Gazze’yi Blockchain ile dijitalleştirip Riviera yapacaklar

İstanbul 2 Ekim 2025

16 yıldır Blockchain ve Kripto para teknolojisi ile ilgileniyorum. Kripto paranın ve
Blockchain’in mucidi olarak var sayılan ‘Satoshi Nakamoto’nun yaşamını dünyada ilk defa
anlatan ‘GENESIS’ adlı romanında yazarıyım. Blockchain ve Kripto paralar ile ilgisi binin
üzerinde yazı ve haber yazdım. Blockchain ve Kripto paralar ile ilgili TRT KURDI’de konuk
yorumcu olarak Kürtçe yorumlar yaptım. Panel ve seminerlere konuşmacı olarak katıldım.
Özellikle Blockchain teknolojisinin gelecekte yaşamımıza neler katacağını anlattım genç
girişimcilere.
Halende Blockchain’in neler yapabileceğini anlatmaya devam ediyorum. Her türlü eleştirilere
rağmen dostlarıma ve özellikle genç girişimcilere anlayabilecekleri şekilde anlatıp
yaşamlarına dokunmak istedim. Anlayan oldu anlamayıp eleştirenlerde oldu. Eleştirenlerin
daha sonra gelip fırsatı kaçırdık demelerine de şahit oldum. Tencerenin dibine yetişmiş gibi
karşımda durmaları bana zaman zaman keyifte vermiyor değil. Yine de onlara kaldığımız
yerden anlatmaya devam ediyorum. Kripto bir cüzdana nasıl sahip olabilirim arzu ve
doyumsuz iştahlarının olduğunu hissedince yerli bir borsa cüzdanını tavsiye edip başımdan
savıyorum. Blockchain nedir ve neler yapılır diye henüz kalp gözleri açılmamış imansızlara
daha başka ne yapabilirim ki? İnternet keşfedilmiş bunlar mIRC sohbet odalarında ava
çıkmışlar gibime geliyor. Bir domain alıp altını doldurmak varken insanlarımızın para hırsı
ile olan imtihanını neden dert edineyim ki?
Ama batı dünyası öyle değil. Blockchain ile yaşıyorlar ve geleceği onunla tasarlıyorlar.
Uzaktan kumanda ile Californiya’da ki evinin bahçesinden Afganistan’ın her hangi bir
bölgesine bomba atan batılılardan bahsediyorum. Bu defa daha ilginç bir şey yapmayı
deniyorlar. Doğrusu hiç ama hiç aklıma bile gelmemişti.
Blockchain teknolojisinde işin parasal boyutu hiç ilgimi çekmedi. Sosyolojik etkilerini,
trampa ekonomisinden günümüz ekonomisine gelinen sürecin Blockchain ile nasıl
değişeceğini anlatmaya devam ediyorum. Ama birazdan anlatacaklarım yukarıda ki
parağrafta dediğim gibi aklıma hiç ama hiç gelmemişti. Kimisine göre korkunç bir
Blockchain projesi ama Manhatta plazalarında yaşayan ‘Hard Kapitalist’lere göre gayet
normal ve olması gereken dijital bir inşaat projesi. Adam Smith bile bu kadarını tahmin
etmemişti. İş o aşamaya geldi bile.
Son günlerde duyduklarımız, sadece Gazze’nin yıkımıyla ilgili değil, aynı zamanda
geleceğinin nasıl inşa edileceğiyle de ilgili. Ancak bu ‘inşa planı’ kulağa bir felaketin üzerine
inşa edilen bir iş anlaşması gibi geliyor ve bu benim için büyük bir endişe kaynağı.
Blockchain teknolojisi savaş stratejileri ve savaş sonrası imar planları içinde kullanıla
biliniyormuş?
38 sayfalık bir belge hazırlanmış. Trump yönetiminin Gazze için savaştan sonra ne yapmayı
planladığını gösteriyor. Plana göre, Gazze’nin arazileri ‘dijital tokenlere’ dönüştürülecek,
milyonlarca Gazzelinin evlerini bırakıp gitmesi istenecek ve karşılığında onlara bu dijital
tokenlerden verilecek. Bu planın finansal modelini incelediğimde, aklımdaki tek soru şu: Bu,
yardım değil, bir tür dijital ‘topluca mülklerin el değiştirilmesi’ mi?

Gazze, yıllardır süren abluka ve son çatışmalarla paramparça olmuş, bir halkın vatanı
olmaktan çok, uluslararası siyasetin satranç tahtasına dönüşmüş bir yer. Bir atış poligonu.
Hayatta kalma mücadelesi veren iki milyondan fazla insan, her gün bir sonraki bombanın ne
zaman düşeceğini düşünürken, Washington’da ve başka yerlerde, masanın etrafında oturmuş
bazı kişiler onların geleceği için ‘yenilikçi’ bir plan hazırlıyorlar. Bu plana göre, Gazze,
Blockchain teknolojisi ve yapay zekâ destekli akıllı şehirlerle yeniden inşa edilecek. Bu
parlak ve cazip sözler, ilk bakışta umut vadediyor gibi görünse de, detaylara inildiğinde asıl
niyetin bambaşka olduğu ortaya çıkıyor. Bu plan, bir kurtarma operasyonu değil, acımasız bir
pazar mantığıyla yürütülen bir toprak/arazi üretme ve toprak spekülasyonu gibi duruyor.
Peki, bu ‘Blockchain’ nedir?
Öncelikle, herkesin aklındaki o karmaşık soruyu cevaplayalım: ‘Blockchain nedir?’ Bunu
anlamak için, bankacılık ya da teknoloji hakkında hiçbir şey bilmenize gerek yok.
Blockchain’i, herkesin görebildiği, ortak bir defter ya da not defteri gibi düşünün. Bu not
defterine bir kez bir şey yazdığınızda, o yazı silinemez ya da değiştirilemez. Her yeni kayıt,
bir öncekinin üzerine eklenir ve bu defterin bir kopyası, ağdaki tüm bilgisayarlarda bulunur.
Bu yüzden, sahtecilik yapmak neredeyse imkânsızdır.
Normalde bu teknoloji, para transferleri, sözleşmeler ya da değerli verilerin güvenli bir
şekilde saklanması gibi işlerde kullanılır. Gazze planında ise, bu defter arazileri kaydetmek
için kullanılacak. Bir kişinin arazisi, bu dijital defterde bir ‘token’ (dijital simge) olarak
temsil edilecek. Böylece, o arazi, bir belge yerine, bilgisayarda tutulan, alınıp satılabilen
dijital bir varlığa dönüşecek.
Yıkım üzerine kurulan bir pazar yeri
Şimdi gelelim bu teknolojinin Gazze planındaki rolüne. Bu plan, Gazze’de arazisi olanlara iki
seçenek sunuyor: ya bulundukları yerden başka bir yere göç edecekler ve karşılığında bu
arazileri için bir token alacaklar, ya da Gazze içinde inşa edilecek yeni akıllı şehirlerden
birinde bir daire karşılığında bu tokeni kullanacaklar. Planın arkasındaki mantık, arazilerin
tokenleştirilmesiyle küresel yatırımcıların ilgisinin çekilmesi ve bu tokenlerin serbest
piyasada alınıp satılarak paraya dönüştürülmesi. Elde edilen gelirle de Gazze’nin yeniden
inşasının finanse edileceği iddia ediliyor.
Bir gazeteci ve yazar olarak benim için bu, sadece teknolojik bir süreç değil, ahlaki bir
tartışmadır. Tokenleştirme, bir mülkiyetin ‘parçalı mülkiyet’ denilen bir sistemle küçük
dilimlere ayrılmasını sağlıyor. Bu, yatırımcıların, binlerce mil uzaktan, belki de hayatlarında
hiç görmedikleri bir toprağın küçük bir parçasına spekülatif amaçlarla yatırım yapmasına
olanak tanıyor. Bu, Gazze’yi bir uluslararası finansal pazar yerine dönüştürmek demektir.
Milyonlarca Filistinlinin evleri, anıları ve atalarından kalan toprakları, bir bilgisayar
ekranındaki dijital varlıklara indirgeniyor.
Bu plan bir savaş suçu mu? Görüşler ve karşıt görüşler
Planın eleştirmenleri, bu öneriyi doğrudan bir savaş suçu olarak nitelendiriyor. Amerikan-
İslam İlişkileri Konseyi (CAIR) gibi örgütler, bu planın ‘toplu hırsızlık’ olduğunu ve
uluslararası hukuka göre yasa dışı olduğunu savunuyor. Peki, bu iddiaları destekleyen ve
reddeden argümanlar nelerdir?

Planın savunucuları, bu programın ‘gönüllü’ olduğunu iddia ediyor. Onlara göre, Gazzelileri
kimseyi zorla yerinden etmiyorlar; sadece onlara yeni bir hayat ve daha iyi bir gelecek için
bir fırsat sunuyorlar. Yıkılmış bir şehirde yaşamak yerine, daha modern, yapay zekâ destekli
akıllı şehirlerde yaşama ya da dünyanın başka bir yerinde yepyeni bir başlangıç yapma fırsatı
veriliyor. Bu, onlara göre, bir zorlama değil, bir ‘seçenek’ sunmaktır. Ayrıca, arazinin
değerinin finansal bir araca dönüştürülmesi, bölgeye dışarıdan sermaye çekerek ekonomiyi
canlandıracaktır.
Bu iddialar, kulağa ne kadar hoş gelirse gelsin, gerçeklikten uzak olduğunu söyleyenler de
var. Savaşın, açlığın ve yıkımın ortasında kalan insanlar için ‘gönüllü’ seçeneği diye bir şey
yoktur. Bir kişinin hayatta kalmak için tek seçeneği vatanını terk etmekse, bu gönüllü bir göç
değil, zorunlu bir yerinden edilmedir. Bu, insanların çaresizliğinden faydalanarak topraklarını
almaktır. Bu planın ardındaki gerçek niyet, Gazze’yi insandan arındırıp onu ticari bir bölgeye
dönüştürmektir. Mülkiyet hakları, kağıt üzerinde kalan bir belge değil, bir halkın kimliğinin
ve aidiyetinin temelidir. Bu tokenleştirme, bu bağı koparmaya yönelik sinsi bir girişimdir. Bir
halkın toprağını alıp onu, spekülatif bir değere sahip, ikincil piyasada satılan bir finansal
araca dönüştürmek, doğrudan ‘toplu mülk çalma’ ve bir savaş suçu eylemidir.
Peki, bu plan adil mi?
Bir gazeteci olarak soruyu net bir şekilde sormak istiyorum: Bu plan adil mi? Cevabım, hayır,
kesinlikle değil. Adalet, en zayıf olanı korumayı, en çok acı çekenin haklarını savunmayı
gerektirir. Bu plan ise, en savunmasız olanın, yıkılmış toprağını ve kimliğini en güçlü olana,
yani küresel yatırımcılara ve güç odaklarına satmasına dayanıyor.
Bu plan, teknolojiyi, yani Blockchain’i, etik dışı bir amacın aracı haline getiriyor. Teknoloji,
şeffaflık vaat ederken, aslında Gazze’yi insandan ve tarihten arındırarak bir “işlem” nesnesine
dönüştürüyor. İnsan hakları, bir pazar yerinde işlem gören tokenlerden çok daha değerli bir
şey olması gerektiğine inanıyorum. Bu bir tercih veya taraftarlık değil insani bir tercihtir.
Bu ‘yenilikçi finansman modelinin’ gerçekte ne anlama geldiğini sorgulamalıyız. Bu, sadece
Filistinlilerin değil, tüm insanlığın mücadelesidir. Dünyanın bu planın sadece bir ‘yeni
yapılanma’
projesi değil, bir halkın geleceğinin çalınması girişimi olduğunu anlaması
gerekiyor. Bugün Filistinliler bunu yaşıyorsa gelecekte başka zayıf ve güçsüz milletlerinde
yaşayacağı anlamına geliyor. İnsan soyu çok tehlikeli ve çok korkunç olmaya doğru gidiyor.
Değerli okurlar, size soruyorum: Kâr hırsı, insan onurunun önüne geçebilir mi?

Toprak, dijital bir simgeye indirgenebilir mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir