Alevilik-Bektaşilik-Kızılbaşlık ve Türk Kimliği

 22 Ağustos 2025

Alevilik-Bektaşilik, tarihsel olarak Türk kültür ve inanç yapısının temel bir bileşeni olarak kabul edilmektedir. Bu inanç sistemi, İslam’ın Şii ve mistik unsurlarını Türk kültürü ile harmanlayarak Osmanlı ve Safevi dönemlerinde kendine özgü bir toplumsal yapı oluşturmuştur. Tarihsel süreçte Alevi topluluklar, sadece dini bir cemaat olarak değil, aynı zamanda toplumsal ve siyasi aktörler olarak da varlık göstermiştir (Öz, 2018).

Günümüzde bazı akademik ve siyasi söylemler, Aleviler “Kürt kimliği” ile ilişkilendirmekte ve bu kimliği doğal bir gerçeklik olarak sunmaktadır. Ancak tarihsel ve antropolojik veriler, bu yaklaşımın büyük ölçüde yapay bir inşaat olduğunu ortaya koymaktadır (Yıldız, 2020). Alevilerin etnik ve kültürel kökenleri, esas olarak Türkmen kökenli olup, Osmanlı ve Safevi politikaları ile şekillenen karmaşık bir geçmişe sahiptir.

Osmanlı-Safevi rekabeti sırasında Aleviler stratejik bölgelerde yerleştirilmiş ve bazı aşiretler asimile edilerek “Kürt kimliği” ile karıştırılmıştır. Yavuz Sultan Selim döneminde yürütülen politikalar, Alevi ve Türkmen kimliğinin korunması ile birlikte bazı toplulukların Kürtleştirilmesini amaçlayan stratejileri içermektedir (Kaplan, 2017). Bu süreç, günümüzde kimlik tartışmalarının temel nedenlerinden biri olarak değerlendirilmektedir.

Bu makalede, Alevilik-Kızılbaşlık- Bektaşilik’in tarihsel kökenleri, yapay “Kürt kimliği” ile olan ilişkisizliği ve Osmanlı-Safevi dönemlerinde yaşanan politik ve sosyo-kültürel dinamikler incelenecektir. Ayrıca Alevi topluluklarının kökenlerini anlamanın, günümüz sosyal yapısı ve kültürel bilinci açısından önemi ele alınacaktır. Makale, tarih, antropoloji, sosyoloji ve kültürel çalışmalar perspektifinden bilimsel bir inceleme sunmayı hedeflemektedir.

Alevilik-Kızılbaşlık-Bektaşilik’in Tarihsel Kökenleri

Alevilik, İslam’ın Şii mezhebine dayanan ve mistik öğelerle zenginleştirilen bir inanç sistemi olarak Türkler arasında tarihsel olarak gelişmiştir. Kızılbaş toplulukları, Aleviliğin savunucuları olarak Osmanlı-Safevi mücadelelerinde merkezi bir rol oynamış, dini ve siyasi kimliklerini bu süreç içinde pekiştirmişlerdir (Yıldız, 2020). Bu topluluklar, hem dini cemaat hem de Türkmen kökenli etnik grup olarak tarihsel bir varlık göstermiştir.

Tarihi belgeler, Alevilerin esasen Türkmen kökenli olduğunu ve Osmanlı-Safevi rekabeti sırasında bazı “Kürt aşiretleri” (sosyal grupları) içinde asimile edildiğini göstermektedir (Kara, 2016). Bu süreç, coğrafi dağılım ve kültürel kimlik açısından önemli sonuçlar doğurmuş, bazı Alevi gruplarının yapay “Kürt kimliği” ile karıştırılmasına yol açmıştır.

Osmanlı döneminde özellikle Yavuz Sultan Selim döneminde yürütülen politikalar, Alevileri (Türkmenleri) belirli bölgelerde kontrol altında tutmayı ve bazı toplulukların “Kürtleştirilmesini” amaçlayan stratejileri içeriyordu (Kaplan, 2017). Bu bağlamda, Alevilik-Bektaşilik-Kızılbaşlık yalnızca bir dini inanç sistemi değil, aynı zamanda bir kültürel ve etnik kimlik olarak tarihsel süreçte varlığını sürdürmüştür.

Bundan dolayı, Alevilik-Kızılbaşlık- Bektaşilik’in tarihsel kökenleri, Türkmen kökenli kolların tarihsel, kültürel ve dini birikimlerine dayanmaktadır. Bu kimlik, Osmanlı-Safevi döneminde yaşanan politik, sosyal ve kültürel süreçlerle şekillenmiş ve günümüzde Alevi topluluklarının kimlik bilincinde önemli bir rol oynamaya devam etmektedir (Demir, 2019; Erdem, 2021).

Yapay “Kürt Kimliği” ve Alevilik Arasındaki Çatışmalar

Yapay “Kürt kimliği”, tarihsel olarak Fars etkisi altında şekillenmiş ve tarihsel olarak Zerdüştlük ile Sünni İslam unsurlarını içermiştir. Alevilik ise Türk ve Türkmen kökenli bir inanç sistemi olarak farklılık göstermektedir (Kara, 2016). Bu iki kimlik arasındaki farklar, hem tarihsel süreç hem de kültürel pratikler açısından belirgindir. Alevilik, yalnızca bir dini inanç değil, aynı zamanda Türkmen kavim ve etnik kimliğinin taşıyıcısı olarak tarih boyunca varlığını sürdürmüştür.

Osmanlı ve Safevi rekabeti, Osmanlı iktidarı tarafından sürülerek veya getirtilerek “Kürt” ve Türkmen topluluklarının yer değiştirmesine ve bazı Alevi topluluklarının “Kürt aşiretleri” içine asimile edilmesine neden olmuştur (Kaplan, 2017). Bu süreç, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde Alevi (Türkmen) topluluklarının tarihsel hafızasında derin izler bırakmıştır. Bu durum, günümüzde “Alevi ve Kürt” kimliklerinin karıştırılmasına yol açmakta ve tarihsel gerçeklerin çarpıtılmasına neden olabilmektedir.

Antropolojik ve tarihsel araştırmalar, Alevi kimliğinin temel olarak Türkmen kökenli olduğunu ve yapay “Kürt kimliği” ile karıştırılmasının tarihsel olarak yanlış olduğunu göstermektedir (Erdem, 2021). Bu veriler, kimlik bilincinin doğru anlaşılmasının toplumsal uyum, kültürel mirasın korunması ve tarihsel farkındalık açısından önemini ortaya koymaktadır. Bugün bölgedeki  Alevi toplulukların kendi kökenlerini bilmesi, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde kimlik bütünlüğünü güçlendirecektir.

Bu bağlamda, Alevi topluluklarının  yapay “Kürt” kimliği ile özdeşleştirilmesi, tarihsel belgeler ve antropolojik veriler ışığında yanlış bir yönlendirme ve kimlik tahrifi olarak değerlendirilmelidir (Tuncel, 2015). Alevilik-Bektaşilik-Kızılbaşlık, hem dini hem de etnik bir kimlik olarak Türk ve Türkmen tarihinin bir parçasıdır. Bu nedenle, Alevi topluluklarının kökenlerini araştırarak öz kimliklerine dönmeleri, hem akademik hem de toplumsal açıdan kritik öneme sahiptir.

Alevi Kimliğinin Günümüzdeki Önemi ve Gelecek Perspektifi

Alevi topluluklarının kendi kökenlerini bilmesi, hem kültürel hem de sosyal bütünlüğün korunması açısından büyük önem taşımaktadır. Tarihsel süreçte yaşanan asimilasyon, yer değiştirme ve kültürel baskılar nedeniyle bazı Alevi topluluklar kimliklerini tam olarak ifade edememiştir. Bu nedenle, Alevi kimliğinin ( Türkmen) doğru bir şekilde anlaşılması, hem toplumsal hafızanın güçlendirilmesi hem de kültürel mirasın korunması açısından kritik bir adımdır (Tuncel, 2015).

Günümüzde bazı Alevi gruplarının kendilerini “Kürt” olarak tanımlaması, tarihsel ve antropolojik verilerle çelişmektedir. Bu durum, toplumsal algıda kimlik karışıklığı yaratmakta ve kültürel bütünlüğün korunmasını zorlaştırmaktadır (Aksoy, 2022). Alevi toplulukların kendi etnik ve kültürel kökenlerini ( Türkmen) öğrenmesi, kimlik bilinci açısından temel bir gerekliliktir.

Kimlik bilinci, toplumsal uyum, tarihsel farkındalık ve kültürel mirasın korunması açısından önemlidir. Alevi topluluklarının Türkmen kökenli olduklarını anlamaları, hem bireysel hem de kolektif düzeyde bir güven ve aidiyet duygusu oluşturur. Bu süreç, aynı zamanda toplumsal barış ve kültürel çeşitliliğin korunması açısından da değerlidir (Yıldız, 2020).

Bu bağlamda, Alevi topluluklarının kökenlerini araştırarak öz kimliklerine dönmeleri, tarihsel, antropolojik ve sosyolojik açıdan kritik öneme sahiptir. Günümüzdeki kimlik tartışmaları, yalnızca akademik bir mesele değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel bilinçlenmenin de bir göstergesidir. Bu nedenle Alevilik, hem dini hem de etnik bir kimlik olarak Türk ve Türkmen tarihinin ayrılmaz bir parçası olmaya devam etmektedir (Demir, 2019).

Sonuç

Bu makalede Alevilik-Bektaşilik’in tarihsel kökenleri, Kürt kimliği ile ilişkisi ve günümüzdeki önemi detaylı bir biçimde ele alınmıştır. Tarihsel ve antropolojik veriler, Aleviliğin esas olarak Türkmen kökenli bir topluluk tarafından taşındığını ve Kürt kimliği ile ilişkilendirilmesinin tarihsel olarak yanlış bir yönlendirme olduğunu göstermektedir (Kara, 2016; Erdem, 2021). Osmanlı-Safevi rekabeti, Alevi topluluklarının stratejik olarak sürülmesine ve stratejik bölgelerde “Kürt sosyal grupları veya aşiret toplulukları” içine yerleştirilmesine ve bazı Alevilerin (Türkmenlerin) asimile edilmesine yol açmıştır. Ancak bu süreç, Alevi kimliğinin hem dini hem de etnik boyutlarını tamamen ortadan kaldırmamış ve hâlen Alevi olanların güncel hayatta kullandığı semboller ve kültürel kök uygulamaları, onların Fars sosyal grubu olan Kürtlerden farklı olduğunu göstermektedir. Bu durum, Doğu-Güneydoğu Anadolu, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye alanlarında yapılan saha araştırmalarında da bilimsel veri olarak gözlemlenmektedir.

Alevi toplulukların kendi kökenlerini doğru bir biçimde anlamaları, kültürel mirasın korunması, tarihsel farkındalık ve toplumsal uyum açısından kritik bir öneme sahiptir (Tuncel, 2015; Yıldız, 2020). Günümüzde bazı Alevi gruplarının kendilerini “Kürt” olarak tanımlaması, tarihsel verilerle çelişmekte ve kültürel bütünlüğün korunmasını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle kimlik bilinci, bireysel ve toplumsal düzeyde aidiyet, güven ve kültürel sürekliliğin sağlanmasında temel bir faktördür.

Özetle, Alevilik-Kızılbaşlık- Bektaşilik hem dini hem de etnik bir kimlik olarak Türk ve Türkmen tarihinin ayrılmaz bir parçasıdır. Tarihsel, antropolojik ve sosyolojik veriler ışığında, Alevi topluluklarının kökenlerini araştırmaları ve öz kimliklerine dönmeleri, yalnızca akademik bir gereklilik değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel bilinçlenmenin de bir göstergesidir (Demir, 2019; Aksoy, 2022). Bu süreç, gelecek nesillerin tarihsel farkındalığını artıracak ve kültürel mirasın korunmasına katkı sağlayacaktır.

Sonuçta ortaya çıkan temel bulgu, Alevilik’in tarihsel, etnik ve kültürel boyutlarıyla ele alınmasının, hem akademik araştırmalar hem de toplumsal bilinçlenme açısından merkezi bir öneme sahip olduğudur. Gelecek perspektifinde Alevi topluluklarının öz kimliklerine dönmeleri, kültürel çeşitliliğin korunması ve toplumsal dayanışmanın güçlendirilmesi açısından kritik bir adım olacaktır.

Kaynakça

• Tuncel, R. (2015). Alevi Toplum ve Kimlik. İstanbul: Kültürel Araştırmalar Yayınları.

• Kara, A. (2016). Orta Doğu’da Etnik ve Dini Kimlikler. İstanbul: Tarih ve Kültür Yayınları.

• Kaplan, F. (2017). Kızılbaşlar ve Osmanlı Politikası. İstanbul: Tarih Araştırmaları.

• Öz, H. (2018). Osmanlı-Alevi İlişkileri ve Toplumsal Yapı. İstanbul: Tarih Yayınları.

• Demir, S. (2019). Türkmen ve Kürt Toplulukları: Tarihsel Perspektif. Ankara: Sosyoloji Yayınları.

• Yıldız, M. (2020). Bektaşilik ve Türk Kimliği. Ankara: Kültür Üniversitesi Yayınları.

• Erdem, B. (2021). Kürt-Alevi Toplulukları Üzerine Etno-Historik Çalışmalar. Ankara: Etnografi Araştırmaları.

• Aksoy, M. (2022). Etnik Kimlik ve Tarih Bilinci. Ankara: Sosyoloji Enstitüsü Yayınları.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir