ABD, Japonya, Tayvan, Avustralya, Kanada ve Avrupa’nın Avrasya‑Güney Ekseni Karşısındaki Stratejik Kırılganlığı

Oslo, 12 aralık 2025

Sefa Yürükel

Küresel Güç Dengelerinde Derinleşen Kırılganlık

Dünya, tek merkezli güç düzeninden çok kutuplu ve çok eksenli bir yapıya geçmiştir. ABD ve Avrupa liderliğindeki Batı bloğu, 20. yüzyılın son çeyreğinde kurumsal, ekonomik ve askeri avantajlar üzerinden küresel karar mekanizmalarını belirlemişti. Ancak Rusya, Çin, Hindistan, Kuzey Kore, Brezilya, Güney Afrika, İran ve Pakistan’dan oluşan Avrasya‑Güney ekseni, nüfus büyüklüğü, üretim kapasitesi, enerji kaynakları ve askeri teknolojiler açısından Batı’nın avantajlarını aşındırmaktadır. Bu durum, yalnızca ekonomik rekabet değil aynı zamanda askeri ve diplomatik stratejiler açısından da Batı’yı kırılgan hâle getirmiştir.

Geleneksel askeri ve ekonomik üstünlüğün caydırıcılık sağlayan belirleyici unsurlar olduğu dönemler geride kalmıştır. Hipersonik ve nükleer silahlar, anti‑erişim sistemleri ve siber uzay kapasitesi gibi yeni nesil teknolojiler, Batı’nın daha önceki avantajlarını sınırlamaktadır. Dolayısıyla güç dengeleri, sadece sayısal üstünlüğe değil stratejik derinliğe, teknoloji ve diplomasiye bağlı olarak yeniden şekillenmektedir.

Ekonomik anlamda, Çin ve Hindistan’ın hızlı üretim artışı, Brezilya ve Güney Afrika’nın doğal kaynak ve tarım kapasitesi, Rusya ve İran’ın enerji üstünlüğü, Batı’nın küresel ekonomik baskı araçlarını sınırlamaktadır. Dolar dışı ticaret ve finansal sistemin çeşitlenmesi, Batı’nın finansal kontrolünü zayıflatmaktadır. Bu tablo, Batı’nın geleneksel üstünlük araçlarının etkisizleştiğini göstermektedir.

Diplomatik açıdan, Avrasya‑Güney ekseni ülkeleri pragmatik iş birliği ve esnek ittifaklar yoluyla Batı’nın tek yanlı politikalarını dengelemektedir. Hindistan ve Çin, Batı ile ilişkilerini sürdürürken kendi stratejik çıkarlarını ön planda tutmaktadır. Brezilya ve Güney Afrika, bölgesel ve küresel iş birliği modelleriyle Batı’yı çevreleyen alternatif güç alanları oluşturmaktadır.

Batı ekseni, ekonomik, askeri ve diplomatik alanlarda önemli bir yapısal kırılganlık sergilemektedir. Bu kırılganlık, küresel güç dengelerinin kalıcı biçimde değiştiğine ve çok kutuplu bir dünya düzeninin ortaya çıktığına işaret etmektedir.

1. Ekonomik Performans ve Üretim Kapasiteleri

1.1. Makroekonomik Performans Göstergeleri

Avrasya‑Güney ekseni ülkelerinin ekonomik yükselişi, Batı’nın küresel üretim payını geriletmiştir. Çin, Hindistan, Rusya, Brezilya ve Güney Afrika, üretim, hizmet ve teknoloji sektörlerinde büyüme trendlerini sürdürmektedir. Dünya Bankası verilerine göre Çin’in küresel GSYH payı 2024 itibarıyla %18’in üzerine çıkmıştır. Hindistan ise genç nüfus ve hızlı ekonomik büyüme ile küresel pazarlarda etkisini artırmaktadır.

Batı ülkeleri, ekonomik büyümede yavaşlama ve demografik yaşlanma gibi yapısal zorluklarla karşı karşıyadır. Avrupa’nın birçok ülkesi düşük doğurganlık oranları ve uzun yaşam sürelerinin getirdiği sosyal maliyetler nedeniyle üretim kapasitesini genişletememektedir. ABD’de bile işgücü piyasasındaki daralma, ekonomik büyüme hızını sınırlamaktadır.

Bölgesel ekonomik entegrasyonlar, Avrasya ve Güney ekseninin dayanıklılığını artırmaktadır. Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi, bölgesel üretim ağlarını birbirine bağlarken, enerji ve ulaşım altyapısı üzerinden ticaretin Batı dışı kanallarda yoğunlaşmasını sağlamaktadır. Bu durum, Batı’nın ekonomik baskı kapasitesini kısıtlamaktadır.

Batı ekonomilerinin teknolojik üstünlüğü hâlâ geçerli olsa da bu üstünlük, kritik hammadde ve bileşenlerdeki dışa bağımlılık nedeniyle kırılgan hale gelmiştir. Nadir toprak elementleri, batarya ve elektronik üretim bileşenleri büyük ölçüde Avrasya ülkeleri tarafından kontrol edilmektedir.

Batı’nın Avrasya‑Güney eksenine karşı ekonomik üstünlük kurması, yalnızca sermaye ve teknoloji ile mümkün olabilecek bir hedef değil; yapısal dezavantajlarla sınırlı bir olasılıktır.

1.2. Üretim Ağları ve Tedarik Zincirleri

Tedarik zincirleri, küresel rekabette belirleyici bir unsur olarak öne çıkmaktadır. Çin, Hindistan ve Rusya merkezli üretim ağları, Batı dışı ekonomik dayanıklılık yaratmaktadır. Pandemi ve uluslararası krizler, Batı’nın tedarik zincirlerinin kırılganlığını gözler önüne sermiştir.

Batı ülkeleri yüksek teknoloji üretimi konusunda hâlâ avantajlıdır; ancak bu üretim için gerekli kritik mineraller ve nadir toprak elementlerinin çoğu Avrasya ekseninde bulunmaktadır. Bu durum, Batı’nın üretim ve ihracat kapasitesini sınırlandırmaktadır.

Avrasya ülkeleri, üretim ağlarını altyapı ve lojistik projeleriyle entegre ederek Batı’ya karşı stratejik avantaj sağlamaktadır. Çin’in BRI ve Rusya’nın Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) girişimleri, küresel üretim ve ticaret ağlarını Batı dışı eksende şekillendirmektedir.

Batı, üretim ve ticaret ağlarında bağımsız hareket etme kapasitesini kaybetmekte ve Avrasya eksenine ekonomik olarak bağımlı hâle gelmektedir. Bu bağımlılık, stratejik kırılganlık yaratmaktadır.

Tedarik zincirleri ve üretim ağları, Batı’nın ekonomik üstünlüğünü sürdürülebilir kılmada sınırlayıcı bir faktördür. Avrasya‑Güney ekseninin dayanıklılığı, uzun vadeli stratejik üstünlük iddialarını zayıflatmaktadır.

1.3. Enerji ve Kaynak Ekonomileri

Enerji ve doğal kaynaklar, küresel stratejik rekabette belirleyici bir unsur olarak öne çıkmaktadır. Rusya, İran ve Körfez ülkeleri, Batı’ya kıyasla enerji arzı ve fiyatlarını kontrol etme kapasitesine sahiptir. Avrupa’nın enerjiye olan bağımlılığı, ekonomik kırılganlığı artırmakta ve politika esnekliğini sınırlamaktadır.

Brezilya ve Güney Afrika’nın sahip olduğu tarım ve maden kaynakları, küresel ticaret ve üretim ağlarında Batı dışı seçeneklerin oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Bu durum, Batı’nın stratejik baskı araçlarını sınırlamakta ve ekonomik bağımlılık yaratmaktadır.

Avrasya ülkeleri, enerji altyapısını ve lojistik ağlarını stratejik bir bütünlük içinde kullanarak uzun vadeli dayanıklılık sağlamaktadır. Bu, Batı’nın kısa vadeli enerji politikaları ve kriz yönetimi kapasitesini gölgede bırakmaktadır.

Enerji ve kaynak ekseninde Batı’nın kırılganlığı, hem ekonomik hem de diplomatik karar alma süreçlerini etkilemektedir. Avrasya ekseni, enerji ve kaynak politikalarını küresel jeopolitik stratejiyle entegre etmektedir.

Batı’nın enerji ve kaynak stratejileri, uzun vadeli üstünlük sağlamak için yetersiz kalmaktadır. Avrasya‑Güney ekseninin sahip olduğu stratejik avantaj, küresel güç dengelerini yeniden şekillendirmektedir.

1.4. Finansal Sistem ve Para Gücü

ABD doları, küresel finans sisteminde merkezi rol oynamaya devam etmektedir. Ancak BRICS ülkeleri ve diğer yükselen ekonomiler, ticaretlerinde yerel para birimlerini kullanarak dolar dışı alternatifler geliştirmektedir. Bu durum, Batı’nın finansal kontrolünü ve yaptırım gücünü sınırlamaktadır.

Dolar dışı rezerv varlıklarının artması, Batı merkezli finansal düzenin etkisini azaltmaktadır. Çin’in ve Hindistan’ın uluslararası ticarette kendi para birimlerini kullanması, finansal bağımsızlığı artırmakta ve Batı’nın ekonomik baskı kapasitesini zayıflatmaktadır.

Uluslararası bankacılık ve ödeme sistemlerindeki çeşitlenme, Batı’nın küresel ekonomik müdahale araçlarını sınırlayan bir diğer faktördür. Kriz dönemlerinde bu yapı, Batı’nın müdahale hızını ve etkinliğini azaltmaktadır.

Finansal bağımsızlık ve çok para birimli ticaret, Avrasya‑Güney eksenine ekonomik avantaj sağlamaktadır. Bu avantaj, Batı’nın stratejik karar alma süreçlerine doğrudan etki etmektedir.

Batı’nın finansal üstünlüğü, giderek yapısal olarak sınırlı hâle gelmektedir. Avrasya‑Güney ekseni, ekonomik ve finansal sistemleri ile Batı’ya karşı uzun vadeli dayanıklılık geliştirmektedir.

1.5. Teknoloji ve Kritik Sektörler

Batı, yüksek teknoloji sektörlerinde hâlâ önemli üretim kapasitesine sahiptir; ancak kritik mineraller ve nadir toprak elementlerinde dışa bağımlılık artmaktadır. Bu durum, Batı’nın teknoloji üretiminde kırılganlık yaratmaktadır.

Elektronik, batarya, ileri imalat ve savunma teknolojilerindeki kritik bileşenlerin çoğu Çin, Rusya ve Hindistan tarafından kontrol edilmektedir. Batı’nın bu alanlarda tek taraflı bağımsız hareket etme kapasitesi sınırlıdır.

Avrasya‑Güney ekseni, teknoloji üretimi ve kritik kaynak yönetimini stratejik bir bütün olarak ele almaktadır. Bu yaklaşım, Batı’nın üstünlük iddiasını zayıflatmaktadır.

Yeni teknolojilere yapılan yatırımlar, üretim ve Ar-Ge kapasitesi, Avrasya ekseninde Batı’ya göre daha esnek ve maliyet-etkin bir şekilde planlanmaktadır. Bu durum, rekabet avantajlarını artırmaktadır.

Batı’nın teknoloji liderliği, kritik kaynaklar ve üretim zincirlerinde artan bağımlılık nedeniyle sürdürülebilir bir üstünlük sağlamamaktadır. Avrasya‑Güney ekseni, teknolojik ve stratejik esneklikle Batı’ya karşı avantajlı konumda bulunmaktadır.

2. Demografi, İnsan Kaynakları ve İşgücü Dinamikleri

2.1. Nüfus Yaşlanması ve İşgücü Potansiyeli

Batı ülkelerinde nüfus yaşlanması, uzun vadeli ekonomik büyüme ve askeri kapasite açısından ciddi bir kısıt oluşturmaktadır. Avrupa’da ve Japonya’da doğum oranlarındaki düşüş, işgücü piyasasının daralmasına yol açmakta ve üretim kapasitesini sınırlandırmaktadır. ABD’de de benzer demografik eğilimler, sosyal güvenlik ve sağlık harcamalarını artırarak ekonomik esnekliği azaltmaktadır.

Genç nüfus yapısına sahip Avrasya‑Güney ekseni ülkeleri, işgücü arzı ve ekonomik büyüme potansiyeli açısından Batı’ya göre avantajlıdır. Hindistan ve Pakistan gibi ülkeler, hem hizmet hem de üretim sektörlerinde geniş işgücü tabanına sahiptir. Bu durum, uzun vadeli ekonomik ve askeri dayanıklılığı güçlendirmektedir.

Nüfus yapısı, aynı zamanda askeri personel tedarikini de etkilemektedir. Avrasya ekseni ülkeleri, genç nüfuslarını modern eğitim ve askerî eğitim programlarıyla entegre ederek stratejik derinlik yaratmaktadır. Batı ülkeleri ise sınırlı genç nüfus ve artan eğitim maliyetleri nedeniyle bu avantajdan yoksundur.

Yaşlanan nüfus, Batı’da sosyal güvenlik ve sağlık harcamalarını artırmakta, dolayısıyla bütçeden askeri ve stratejik yatırımlara ayrılabilecek kaynakları sınırlamaktadır. Bu durum, uzun vadeli güç projeksiyonlarını kırılgan hâle getirmektedir.

Avrasya‑Güney ekseninde genç nüfus, ekonomik ve askeri kapasiteyi destekleyen kritik bir stratejik avantajdır. Bu avantaj, Batı’nın yapısal demografik dezavantajlarını dengelemekte ve küresel güç dengesini yeniden şekillendirmektedir.

2.2. Eğitim ve Teknik Yeterlilikler

Batı ülkeleri yüksek eğitim düzeyine sahip işgücü yetiştirmede hâlâ avantajlıdır. Ancak Çin, Hindistan ve İran gibi ülkelerde STEM alanlarında yetişmiş insan gücü kapasitesi hızla artmaktadır. Bu durum, Batı’nın teknoloji ve inovasyon liderliğini sınırlayan bir unsur olarak öne çıkmaktadır.

Teknoloji ve bilim alanında yetişmiş işgücü, ekonomik ve askeri üstünlüğün kritik bir belirleyicisidir. Avrasya ekseni ülkeleri, eğitim sistemlerini stratejik sektörlerin ihtiyaçlarıyla uyumlu olarak yapılandırmaktadır. Bu yaklaşım, Batı’ya kıyasla uzun vadeli rekabet avantajı yaratmaktadır.

Yükseköğretim kurumlarının sayısı ve kalitesi, Batı’da artış göstermesine rağmen maliyetler ve sosyal eşitsizlikler nedeniyle erişimde sınırlılıklar yaratmaktadır. Avrasya ülkeleri ise genç nüfuslarını hızla entegre eden daha esnek ve yaygın eğitim sistemleri geliştirmiştir.

Eğitim ve teknik yeterlilik, özellikle savunma ve ileri teknoloji sektörlerinde rekabet gücünü belirlemektedir. Avrasya ekseni, bu alanlarda Batı’ya kıyasla daha stratejik ve esnek bir yaklaşım benimsemektedir.

Batı’nın eğitim ve teknik yeterlilik alanındaki avantajı, Avrasya‑Güney ekseninin nüfus ve planlı insan kaynağı yönetimi karşısında sınırlı kalmaktadır. Bu durum, küresel güç projeksiyonunu doğrudan etkilemektedir.

2.3. Göç Politikaları ve İşgücü Hareketliliği

Batı ülkeleri, göç politikaları aracılığıyla işgücü açığını kapatmaya çalışsa da toplumsal ve siyasi tepkiler nedeniyle sınırlı başarı elde etmektedir. Göçmen entegrasyonu ve sosyal uyum sorunları, işgücü piyasasında etkinliği azaltmaktadır.

Avrasya ekseni ülkelerinde, iç göç ve kırsal-kent hareketliliği daha esnek bir yapıya sahiptir. Genç işgücü, ekonomik faaliyetlere hızlı şekilde entegre edilmekte ve üretim kapasitesini artırmaktadır.

Uluslararası göç akışları, Batı’nın işgücü piyasalarındaki arzı artırmak için sınırlı bir çözüm sunmaktadır. Ancak bu yöntem, demografik yapıyı düzeltmek ve uzun vadeli stratejik avantaj elde etmek için yeterli değildir.

Avrasya ekseni ülkeleri, yerel işgücü ve genç nüfus avantajını etkin şekilde kullanarak Batı’ya göre daha sürdürülebilir bir işgücü sistemi geliştirmiştir. Bu durum, ekonomik dayanıklılığı ve stratejik kapasiteyi artırmaktadır.

Batı’nın göç politikaları ile oluşturduğu işgücü avantajı, Avrasya‑Güney ekseninin genç ve planlı nüfus yönetimi karşısında sınırlı bir etki yaratmaktadır.

2.4. Sağlık ve Sosyal Güvenlik Sistemleri

Yaşlanan nüfus, Batı’da sağlık ve sosyal güvenlik sistemleri üzerinde mali baskı yaratmaktadır. Artan maliyetler, kamu bütçesinin büyük bir kısmını tüketmekte ve askeri ile stratejik yatırımlar için ayrılabilecek kaynakları azaltmaktadır.

Sağlık harcamalarının artması, işgücü verimliliğini sınırlamakta ve ekonomik üretkenliği düşürmektedir. Avrasya ekseni ülkeleri, genç nüfus yapısı sayesinde sağlık sistemlerine daha az mali yük bindirmektedir.

Sosyal güvenlik harcamaları, Batı’nın stratejik esnekliğini sınırlayan başka bir faktördür. Bu durum, uzun vadeli küresel rekabet planlarını doğrudan etkilemektedir.

Avrasya‑Güney ekseni, sağlık ve sosyal sistemlerini genç nüfus avantajı ve ekonomik büyüme ile dengelemekte ve stratejik dayanıklılık sağlamaktadır.

Batı’da sağlık ve sosyal güvenlik yükü, ekonomik ve askeri kapasiteye ayrılabilecek kaynakları sınırlayarak stratejik kırılganlık yaratmaktadır.

2.5. Demografik Avantaj ve Stratejik Dayanıklılık

Avrasya‑Güney ekseni, genç ve geniş nüfus yapısını hem ekonomik hem de askeri stratejilerle entegre etmektedir. Bu durum, Batı’nın yaşlanan nüfusu karşısında uzun vadeli stratejik üstünlük yaratmaktadır.

Demografik avantaj, üretim kapasitesinin artırılmasını, işgücü piyasasının genişlemesini ve askeri personel tedarikini mümkün kılmaktadır. Batı ise yaşlanan nüfus ve düşük doğum oranları nedeniyle bu alanlarda sınırlı bir potansiyele sahiptir.

Nüfus yapısı, küresel güç rekabetinde sürdürülebilirliği belirleyen kritik bir unsur olarak öne çıkmaktadır. Avrasya ekseni, bu avantajı stratejik olarak kullanmaktadır.

Batı’nın demografik dezavantajı, ekonomik ve askeri planlamada uzun vadeli riskler yaratmaktadır. Avrasya‑Güney ekseni, nüfus ve insan kaynağı yönetimiyle bu riskleri stratejik avantaja dönüştürmektedir.

Demografik yapı, küresel güç dengelerinde Avrasya‑Güney ekseninin Batı karşısındaki dayanıklılığını artıran en temel faktörlerden biridir.

3. Askeri Teknoloji ve Stratejik Denge

3.1. Nükleer Kapasite ve Stratejik Caydırıcılık

Rusya’nın ve Çin’in modern nükleer cephanelikleri, Batı’nın stratejik caydırıcılık araçlarını sınırlayan kritik bir unsur olarak öne çıkmaktadır. Rusya, çeşitli kısa, orta ve uzun menzilli füzelerle geniş bir caydırıcılık kapasitesi yaratmıştır. Çin ise son yıllarda nükleer modernizasyon programlarına hız vererek stratejik dengeyi güçlendirmektedir.

Hindistan ve Pakistan arasındaki bölgesel nükleer denge, Asya-Pasifik bölgesinde Batı müdahalesini sınırlayan bir unsur olarak işlev görmektedir. Bu nükleer yetenekler, Batı’nın askeri planlarını risk altına sokmaktadır.

Batı ülkeleri hâlâ nükleer teknolojiye ve silah kapasitesine sahip olmasına rağmen, modernizasyon ve dağıtım hızları açısından Avrasya ekseninin rekabeti sınırlı değildir. Bu durum, Batı’nın caydırıcılık stratejilerini güncellenmiş tehditlerle karşı karşıya bırakmaktadır.

Nükleer denge, yalnızca silah sayısı ile değil, stratejik konumlanma, fırlatma kapasitesi ve erken uyarı sistemleriyle belirlenmektedir. Avrasya ekseni, bu alanlarda yatırım ve teknolojik modernizasyonu önceliklendirmektedir.

Stratejik caydırıcılık açısından, Avrasya‑Güney ekseni ülkelerinin nükleer kapasitesi, Batı’nın askeri üstünlük iddiasını sınırlayan yapısal bir unsur olarak kalmaktadır.

3.2. Hipersonik ve Yeni Nesil Silah Sistemleri

Hipersonik füzeler ve anti-erişim/alan reddi (A2/AD) sistemleri, Batı’nın hava ve deniz üstünlüğünü sınırlayan kritik teknolojilerdir. Çin ve Rusya, bu alanlarda önemli yatırımlar yapmakta ve küresel stratejik dengeyi yeniden şekillendirmektedir.

Batı’nın klasik konvansiyonel üstünlüğü, hipersonik füzeler ve ileri savunma sistemleri karşısında etkinliğini yitirmektedir. Bu durum, özellikle Asya-Pasifik ve Doğu Avrupa’daki askeri planlamalarda risk yaratmaktadır.

Yeni nesil silah teknolojileri, kısa süreli müdahale avantajlarını azaltmakta ve Batı’nın stratejik manevra alanını daraltmaktadır. Avrasya ülkeleri, bu teknolojileri konvansiyonel kuvvetlerle entegre ederek stratejik üstünlük elde etmektedir.

Batı’nın mevcut askeri harcama ve teknoloji odaklı stratejisi, hipersonik ve A2/AD tehditleri karşısında yetersiz kalmaktadır. Bu durum, askeri üstünlük iddialarını sınırlayan bir faktör olarak öne çıkmaktadır.

Hipersonik ve ileri silah sistemleri, Avrasya‑Güney eksenine karşı Batı’nın stratejik esnekliğini azaltmakta ve uzun vadeli üstünlük hedeflerini ulaşılmaz hâle getirmektedir.

3.3. Siber ve Uzay Alanı Rekabeti

Siber savaş ve uzay tabanlı yetenekler, modern askeri stratejinin kritik unsurlarıdır. Çin ve Rusya, siber saldırı kapasitesi ve uzay tabanlı erken uyarı sistemlerinde hızla gelişmektedir. Bu durum, Batı’nın bilgi ve iletişim üstünlüğünü sınırlamaktadır.

Uzay tabanlı gözetleme, uydu iletişimi ve veri toplama sistemleri, modern savaşlarda avantaj sağlayan temel unsurlardır. Avrasya ülkeleri, bu alanlarda Batı’ya eşdeğer veya alternatif sistemler geliştirmektedir.

Siber saldırılar, Batı’nın kritik altyapısını hedef alarak askeri ve ekonomik faaliyetleri kesintiye uğratma potansiyeline sahiptir. Bu stratejik risk, Batı’nın operasyonel üstünlüğünü azaltmaktadır.

Uzay ve siber alanlardaki yatırımlar, Avrasya ekseni ülkelerinin uzun vadeli askeri stratejilerini güçlendirmektedir. Batı, bu alandaki liderliğini sürdürmek için daha fazla kaynak ve teknoloji gerekmektedir.

Siber ve uzay kapasitesi, modern stratejik dengeyi Avrasya‑Güney ekseni lehine değiştiren kritik bir faktördür ve Batı’nın uzun vadeli üstünlük iddialarını sınırlamaktadır.

3.4. Askeri Harcamalar ve Kalite-Verim Dengesi

Batı ülkeleri askeri harcamalarını artırmış olsa da bu harcamaların bir kısmı idari ve lojistik maliyetlere gitmektedir. Bu durum, kaynakların doğrudan stratejik hedeflere yönlendirilmesini sınırlamaktadır.

Avrasya ekseni ülkeleri, askeri harcamalarını öncelikli stratejik alanlara kanalize ederek daha yüksek verim elde etmektedir. Konvansiyonel ve nükleer güçlerin dengeli entegrasyonu, operasyonel etkinliği artırmaktadır.

Batı’nın askeri teknolojiyi yüksek maliyetli bir şekilde sürdürmesi, uzun vadeli esnekliği azaltmakta ve stratejik avantajı sınırlamaktadır. Avrasya ülkeleri ise düşük maliyetle yüksek etki sağlayacak sistemler geliştirmektedir.

Askeri bütçelerin dağılımı, stratejik önceliklerin belirlenmesinde kritik bir faktördür. Avrasya ekseni, kaynak kullanımında verimliliği artırarak Batı karşısında avantaj yaratmaktadır.

Harcamaların etkinliği, Batı’nın stratejik üstünlük iddialarını zayıflatan bir diğer önemli faktördür. Avrasya‑Güney ekseni, maliyet-etkin stratejik planlama ile uzun vadeli dayanıklılık sağlamaktadır.

3.5. Bölgesel Stratejik Üstünlük ve Güvenlik Derinliği

Avrasya ekseni ülkeleri, coğrafi derinliği ve bölgesel stratejik avantajları kullanarak Batı’ya karşı üstünlük sağlamaktadır. Rusya, Avrupa sınırlarında stratejik derinlik oluştururken Çin, Asya-Pasifik’te etkili güç projeksiyonu geliştirmektedir.

Hindistan ve Pakistan’ın nükleer dengeye dayalı stratejileri, Batı müdahalesini sınırlayan bir güvenlik ağı oluşturmaktadır. Bu durum, Avrasya ekseninin uzun vadeli stratejik esnekliğini güçlendirmektedir.

Bölgesel üsler, lojistik hatlar ve askeri altyapı, Avrasya ülkelerine operasyonel avantaj sağlamaktadır. Batı ise küresel yayılım ve lojistik sınırlılıkları nedeniyle aynı esnekliği elde edememektedir.

Stratejik derinlik, modern çatışmalarda hayatta kalma ve üstünlük belirleyen temel bir unsur olarak öne çıkmaktadır. Avrasya‑Güney ekseni, bu avantajı Batı karşısında etkili bir şekilde kullanmaktadır.

Bölgesel stratejik üstünlük, Batı’nın küresel askeri müdahale kapasitesini sınırlayan yapısal bir faktördür ve Avrasya‑Güney ekseninin uzun vadeli askeri dayanıklılığını artırmaktadır.

4. Jeopolitik Stratejiler ve İttifak Dinamikleri

4.1. Çok Kutupluluk ve Bölgesel Örgütlenme

Küresel politika, tek kutuplu Batı merkezli yapısından çok kutuplu ve bölgesel odaklı bir yapıya evrilmiştir. BRICS, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ve ASEAN gibi oluşumlar, Batı’nın küresel etkisini dengeleyen yapılar olarak işlev görmektedir.

Avrasya‑Güney ekseni ülkeleri, bu örgütler aracılığıyla ekonomik, siyasi ve askeri iş birliğini güçlendirmektedir. Bu yapılar, Batı’nın tek taraflı politika uygulama kapasitesini sınırlamaktadır.

Çok kutuplu düzen, bölgesel stratejileri Batı lehine çevirmeyi zorlaştırmakta ve Avrasya eksenine diplomatik avantaj sağlamaktadır. Bu durum, Batı’nın küresel karar mekanizmalarını etkisizleştiren bir unsur olarak öne çıkmaktadır.

Bölgesel örgütlenmeler, enerji, ticaret ve güvenlik alanlarında koordinasyon sağlayarak Batı’ya karşı kolektif dayanıklılık oluşturmaktadır. Bu durum, Batı’nın stratejik hamlelerini sınırlandırmaktadır.

Avrasya ekseni, çok kutuplu ve bölgesel örgütlenmelerle Batı karşısında sürdürülebilir bir stratejik üstünlük zemini yaratmaktadır.

4.2. Diplomatik Esneklik ve Stratejik Pragmatizm

Avrasya‑Güney ekseni ülkeleri, Batı ile ilişkilerini sürdürürken kendi stratejik çıkarlarını ön planda tutan pragmatik diplomasi yürütmektedir. Bu yaklaşım, Batı’nın tek taraflı müdahale kapasitesini sınırlamaktadır.

Hindistan, Çin ve Rusya gibi ülkeler, çok taraflı ilişkiler kurarak Batı’nın politik baskı araçlarını dengelemektedir. Bu durum, diplomatik esnekliğin stratejik avantaj olarak kullanıldığını göstermektedir.

Avrasya ekseni, enerji, ticaret ve güvenlik konularında pragmatik yaklaşımlarla Batı’ya karşı koordineli bir tutum sergilemektedir. Bu yaklaşım, Batı’nın uzun vadeli politik hedeflerini zayıflatmaktadır.

Bölgesel ve küresel diplomasi, stratejik avantaj yaratmada kritik bir araç olarak kullanılmaktadır. Avrasya ülkeleri, diplomatik ilişkilerini askeri ve ekonomik planlarla entegre etmektedir.

Stratejik pragmatizm, Batı karşısında esnekliği artıran ve uzun vadeli üstünlük sağlayan temel bir faktördür.

4.3. Enerji Jeopolitiği ve Coğrafi Avantajlar

Enerji kaynakları ve coğrafi konum, küresel stratejide belirleyici bir rol oynamaktadır. Rusya ve İran, Batı’nın enerji arz güvenliğini doğrudan etkileme kapasitesine sahiptir. Bu durum, Batı’nın stratejik manevra alanını daraltmaktadır.

Avrasya ekseni ülkeleri, enerji ve hammadde koridorlarını kontrol ederek küresel güç dengelerinde avantaj elde etmektedir. Batı, bu kontrol karşısında sınırlı seçeneklere sahiptir.

Coğrafi konum, askeri ve ekonomik stratejilerde kritik bir avantaj sağlamaktadır. Çin’in Asya-Pasifik’teki yükselen konumu ve Rusya’nın Avrupa sınırlarındaki stratejik derinliği, Batı’nın müdahale kapasitesini sınırlamaktadır.

Enerji ve coğrafya, Batı’ya karşı uzun vadeli stratejik esneklik sağlayan temel faktörlerdir. Avrasya‑Güney ekseni, bu avantajları etkili bir şekilde kullanmaktadır.

Bu stratejik avantajlar, Batı’nın enerji ve güvenlik politikalarında yapısal sınırlamalar yaratmaktadır.

4.4. Bölgesel Çatışmalar ve Batı Müdahale Kapasitesi

Orta Doğu, Doğu Asya ve Güney Asya’daki yerel çatışmalar, Batı’nın müdahale kapasitesini sınırlayan bir faktördür. Avrasya‑Güney ekseni ülkeleri, bu çatışmaları kendi stratejik çıkarları doğrultusunda yönetmektedir.

Bölgesel aktörler, kendi güvenlik mimarilerini Batı dışı eksende kurarak Batı’nın müdahale kapasitesini azaltmaktadır. Bu durum, uzun vadeli stratejik üstünlük açısından kritik bir avantajdır.

Yerel çatışmaların yönetimi, diplomatik ve askeri kaynakların etkin kullanımını gerektirmektedir. Avrasya ekseni, bu kaynakları koordineli şekilde kullanarak Batı karşısında stratejik esneklik elde etmektedir.

Bölgesel çatışmalar, Batı’nın küresel politika uygulamalarında sınırlamalar yaratmakta ve Avrasya‑Güney ekseninin lehine stratejik fırsatlar doğurmaktadır.

Bu durum, Batı’nın müdahale kapasitesini yapısal olarak sınırlamakta ve Avrasya eksenine uzun vadeli avantaj sağlamaktadır.

4.5. İttifak Dayanıklılığı ve Kolektif Güç

Avrasya ekseni ülkeleri, bölgesel ittifakları güçlendirerek kolektif stratejik avantaj elde etmektedir. BRICS ve ŞİÖ gibi örgütler, Batı karşısında ekonomik ve askeri dayanıklılık oluşturmaktadır.

İttifak dayanıklılığı, kriz ve çatışma dönemlerinde hızlı koordinasyon ve kaynak kullanımına imkân tanımaktadır. Bu durum, Batı’nın stratejik hamlelerini sınırlandırmaktadır.

Ekonomik, enerji ve askeri alanlardaki ortak politikalar, Avrasya‑Güney eksenine Batı karşısında esneklik sağlamaktadır. Batı, bu koordinasyon karşısında stratejik üstünlük iddialarını sürdürmekte zorlanmaktadır.

Bölgesel ittifakların uzun vadeli planlama kapasitesi, Batı’nın müdahale ve baskı yeteneğini azaltmaktadır. Bu durum, Avrasya ekseninin küresel güç dengelerindeki dayanıklılığını artırmaktadır.

Kolektif stratejik güç, Batı’nın hegemonya iddialarını sınırlayan ve Avrasya‑Güney eksenine uzun vadeli avantaj sağlayan temel bir faktördür.

5. Batı’nın Sınırlılıkları ve Yeni Dünya Düzeni Gerçeği

5.1. Ekonomik Sınırlılıklar ve Yapısal Kırılganlık

Batı ekonomileri, yüksek borç oranları ve demografik baskılar nedeniyle uzun vadeli büyüme potansiyelinde sınırlılıklar yaşamaktadır. Avrupa ülkeleri ve Japonya, yaşlanan nüfus ve düşük doğum oranları nedeniyle işgücü piyasasında daralma ile karşı karşıyadır.

ABD’de bile ekonomik büyüme, iç talep ve sosyal güvenlik harcamaları nedeniyle sınırlı bir hızda ilerlemektedir. Bu durum, küresel ekonomik baskı araçlarının etkinliğini azaltmaktadır.

Enerji ve kritik hammaddeye olan dışa bağımlılık, Batı ekonomilerini kırılgan hâle getirmektedir. Rusya, Çin ve İran gibi ülkeler, enerji ve mineral arzını kontrol ederek Batı’nın ekonomik manevra alanını daraltmaktadır.

Finansal sistemdeki merkezîleşme ve dolar odaklı yapı, Avrasya‑Güney ekseni ülkelerinin alternatif ticaret ve finansal araçlar geliştirmesiyle sınırlandırılmaktadır. Bu durum, Batı’nın küresel ekonomik üstünlüğünü sürdürülemez hâle getirmektedir.

Yüksek maliyetli savunma ve teknoloji yatırımları, Batı bütçelerini tüketmekte ve ekonomik kaynakların stratejik alanlara yönlendirilmesini sınırlamaktadır. Bu yapısal kırılganlık, uzun vadeli üstünlük iddialarını sınırlandıran kritik bir unsurdur.

5.2. Askeri Sınırlılıklar ve Teknolojik Kısıtlar

Batı’nın askeri üstünlüğü, konvansiyonel silahlarda hâlâ geçerli olsa da hipersonik ve yeni nesil silah teknolojileri karşısında sınırlıdır. Çin ve Rusya, hipersonik füzeler, A2/AD sistemleri ve ileri savunma teknolojileri ile Batı’nın operasyonel avantajını azaltmaktadır.

Nükleer caydırıcılık, Batı açısından stratejik bir araç olmaya devam etse de Avrasya‑Güney ekseni ülkelerinin modernizasyon programları, bu üstünlüğü sınırlamaktadır. Hindistan ve Pakistan gibi ülkelerin bölgesel nükleer dengesi, Batı müdahalelerini zorlaştırmaktadır.

Siber ve uzay alanındaki yetenekler, Batı’nın bilgi ve iletişim üstünlüğünü sınırlamaktadır. Çin ve Rusya, siber saldırı ve uzay tabanlı erken uyarı sistemleri ile stratejik dengeyi yeniden şekillendirmektedir.

Askeri harcamaların maliyet-etkinliği, Batı’da sınırlı bir verim sağlarken, Avrasya ekseni ülkeleri daha düşük maliyetle yüksek etkili sistemler geliştirmektedir. Bu durum, Batı’nın uzun vadeli askeri üstünlük iddialarını sınırlandırmaktadır.

Bölgesel stratejik derinlik ve üsleşme kapasitesi, Batı’nın müdahale esnekliğini azaltmakta ve Avrasya‑Güney eksenine uzun vadeli askeri avantaj sağlamaktadır.

5.3. Diplomatik ve Politik Sınırlılıklar

Batı, çok taraflı diplomasi ve uluslararası hukuk çerçevesinde hareket etse de Avrasya ekseni ülkelerinin pragmatik ve esnek diplomasi anlayışı karşısında sınırlı etki gösterebilmektedir. Çin, Hindistan ve Rusya, Batı ile ilişkilerini kendi stratejik çıkarları doğrultusunda yönetmektedir.

Bölgesel örgütler ve ittifaklar, Batı’nın tek taraflı politikalarını dengelemekte ve stratejik müdahale kapasitesini sınırlandırmaktadır. BRICS, ŞİÖ ve ASEAN gibi yapılar, Batı karşısında kolektif güç oluşturmakta kritik rol oynamaktadır.

Batı’nın ekonomik yaptırımlar ve diplomatik baskı araçları, Avrasya‑Güney ekseni ülkeleri tarafından çeşitlendirilmiş ticaret ve finans sistemleriyle etkisiz hâle getirilmektedir. Bu durum, Batı’nın stratejik esnekliğini azaltmaktadır.

Enerji ve coğrafi avantajlar, diplomatik müzakere süreçlerinde Batı’ya karşı pazarlık gücü sağlamaktadır. Rusya ve İran gibi ülkeler, enerji arzını Batı’ya karşı stratejik bir araç olarak kullanmaktadır.

Batı’nın diplomatik sınırlılıkları, Avrasya‑Güney ekseni karşısında sürdürülebilir üstünlük elde etmesini engelleyen yapısal bir unsur olarak öne çıkmaktadır.

5.4. Sosyal ve Demografik Sınırlılıklar

Batı ülkeleri, yaşlanan nüfus ve düşük doğum oranları nedeniyle uzun vadeli sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik açısından kırılganlığa sahiptir. Artan sosyal güvenlik ve sağlık harcamaları, ekonomik kaynakların stratejik alanlara yönlendirilmesini sınırlandırmaktadır.

Genç nüfus avantajına sahip Avrasya‑Güney ekseni ülkeleri, işgücü ve askerî kapasite açısından Batı’ya kıyasla daha stratejik bir pozisyona sahiptir. Bu durum, uzun vadeli dayanıklılığı güçlendirmektedir.

Göç politikaları, Batı’nın işgücü açığını kapatmada sınırlı çözüm sunmaktadır. Sosyal uyum sorunları, maliyetler ve politik direnç, Batı’nın demografik avantaj elde etmesini engellemektedir.

Sağlık sistemleri üzerindeki mali baskılar, Batı’nın stratejik planlamalarını kısıtlamaktadır. Avrasya‑Güney ekseni ülkeleri, genç nüfus ve esnek sağlık sistemleri ile bu dezavantajı avantaja çevirmektedir.

Demografik ve sosyal sınırlılıklar, Batı’nın uzun vadeli küresel üstünlük iddiasını zayıflatan kritik bir yapıtaşıdır.

5.5. Küresel Güç Dengeleri ve Yeni Dünya Düzeni

Çok kutuplu ve bölgesel odaklı küresel düzen, Batı’nın hegemonya iddialarını sınırlamaktadır. Avrasya‑Güney ekseni, ekonomik, askeri ve diplomatik araçları entegre ederek Batı karşısında stratejik dayanıklılık sağlamaktadır.

Enerji, teknoloji ve demografi alanındaki avantajlar, Batı’nın küresel politikalarını sınırlandırmaktadır. Bu durum, güç projeksiyonunun sürdürülebilirliğini azaltan yapısal bir faktördür.

Bölgesel ittifaklar ve diplomatik pragmatizm, Avrasya ekseni ülkelerinin Batı karşısında uzun vadeli stratejik esneklik kazanmasını sağlamaktadır.

Yeni dünya düzeni, çok kutuplu, kaynak ve strateji odaklı bir yapıyı ön plana çıkarmakta, Batı’nın eski üstünlük araçlarını etkin şekilde kullanmasını sınırlamaktadır.

Avrasya‑Güney ekseni, ekonomik, askeri, diplomatik ve demografik avantajlarıyla Batı karşısında uzun vadeli stratejik üstünlük elde etmektedir. Bu yapı, küresel güç dengelerinin artık kalıcı bir şekilde değiştiğini göstermektedir.

Sonuç: Küresel Güç Dengelerinde Yapısal Kırılganlık ve Stratejik Gerçekler

Günümüzün uluslararası ilişkilerinde Batı ekseninin ekonomik, askeri ve diplomatik üstünlüğü artık yapısal olarak sınırlıdır. ABD, Japonya, Tayvan, Avustralya, Kanada ve Avrupa’nın bir araya gelerek oluşturduğu ittifak, Avrasya‑Güney eksenine karşı stratejik üstünlük sağlayabilecek kapasiteden yoksundur. Ekonomik göstergeler, Batı’nın demografik kırılganlıkları ve enerji bağımlılığı gibi yapısal dezavantajlarını ortaya koymaktadır. Çin, Hindistan, Rusya, İran ve diğer yükselen güçler, enerji kaynaklarını, genç nüfus yapılarını ve üretim kapasitesini entegre ederek uzun vadeli dayanıklılık yaratmaktadır.

Nükleer caydırıcılık, hipersonik silah sistemleri ve anti-erişim teknolojileri, Batı’nın konvansiyonel üstünlük iddiasını sınırlayan kritik faktörlerdir. Rusya ve Çin’in stratejik modernizasyon programları, Avrasya‑Güney eksenine karşı Batı’nın müdahale kapasitesini doğrudan kısıtlamaktadır. Siber ve uzay alanındaki yatırımlar, Batı’nın bilgi ve iletişim üstünlüğünü erozyona uğratmakta ve uzun vadeli stratejik planlama süreçlerini belirsizleştirmektedir.

Batı’nın askeri harcamaları yüksek olsa da maliyet-verim dengesi açısından sınırlı bir etkinlik sağlamakta; Avrasya‑Güney ekseni, daha düşük maliyetle yüksek etki yaratacak sistemler geliştirmektedir. Stratejik derinlik, bölgesel üsler ve lojistik avantajlar, Batı’nın operasyonel esnekliğini sınırlarken, Avrasya eksenine bölgesel üstünlük sağlamaktadır. Bu durum, Batı’nın küresel müdahale kapasitesinin sınırlılığını ve uzun vadeli stratejik kırılganlığını gözler önüne sermektedir.

Diplomatik ve ekonomik alanlarda da Batı’nın esnekliği sınırlandırılmıştır. Avrasya‑Güney ekseni ülkeleri, çok taraflı ilişkiler ve bölgesel örgütlenmeler aracılığıyla Batı’nın tek taraflı politikalarını dengelemekte ve küresel karar mekanizmalarında kendi çıkarlarını korumaktadır. Enerji jeopolitiği ve coğrafi avantajlar, Batı’nın baskı ve müdahale kapasitesini azaltmakta, stratejik pragmatizm ise uzun vadeli üstünlük iddialarını sınırlamaktadır.

Demografik ve sosyal faktörler de Batı açısından kritik bir kısıt oluşturmaktadır. Yaşlanan nüfus, sosyal güvenlik ve sağlık harcamalarını artırmakta, ekonomik ve askeri kaynakların stratejik alanlara aktarılmasını zorlaştırmaktadır. Avrasya‑Güney ekseni ülkeleri, genç nüfus ve planlı insan kaynağı yönetimi ile uzun vadeli stratejik esneklik sağlamaktadır. Bu, küresel güç dengesinde Batı’nın yapısal kırılganlığını ortaya koyan temel bir unsur olarak öne çıkmaktadır.

Küresel güç dengeleri, çok kutuplu ve bölgesel odaklı bir yapıya evrilmiştir. Batı, geleneksel ekonomik, askeri ve diplomatik araçlarıyla Avrasya‑Güney eksenine karşı sürdürülebilir üstünlük elde edememektedir. Yeni dünya düzeni, enerji, teknoloji, demografi ve stratejik planlama ekseninde Avrasya‑Güney ülkelerinin lehine şekillenmektedir. Batı, vergiler ve ekonomik maliyetler yoluyla silahlanma ve caydırıcılık çabalarını sürdürmekte, ancak bu çabalar yapısal dezavantajları ortadan kaldırmaya yetmemektedir.

Sonuç olarak, küresel güç projeksiyonları, artık tek taraflı üstünlük iddialarına dayanamayacak kadar kompleksleşmiştir. Avrasya‑Güney ekseni ülkeleri, entegre stratejiler, bölgesel dayanıklılık ve çok kutuplu diplomasi ile Batı’ya karşı uzun vadeli üstünlük elde etmektedir. Silahlanma, tek başına caydırıcılık veya güvenlik sağlamamakta; ekonomik kapasite, teknolojik yeterlilik, stratejik derinlik ve demografik avantaj, gerçek güç ve kalıcı dayanıklılığı belirlemektedir. Bu yapı, küresel güç dengelerinin artık Batı lehine tek yönlü bir çizgide olmadığını açıkça göstermektedir.

Kaynakça

Acharya, A. (2018). The End of American World Order. Polity Press.

Alden, C. (2017). Foreign Policy Analysis: New Approaches. Routledge.

Allison, G. (2017). Destined for War: Can America and China Escape Thucydides’s Trap? Houghton Mifflin Harcourt.

Blackwill, R. D., & Harris, J. M. (2016). War by Other Means: Geoeconomics and Statecraft. Belknap Press.

Brands, H. (2020). “The Rise of China and the Future of the West.” Foreign Affairs, 99(2), 32–45.

Buzan, B., & Hansen, L. (2009). The Evolution of International Security Studies. Cambridge University Press.

Cheng, D., & Scobell, A. (2015). “People’s Liberation Army Modernization and China’s Military Capabilities.” RAND Corporation Report.

Dollar, D. (2015). China’s Rise as a Regional and Global Power: The AIIB and the ‘One Belt One Road’. Lowy Institute.

Ferguson, N. (2008). The Ascent of Money: A Financial History of the World. Penguin Books.

Friedman, G. (2012). The Next Decade: Empire and Republic in a Changing World. Anchor Books.

Horowitz, M. C. (2018). “The Diffusion of Military Power: Causes and Consequences for International Politics.” Princeton Studies in International History and Politics. Princeton University Press.

Kupchan, C. A. (2012). No One’s World: The West, the Rising Rest, and the Coming Global Turn. Oxford University Press.

Kupchan, C. A., & Trubowitz, P. (2007). Discounting the Future: The Time Bomb in American Politics. Knopf.

Layne, C. (2006). The Peace of Illusions: American Grand Strategy from 1940 to the Present. Cornell University Press.

Lieber, K. A., & Press, D. G. (2017). “The New Era of Counterforce.” International Security, 41(4), 9–49.

Lieberthal, K., & Wang, J. (2012). Addressing U.S.–China Strategic Distrust. Brookings Institution Press.

Lo, B. (2015). “The Rise and Fall of the Liberal International Order.” International Affairs, 95(1), 65–90.

Mearsheimer, J. J. (2001). The Tragedy of Great Power Politics. W. W. Norton & Company.

Mohan, C. R., & Kale, D. (2022). “India’s Strategic Autonomy in a Multipolar World.” Journal of Strategic Studies, 45(3), 357–378.

Nye, J. S. (2012). The Future of Power. PublicAffairs.

Pifer, S. (2021). Nuclear Arms Control in the 21st Century. Brookings Institution Press.

Sauer, T. (2020). “The False Promise of Nuclear Modernization.” Journal of Peace Research, 57(5), 555–568.

Sokov, N. (2019). Reducing Nuclear Risks: The Role of Russia and the United States. Routledge.

Stockholm International Peace Research Institute (SIPRI). (2024). SIPRI Yearbook 2024: Armaments, Disarmament and International Security. Oxford University Press.

Stiglitz, J. E. (2010). Freefall: America, Free Markets, and the Sinking of the World Economy. W. W. Norton & Company.

United Nations, Department of Economic and Social Affairs (UN DESA). (2019). World Population Prospects 2019. United Nations.

World Bank. (2024). World Development Indicators. World Bank Group.

Yergin, D. (2011). The Quest: Energy, Security, and the Remaking of the Modern World. Penguin Press.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir