Oslo, 14 ekim 2025
2025 yılının Ekim ayında Mısır’ın Şarm el-Şeyh kentinde imzalanan “Gazze Barış Belgesi”, ilk bakışta Orta Doğu’daki kanlı döngüye son verecek tarihi bir dönüm noktası gibi lanse edilmiştir. Ancak, barış sürecinin öznesi olması gereken taraflar yani İsrail ve Filistin masada yokken, bu belgenin “barış” olarak adlandırılması, diplomatik bir ironiden öteye gitmemektedir (Al Jazeera, 2025).
Bu çalışma, söz konusu anlaşmayı, uluslararası ilişkiler kuramları, diplomasi sosyolojisi ve postkolonyal söylem eleştirisi ışığında değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Aynı zamanda bu “barış” girişiminin, aslında “sahte barış” (pseudo-peace) ya da “gösteri diplomasisi” (performance diplomacy) niteliği taşıdığı ileri sürülmektedir (Butler, 2023; Çandar, 2024).
Masada Olmayanlar ve Meşruiyet Krizi
Bir barış anlaşmasının en temel koşulu, çatışmanın asli taraflarının masada bulunmasıdır (Fisher, 2001). Ancak Şarm el-Şeyh’teki görüşmelerde ne İsrail hükümeti ne de Filistinli temsilciler — özellikle Hamas — doğrudan yer almıştır (Reuters, 2025). Bu durum, sürecin hem temsil hem de meşruiyet açısından zayıf olduğunu göstermektedir.
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun toplantıya katılmayı reddetmesi (Haaretz, 2025), barış sürecinin “İsrail’in güvenliği” odaklı tek taraflı bir stratejik manevra olduğunu düşündürmektedir. Zira anlaşmada, İsrail’e cayma ve müdahale esnekliği tanınmış, buna karşın Filistin tarafının yükümlülükleri açıkça tanımlanmamıştır (Brookings, 2025). Böylece ortaya çıkan tablo, “barış için bir araya gelen arabulucuların, savaşan tarafları temsilen konuştuğu” bir paradokstur.
Filistin açısından bakıldığında, masadan dışlanmak, yalnızca diplomatik değil, varoluşsal bir dışlanmadır. Çünkü bu dışlanma, Filistinliliği politik özne olmaktan çıkarıp nesne konumuna indirger (Said, 1994). Filistin’in sesi, masada değil, masa dışında yankılanmaktadır. Dahası, Çin, Rusya ve İran gibi önemli bölgesel aktörlerin de toplantıya katılmaması, anlaşmayı küresel düzlemde zayıf kılmaktadır (Lavrov, 2025).
Bu bağlamda Şarm el-Şeyh toplantısı, barıştan çok, “katılım dışı diplomasi”nin bir örneği olarak tarihe geçmiştir — masada olmayanlar, barışın yükünü sırtlanmak zorunda bırakılmıştır.
İmzasızlık, Yetkisizlik ve Sorumluluk Bulanıklığı
Bir anlaşmanın geçerliliği, imza atanların yetkileriyle ölçülür (Kissinger, 1973). Ancak Gazze Barış Belgesi’nde imza atanların :ABD, Türkiye, Katar ve Mısır, hiçbirinin çatışmanın birincil tarafı olmadığı açıktır. Bu durum, belgenin sorumluluk zincirini koparmaktadır.
ABD Başkanı Donald Trump, belgenin mimarı ve simgesel lideri olarak sahneye çıkmış; ancak bu sahne, gerçek bir diplomatik arabuluculuktan ziyade, bir seçim kampanyasının prodüksiyonuna dönüşmüştür (NY Times, 2025). Trump’ın “Çok iyi iş çıkardın Bibi! Gazze’yi boşalttın!” sözleri (Jerusalem Post, 2025), sürecin barıştan çok, İsrail’in stratejik kazanımlarını tescil eden bir deklarasyon olduğunu açıkça göstermektedir.
Bu durum, anlaşmayı “barış belgesi” değil, “siyasi performans belgesi” haline getirir (Habermas, 1981).
Mısır ve Katar gibi arabulucu ülkelerin imzası, sembolik bir nitelik taşır; zira bu imzalar, çatışmanın askeri ya da hukuki sorumluluğunu taşımamaktadır. Türkiye’nin katılımı ise hem bölgesel etki arayışı hem de iç politika dinamikleriyle ilişkilendirilebilir (Balcı, 2024).
Özetle , imza atılan ama sorumluluğu olmayan bir belge ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda, anlaşma bir “imzasız meşruiyet rejimi” üretmiştir, herkes var, ama hiç kimse sorumlu değildir.
Gösteri Diplomasisi ve Sembolik Şiddet
Şarm el-Şeyh toplantısı, diplomasi tarihine bir “gösteri diplomasisi” (show diplomacy) örneği olarak geçmeye adaydır. Gösteri diplomasisi, barışın gerçek içeriğinden ziyade, onun temsiline odaklanır (Debord, 1967). Kameraların, medyanın ve sosyal ağların önünde gerçekleştirilen bu tür zirveler, politik performansın sahneye taşındığı tiyatrolardır.
Bu bağlamda ABD, Mısır, Türkiye ve Katar’ın bir araya gelişi, bölgesel güçlerin “gövde gösterisi” olarak okunabilir (İnsel, 2025). Her biri, barış sürecine değil, kendi iç siyasal gündemine yatırım yapmıştır. Medyada yayımlanan imza anı fotoğrafları, ulusal liderlerin “barış yapıcı” imajlarını güçlendirmeye yöneliktir (BBC Arabic, 2025).
Ancak bu görüntülerin ardında, halkların acısı ve gerçek çatışma nedenleri gizlenmiştir. Gösteri, sahnede barıştan bahsederken, sahne arkasında aynı düzeni yeniden üretir.
Böylece, Şarm el-Şeyh zirvesi bir diplomatik müzakere değil, hegemonik düzenin estetik performansı haline gelir. Bu durum, Pierre Bourdieu’nün “sembolik şiddet” kavramıyla açıklanabilir: güç, rıza üreterek değil, gösteri yoluyla yeniden üretilmektedir (Bourdieu, 1991).
Filistinli Öznenin Reddedilişi ve “İbrahim Mutabakatı” Paradigması
Zirvede ortaya çıkan en ciddi problem, Filistin’in devlet olarak yok sayılmasıdır. Anlaşma metni, yalnızca Gazze Şeridini konu almakta; Batı Şeria, Kudüs ve mülteciler meselesi gibi temel unsurları dışarıda bırakmaktadır (Guardian, 2025). Bu, “böl ve yönet” stratejisinin yeni biçimidir.
Süreç, 2020’lerde ABD öncülüğünde imzalanan “İbrahim Mutabakatları”na (Abraham Accords) benzemektedir. Bu mutabakatlar, İsrail ile Arap ülkeleri arasında normalleşmeyi teşvik etmiş, ancak Filistin sorununu jeopolitik sessizlik zeminine hapsetmiştir (Lynch, 2022). Şarm el-Şeyh süreci, bu sessizliği yeniden üretmektedir.
Trump yönetiminin “Gazze’nin yeniden yapılanması” söylemi, fiilen Filistin’in toprak bütünlüğünü parçalamakta; “ulus-devlet” fikrini “ulus-altı yönetim bölgeleri” düzeyine indirgemektedir (UNSC Report, 2025). Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un uyarısı da bu noktadadır: “BM kararları 1967 sınırları içinde toprak bütünlüğüne sahip bir Filistin devletini öngörür, ancak bu plan bunu yok saymaktadır.” (Lavrov, 2025).
Böylece ortaya çıkan tablo, “Filistinli özne”nin silindiği, yerine uluslararası vesayet altında geçici bir yönetim modelinin (örneğin “Gaza International Transitional Authority”) getirildiği bir post-kolonyal düzen kurma girişimidir (Khalidi, 2024).
Bu nedenle, Şarm el-Şeyh süreci, barıştan çok bir “Filistin’siz barış” inşasıdır. Bu tür barışlar, kısa vadede istikrar, uzun vadede ise patlama üretir (Pappe, 2023).
Sonuç: Boşluğun Politikası ve Barışın İllüzyonu
Sonuç olarak, Şarm el-Şeyh’te imzalanan “Gazze Barış Belgesi”, diplomatik sahnede gösterişli ama içerik bakımından boş bir metindir. Barış değil, ateşkes estetiği sunmaktadır.
Masada olmayan tarafların yokluğu, imzasızlığın doğurduğu sorumluluk boşluğu, gösteri diplomasisinin teatral biçimleri ve Filistin’in reddi, bu süreci sahici bir barışın değil, hegemonik bir illüzyonun parçası yapmaktadır.
Trump’ın planı, belki kısa vadede ABD’nin ve İsrail’in çıkarlarını koruyabilir; ancak uzun vadede, Filistin halkı nezdinde daha derin bir meşruiyet krizi yaratacaktır (Chomsky, 2025).
Gerçek barış, ne liderlerin pozlarında ne de imza törenlerinde bulunur; adalet, eşitlik ve katılım temellerinde inşa edilir. Filistin’in yok sayıldığı her barış, aslında yeni bir savaşın hazırlığıdır.
Bu nedenle, “Gazze Barış Belgesi” tarihe bir barış anlaşması olarak değil, savaşın retoriğini barış kisvesine saran bir propaganda metni olarak geçecektir.
Kaynakça
• Al Jazeera. (2025, October 13). US, Turkey, Qatar, Egypt sign Gaza Peace Framework without Israel and Palestine. Doha.
• Balcı, A. (2024). Türkiye’nin Yeni Orta Doğu Politikası: Arabuluculuk mu, Ara Oyun mu? İstanbul: SETA Yayınları.
• BBC Arabic. (2025). Sharm el-Sheikh Peace Summit: Images and Statements. London.
• Bourdieu, P. (1991). Language and Symbolic Power. Cambridge: Polity Press.
• Brookings Institution. (2025). Trump’s Gaza Plan: Ceasefire or Hegemony? Washington D.C.
• Butler, J. (2023). Performative Politics and the Spectacle of Peace. New York: Columbia University Press.
• Çandar, C. (2024). Diplomasinin Krizi ve Gösteri Çağı. İstanbul: İletişim Yayınları.
• Debord, G. (1967). La Société du Spectacle. Paris: Buchet-Chastel.
• Fisher, R. (2001). Negotiation and Mediation: From Conflict to Cooperation. Cambridge University Press.
• Guardian. (2025, October 14). Trump’s Gaza Deal Omits the West Bank and Jerusalem. London.
• Habermas, J. (1981). The Theory of Communicative Action. Boston: Beacon Press.
• Haaretz. (2025, October 13). Netanyahu declines to attend Gaza peace summit. Tel Aviv.
• İnsel, A. (2025). Gösteri ve Gerçek: Orta Doğu’da Diplomatik Tiyatrolar. İstanbul: Metis Yayınları.
• Jerusalem Post. (2025, October 14). Trump praises Netanyahu after Gaza evacuation deal. Jerusalem.
• Khalidi, R. (2024). The Hundred Years’ War on Palestine. New York: Picador.
• Kissinger, H. (1973). Diplomacy and the Structure of Peace. New York: Random House.
• Lavrov, S. (2025, October 14). Statement on the Gaza Peace Plan. Moscow: Russian MFA Press Office.
• Lynch, M. (2022). The New Arab Normalization. Washington: Brookings Press.
• NY Times. (2025, October 13). Trump’s Gaza Plan: Legacy or Campaign Drama? New York.
• Pappe, I. (2023). Ten Myths About Israel (Updated Edition). London: Verso Books.
• Reuters. (2025, October 13). Israel, Hamas absent as US and allies sign Gaza Peace Declaration. Cairo.
• Said, E. (1994). Culture and Imperialism. New York: Vintage Books.
• UNSC Report. (2025). United Nations Security Council Briefing on the Gaza Framework. New York.