Gettolar’da Yaşamanın Sosyal Statü Üzerindeki Etkileri ve Toplumsal Sonuçları

29 Temmuz 2025

Modern şehirleşme süreçleri, mekânsal ayrışma ve toplumsal tabakalaşmayı derinleştiren yapılar üretmiştir. Bu bağlamda, gettolar yalnızca fiziksel sınırlarla çevrelenmiş yerleşim alanları değil, aynı zamanda bireylerin sosyal statülerini belirleyen sembolik alanlar hâline gelmiştir. Sosyolojik literatürde getto kavramı, hem dışlayıcı bir mekânsal organizasyon biçimini hem de toplumsal dışlanmanın kurumsallaşmış bir tezahürünü temsil etmektedir¹.

Gettolar, ekonomik dezavantajlılık, etnik homojenlik ve düşük sosyal sermaye gibi değişkenlerin bir araya gelmesiyle oluşur. Bu durum, getto sakinlerinin toplumun genel yapısıyla bütünleşmesini zorlaştırır; bireylerin eğitim, istihdam ve sağlık gibi temel hizmetlere erişimini sınırlar². Böylece, mekânsal marjinallik, sosyal statü kaybının hem nedeni hem de sonucu hâline gelir.

1. GETTOLARIN TARİHSEL VE SOSYOLOJİK TANIMI

Getto kavramı ilk olarak Orta Çağ’da Yahudilerin zorunlu olarak yaşadığı izole alanlar için kullanılmıştır. Ancak günümüzde bu kavram daha çok kentsel yoksulluk, etnik azınlıklaşma ve sosyal dışlanma olgularıyla birlikte anılmaktadır³. Modern şehirlerde, özellikle metropollerde, gettolar hem bilinçli politikaların hem de yapısal eşitsizliklerin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.

Sosyolojik açıdan gettolar, fiziksel sınırlarla çevrili olmaktan öte, toplumsal dışlanma mekanizmalarının somutlaştığı alanlardır. Bu alanlarda yaşayan bireyler, ekonomik, kültürel ve siyasal sermaye bakımından merkezden uzak tutulurlar. Pierre Bourdieu’nün kavramsallaştırdığı sermaye türleri göz önüne alındığında, getto sakinlerinin sahip oldukları sosyal ve kültürel sermaye sınırlıdır⁴.

Tarihsel olarak gettolar, farklı dönemlerde farklı nedenlerle ortaya çıkmıştır. Sanayi devriminden sonra işçi sınıfı mahallelerinin yoğunlaşması, 20. yüzyılda göçmen mahallelerinin oluşması ve günümüzde kent yoksulluğunun mekânsallaşması bu tarihsel süreçlerin örnekleridir. Bu oluşumlar, şehirlerin hem mekânsal hem de toplumsal örgütlenme biçimlerini şekillendirmiştir⁵.

2. GETTOLARIN SOSYAL STATÜ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Gettolarda yaşamak, bireylerin toplumsal hareketliliğini sınırlar. Özellikle çocukların eğitim olanaklarının kısıtlılığı, sosyal statü kazanma süreçlerinde dezavantaj yaratır. Eğitim kurumlarının niteliksizliği, sosyal sermayenin eksikliği ile birleştiğinde, bireylerin statü atlaması neredeyse imkânsız hâle gelir⁶.

İş gücü piyasasında da gettolardan gelen bireylerin dezavantajlı olduğu gözlemlenir. Bu bireyler, istihdamda ayrımcılığa maruz kalmakta, nitelikli işlere ulaşamamaktadır. Adres temelli önyargılar, işverenlerin bilinçli ya da bilinçsiz dışlayıcı tutumlarına neden olmaktadır. Bu da mekânsal ayrımcılığın sosyal dışlanmayı besleyen bir unsur hâline gelmesini sağlar⁷.

Öte yandan, getto yaşantısı dayanışma ağlarının güçlenmesine neden olabilir. Özellikle aynı etnik ya da kültürel geçmişe sahip bireyler arasında güçlü sosyal bağlar gelişebilir. Bu durum, bireylerin kendilerini güvende hissetmelerini sağlasa da dış dünyayla bütünleşmeyi engelleyici bir yapı oluşturabilir⁸.

3. TOPLUMSAL KUTUPLAŞMA VE GETTO OLGUSU

Gettoların oluşumu, kent içinde hem fiziksel hem de sembolik sınırlar yaratır. Bu sınırlar, toplumun çeşitli kesimleri arasındaki etkileşimi sınırlayarak toplumsal kutuplaşmayı derinleştirir. Böylece, kent içindeki heterojen yapı, homojen alt alanlara bölünerek bütünlükten uzaklaşır⁹.

Kutuplaşma, yalnızca mekânsal bir ayrışma değil, aynı zamanda değerler, yaşam tarzları ve beklentiler düzeyinde bir uzaklaşmayı da içerir. Bu durum, karşılıklı önyargıları pekiştirir ve toplum içinde empati kurmayı zorlaştırır. Medyada ve siyasi söylemlerde bu ayrışmaların sıkça vurgulanması da kutuplaşmayı besleyen bir diğer etkendir¹⁰.

Toplumsal kutuplaşmanın artması, demokratik katılımı zayıflatır ve toplumsal güveni erozyona uğratır. Gettolarda yaşayan bireylerin kendilerini dışlanmış hissetmeleri, sistemle olan bağlarını zayıflatır ve radikalleşme eğilimlerini artırabilir. Bu durum, sadece marjinal bireyleri değil, tüm toplumun güvenliğini tehdit eden sonuçlar doğurabilir¹¹.

4. GETTOLARIN TOPLUMSAL FAYDALARI VE DAYANIŞMA ODAKLARI

Her ne kadar gettolar sıklıkla olumsuz bağlamda ele alınsa da, bu alanların bazı toplumsal faydaları da bulunmaktadır. Özellikle yeni göçmenler için gettolar, geçici bir uyum alanı işlevi görebilir. Ortak kültürel paydaların bulunması, kimlik oluşumunu destekleyici bir rol oynayabilir¹².

Gettolarda gelişen cemaat yapıları, bireylerin sosyal destek sistemlerini güçlendirir. Bu yapılar sayesinde bireyler ekonomik zorluklara karşı daha dirençli hâle gelebilir. Örneğin, komşuluk ilişkileri üzerinden kurulan informal destek mekanizmaları, resmi hizmetlerin eksikliğini bir nebze olsun telafi edebilir¹³.

Ayrıca, gettolar kültürel üretim açısından da verimli alanlar olabilir. Gettolarda gelişen alt kültürler, müzik, sanat ve edebiyat alanında önemli katkılar sunabilir. Hip-hop kültürünün ABD’de gettolarda ortaya çıkması bu bağlamda dikkat çekici bir örnektir¹⁴.

5. GETTOLARIN DÖNÜŞÜMÜ VE KENTSEL ENTEGRASYON POLİTİKALARI

Getto alanlarının dönüşümü için geliştirilen kentsel politikalar, çoğu zaman fiziksel iyileştirmeye odaklanmakta, ancak sosyal bütünleşmeyi ihmal etmektedir. Bu durum, yerinden edilme (gentrifikasyon) sorununu doğurmakta, mevcut dayanışma ağlarını parçalamaktadır¹⁵.

Sürdürülebilir bir entegrasyon için fiziksel dönüşümle birlikte sosyal politikaların da geliştirilmesi gerekmektedir. Eğitim, istihdam ve kültürel katılımı artırmaya yönelik programlar, getto sakinlerinin toplumsal merkezle bütünleşmelerini sağlayabilir. Bu tür politikalar, yalnızca getto sakinlerinin değil, tüm toplumun refahına katkı sağlar¹⁶.

Kentsel entegrasyon politikalarının başarısı, yerel yönetimlerin katılımcı ve kapsayıcı yaklaşımlar benimsemesiyle mümkündür. Toplum temelli yaklaşımlar, getto sakinlerinin sürece dâhil edilmesini sağlar ve dışlayıcı uygulamaların önüne geçer. Bu bağlamda, sosyal adalet ilkesi temelinde geliştirilen politikalar, kalıcı çözümler sunabilir¹⁷.

SONUÇ

Gettolar, yalnızca mekânsal birer yapı değil, toplumsal yapının aynasıdır. Bu alanlarda yaşamak, bireylerin sosyal statüsünü sınırlayan bir etki yaratmakta; toplumsal hareketliliği engellemekte ve eşitsizlikleri derinleştirmektedir. Aynı zamanda, gettolar toplum içindeki kutuplaşmanın da bir göstergesidir.

Ancak, gettoların tamamen olumsuzlanması da eksik bir bakış açısıdır. Bu alanlarda oluşan dayanışma yapıları, kültürel üretimler ve geçici entegrasyon mekanizmaları, toplumsal bağların yeniden inşasında kullanılabilecek potansiyeller barındırır. Mesele, bu potansiyellerin sürdürülebilir ve bütüncül politikalarla desteklenmesidir.

Sonuç olarak, gettolarda yaşamanın sosyal statü üzerindeki etkileri, ancak yapısal nedenler ortadan kaldırıldığında ve kapsayıcı politikalar uygulandığında hafifletilebilir. Bu bağlamda, kent planlamasının yalnızca fiziki mekânlara değil, toplumsal adalete de odaklanması elzemdir.

DİPNOTLAR

1. Wacquant, L. (2008). Urban Outcasts: A Comparative Sociology of Advanced Marginality. Polity Press.

2. Massey, D. S., & Denton, N. A. (1993). American Apartheid: Segregation and the Making of the Underclass. Harvard University Press.

3. Marcuse, P. (1997). “The Enclave, the Citadel, and the Ghetto.” Urban Affairs Review, 33(2), 228–264.

4. Bourdieu, P. (1986). “The Forms of Capital.” Handbook of Theory and Research for the Sociology of Education, 241–258.

5. Harvey, D. (2005). A Brief History of Neoliberalism. Oxford University Press.

6. Wilson, W. J. (1987). The Truly Disadvantaged. University of Chicago Press.

7. Van Ham, M. et al. (2012). Neighbourhood Effects Research: New Perspectives. Springer.

8. Portes, A., & Sensenbrenner, J. (1993). “Embeddedness and Immigration.” American Journal of Sociology, 98(6), 1320–1350.

9. Sennett, R. (1990). The Conscience of the Eye: The Design and Social Life of Cities. Norton.

10. Lichter, D. T., Parisi, D., & Taquino, M. C. (2015). “Toward a New Macro-Segregation?” American Sociological Review, 80(4), 843–873.

11. Bauman, Z. (2000). Liquid Modernity. Polity Press.

12. Alba, R., & Nee, V. (2003). Remaking the American Mainstream: Assimilation and Contemporary Immigration. Harvard University Press.

13. Small, M. L. (2009). Unanticipated Gains: Origins of Network Inequality in Everyday Life. Oxford University Press.

14. Forman, M. (2002). The ’Hood Comes First: Race, Space, and Place in Rap and Hip-Hop. Wesleyan University Press.

15. Smith, N. (1996). The New Urban Frontier: Gentrification and the Revanchist City. Routledge.

16. Tasan-Kok, T., & Baeten, G. (Eds.). (2012). Contradictions of Neoliberal Planning. Springer.

17. Fainstein, S. S. (2010). The Just City. Cornell University Press.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir