ Zenzegur Koridorundaki Rolü: Haritayı Tamamlamak, Rusya ve Çin ile İran’ı Kuşatmak, Türkiye’yi Parçalamak, İbrahim Anlaşmalarını Türkiye’den -Pakistan’a Kadar Genişletmek ve BOP Haritasını Tamamlamak.

Trump Koridoru’nun hayata geçirilmesinde kilit aktörlerden biri olarak öne çıkan John Barrack, ABD’nin Orta Doğu ve Avrasya stratejilerinde “süper vali” olarak tanımlanan, doğrudan başkanlık düzeyinde yetkilendirilmiş bir figürdür. Barrack’ın bölgedeki misyonu, yalnızca Güney Kafkasya’da bir ulaşım hattı inşa etmek değil; aynı zamanda ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında çizdiği jeopolitik haritayı tamamlamaktır.

Bu stratejinin dört ana hedefi bulunmaktadır:

1. Rusya ve Çin ile İran’ı Kuşatmak: Koridor, ABD’nin Avrasya’nın kalbine erişimini sağlayarak hem Rusya’nın güney kanadına hem de Çin’in Batı Asya ticaret yollarına baskı yapma imkânı sunar. İran ise kuzeyden çevrelenmiş olur ve bölgesel manevra alanı daraltılır.

2. Türkiye’yi Parçalamak: Koridorun kontrolünün Türkiye dışında tutulması, Ankara’nın Türk dünyasıyla kara bağlantısında dış bağımlılık yaratır. Uzun vadede bu, Türkiye’nin hem ekonomik hem de jeopolitik bağımsızlığını zayıflatabilir.

3. İbrahim Anlaşmalarını Pakistan’a Kadar Genişletmek: ABD’nin Orta Doğu’da başlattığı normalleşme sürecini, Körfez’den Güney Asya’ya uzatarak Pakistan’ı da içine alan bir güvenlik ve ticaret ekseni kurmak hedeflenmektedir. Bu eksen, Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’na karşı stratejik bir rakip olarak tasarlanmaktadır.

4. Haritayı Tamamlamak: BOP’un son aşamasında, Kuzey Afrika’dan Kafkasya’ya, Orta Asya’dan Güney Asya’ya kadar uzanan bir ABD kontrol hattı öngörülmektedir. Trump Koridoru, bu hattın kritik eksenlerinden biri olarak işlev görmektedir.

Barrack’ın bu projedeki rolü, sahadaki diplomatik manevraları koordine etmek, yerel yönetimlerle ikili anlaşmalar yapmak ve bölgesel krizleri ABD lehine yönlendirmek olarak tanımlanabilir. Bu çerçevede, Güney Kafkasya’daki gelişmeler, yalnızca iki ülke arasındaki teknik bir ulaşım meselesi değil, küresel ölçekte güç mücadelesinin ileri karakolu olarak şekillenmektedir.

17. Sonuç ve Genel Değerlendirme

Zengezur/ BOP-Trump Koridoru’nun imzalanması ve uygulanma süreci, Güney Kafkasya’yı 21. yüzyılın en kritik jeopolitik kırılma noktalarından biri haline getirmiştir. ABD, bu proje ile yalnızca bölgesel ticaret yollarını değil, aynı zamanda Avrasya’daki güç dengelerini de kendi lehine şekillendirmeyi hedeflemektedir. Bu strateji, Rusya, Çin ve İran tarafından doğrudan bir kuşatma hamlesi olarak algılanmakta, Türkiye açısından ise hem fırsatlar hem de ciddi riskler barındırmaktadır.

Bölgedeki mevcut kırılganlık, herhangi bir yanlış hesap veya provokasyonun hızla tırmanarak büyük çaplı bir çatışmaya dönüşme riskini artırmaktadır. Tarihsel deneyim, stratejik geçiş yolları üzerindeki rekabetin çoğu zaman büyük savaşlara yol açtığını göstermektedir. Eğer taraflar diplomasiye öncelik vermez, bölge halklarının çıkarlarını merkeze alan bir güvenlik ve iş birliği modeli geliştirilmezse, Kafkasya yeni bir küresel savaşın başlangıç noktası olabilir.

Bu bağlamda, hem bölge ülkelerinin hem de uluslararası toplumun önünde iki net seçenek bulunmaktadır: Ya büyük güçlerin satranç tahtasında piyon olmayı kabullenecekler ya da bağımsız, dengeli ve karşılıklı güvene dayalı bir bölgesel düzen inşa edeceklerdir. Birincisi felaket, ikincisi ise uzun vadeli istikrar anlamına gelir.

Kaynakça

1. Allison, R. (2018). Russia, the West, and Military Intervention. Oxford University Press.

2. Baev, P. K. (2022). “Russia’s Strategic Retreat from the Caucasus.” Journal of Slavic Military Studies, 35(4), 512–528.

3. Blank, S. (2019). “The Strategic Importance of the South Caucasus.” Central Asia–Caucasus Institute Silk Road Paper Series.

4. Cornell, S. E. (2017). Small Nations and Great Powers: A Study of Ethnopolitical Conflict in the Caucasus. Routledge.

5. De Waal, T. (2013). Black Garden: Armenia and Azerbaijan Through Peace and War. New York University Press.

6. Fuller, G. E. (2007). The New Geopolitics of Central Asia and Its Borderlands. Carnegie Endowment for International Peace.

7. Hunter, S. (2004). Iran’s Foreign Policy in the Post-Soviet Era: Resisting the New International Order. Praeger.

8. International Crisis Group (2022). Nagorno-Karabakh: Risking War. Crisis Group Europe Report No. 259.

9. Ismailzade, F. (2021). “Zangezur Corridor: Economic and Political Implications.” Caucasus International, 11(2), 15–32.

10. Krasner, S. D. (1999). Sovereignty: Organized Hypocrisy. Princeton University Press.

11. Laruelle, M. (2021). “The Zangezur Corridor and the New Geopolitics of the South Caucasus.” Central Asia-Caucasus Analyst.

12. National Intelligence Council (2021). Global Trends 2040: A More Contested World. Office of the Director of National Intelligence.

13. Nichol, J. (2014). “Armenia, Azerbaijan, and Georgia: Political Developments and Implications for U.S. Interests.” Congressional Research Service Report.

14. Öztürk, A. E., & Söylemez, A. (2020). Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye. Ankara: Nobel Yayıncılık.

15. Petrosyan, D. (2022). “Armenia’s Geopolitical Shift: Between Russia and the West.” Eurasia Daily Monitor, 19(145).

16. Socor, V. (2021). “The Geopolitical Ramifications of the Zangezur Corridor.” Eurasia Daily Monitor, 18(184).

17. UN Charter (1945). Charter of the United Nations. United Nations.

18. Walt, S. M. (2018). The Hell of Good Intentions: America’s Foreign Policy Elite and the Decline of U.S. Primacy. Farrar, Straus and Giroux.

19. Weitz, R. (2022). “U.S. Strategy in the Caucasus: Balancing Interests and Values.” Strategic Studies Quarterly, 16(3), 45–68.

20. Yalçınkaya, A. (2023). Büyük Ortadoğu Projesi ve Jeopolitik Yansımaları. İstanbul: Küre Yayınları.

21. Zhemukhov, S. (2017). “Great Power Competition in the Caucasus.” Journal of Eurasian Studies, 8(2), 123–135.

22. Zürcher, C. (2007). The Post-Soviet Wars: Rebellion, Ethnic Conflict, and Nationhood in the Caucasus. NYU Press.

23. U.S. Department of State (2023). Press Briefing on South Caucasus Peace Efforts.

24. World Bank (2021). South Caucasus Economic Outlook.

25. United Nations Economic and Social Commission for Asia and the Pacific (UNESCAP) (2020). Regional Transport Connectivity and Economic Integration.

26. Brzezinski, Z. (1997). The Grand Chessboard: American Primacy and Its Geostrategic Imperatives. New York: Basic Books.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir