“Anıtkabir’den Yükselen Öfke”

Oslo, 14 Ekim 2025

Mezarımda huzurla yatıyordum, ta ki o çatıdan, o kutsal kürsüden hain bir ses yükselene dek…

Meclis binası yine çığlıklarla, kavga nidalarıyla dolu. Kimi bağırıyor, kimi anlamsız, ümmetçi, bölücü, terörist sloganlarla ortalığı inletiyor.

“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” demiştim,

demek ki tabelayı hâlâ görüyorsunuz ama ruhunu yitirmişsiniz. Şehitlerimizle, kanımızla ve canımızla kurduğumuz Cumhuriyet’i size emanet ettim. Sizse o emaneti, kirli siyasi menfaatlerinizin ve çıkarlarınızın bir aracına dönüştürmüşsünüz. Kimi kalkmış, çağ dışı, hain, ahlaksız sloganlarla; kimi bölücü, alçak sözlerle kürsüyü kirletiyor. Kimi ise o sözlere cevap verecek cesareti bile bulamıyor, koltuğuna yapışmış.

Ne demiştim?

“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacak, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”

Görüyorum ki, vücut toprak olmuş ama Cumhuriyet hâlâ savunma hattında; sizler ise o hattı yıpratmak için elinizden geleni ardınıza koymuyorsunuz. Siz koltuk sevdalıları, menfaat avcıları… Tarih ve bu yüce millet sizi affetmeyecek. Ben meclisi kurarken bir milletin iradesini teslim ettim. Sizse o iradeyi reytinge, medyaya, propaganda sahnesine çevirdiniz. Her kürsüye çıkışınız, her mikrofon başındaki nutkunuz, milletin onurunu çiğniyor. Uyandım, çünkü duydum o sesi…

Bir idamlık hain için “Biji Serok Apo!” diye bağıran birini işittim o kutsal çatıda.

Oysa ben orada “Yaşasın milletin iradesi!” “Yaşasın Üniter, Laik Türkiye Cumhuriyeti!” sesini duymak istiyordum.

Siz beni değil, milletin vakarını mezarımda hırpaladınız. O bağırıştan sonra bir sessizlik oldu. O sessizlik, seçilmiş vekillerin gururunun öldüğü, sorumluluklarının sızdığı sessizlikti. O sessizlik, bir milletin kalbinde açılan boşluğu ve ihanetin yankısını taşıyordu. Kalktım, çünkü o çatı benim milletimin çatısıydı. Orayı Türk milletinin iradesiyle kurmuştuk;şimdi o iradenin yerine korkak alkışlar, menfaat hesapları ve düşük çıkarlar geçmiş.Siz, kahramanlık ve sorumlulukla inşa edilmiş o mabedi, kendi çıkarlarınız için kirletiyorsunuz.

Ey Meclis!Bir zamanlar kurşun sesleri arasında açtığımız o kürsüde, bugün saçma sapan sloganlar, tribün nidaları yankılanıyor. O kürsüde fikrin, aklın ve milletin sesi olmalıydı; siz orayı kişisel çıkar, gösteri ve propaganda alanına çevirdiniz. Size biz, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar, bir milletin umudunu emanet ettik. Siz onu, parti logosuna, çıkarlarınıza ve siyasi şovlarınıza alet ettiniz.Milletin vekilleri değil, menfaatin ve medyanın kölesi olmuşsunuz.

Şimdi orada:

Kimi koltuğunu korumakla meşgul, kimi hakikati değil, kamerayı arıyor. Halkın vekili değil, reytingin ve çıkarların esiri olmuşsunuz. Ve eğer bir hainin adını bağırmaya cüret eden varsa, hatırlayın ki orada ilk önce şehitlerimizin hatırası yankılanmalıydı. Ama görüyorum ki, hatıralar değil, hesaplar konuşuyor artık. Orada tarih değil, menfaatiniz konuşuyor. Orada millet değil, korkaklık var.

Hani diyordum ya:

“Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.”

Siz onu ne hale getirdiniz biliyor musunuz?

“Egemenlik, kayıtsız şartsız BOP’çu, mandacı, Amerikancı, İsrailci, İngilizci menfaatlere alet edilen bir kavram.”

Millet yorgun, çünkü siz doymadınız. Cumhuriyet yıpranmış, çünkü siz özen göstermediniz. Halk umutsuz, çünkü siz sorumluluğu unuttunuz. Ve ben hâlâ buradayım… Mezardan sesleniyorum, ama o hain, bölücü, gerici, mandacı ses sizde bir titreme yaratmıyor. Vicdanınızı ziyaret etme vakti gelmiş. Siz hâlâ koltuklarınıza yapışırken, ben hâlâ Cumhuriyet’in kalbindeyim. Tarih sizi duyar; çünkü unutturulmaya çalışılsa da, gerçekler her zaman yankılanır. Mezarımda sessiz duruyordum ama artık susacak hâlim yok. Her bir hain, gerici, bölücü slogan; her bir çığlık; her bir menfaat hesabı, o kutsal çatı altında kaybolan onur ve sorumluluk… Beni mezarımdan kaldırdı.

Biz Meclis’i 105 yıl önce kurduk; ama siz 105 yıl sonra, 2010 yıl geriye gitmişsiniz!

Utanın, utanın!

Ben buradayım ve buradan sesleniyorum: Cumhuriyeti savunmak, koltukları savunmaktan daha değerlidir.

Ve unutmayın: Tarih sessiz değildir; o sizin yaptıklarınızı kaydeder.

Bir gün milletin adaleti, sizin saltanatınızı yerle bir edecektir. Onur ve vicdan, hiçbir koltuk ya da çıkarla satın alınamaz.

Ben hâlâ buradayım… Cumhuriyet’in kalbinde, mezarımda, her nefeste ve her yurttaşın gözünde.

Ama…

Çektirmeyin benim çizmelerimi yine, giydirmeyin kalpağımı yeniden! Bırakın bu onursuzlukları, yoksa sonunuz hüsran olur.

Demedi demeyin…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir