Gezegen Yanıyor, Liderler Satış Peşinde

İklim krizine karşı küresel sessizlik: Milyonlarca can tehlikedeyken, dünya liderleri hâlâ ticaret masasında

Geçtiğimiz günlerde ABD Başkanı Donald Trump, yalnızca üç gün içinde üç Körfez ülkesini ziyaret
ederek 3,2 trilyon dolarlık anlaşmalara imza attı. Üstelik bu seyahat, başkanlık görevinde ikinci
dönemin ilk yurtdışı gezisiydi. Ne bir çevre zirvesi ne de insani bir gündem… Her şey “ticaret”, “güç
dengeleri”
ve “silah satışı” üzerine kuruluydu. Dünya, tarihi bir iklim krizinin eşiğindeyken, liderlerin
gündemi hâlâ tüccar mantığıyla şekilleniyor.

Oysaki Orta Doğu, Güney Asya ve Afrika gibi bölgeler iklim değişikliğinin yıkıcı etkileriyle çoktan
yüzleşmeye başladı. Artan sıcaklıklar, kuraklıklar, ani seller ve yükselen deniz seviyesi, sadece
doğayı değil, insan yaşamını da doğrudan tehdit ediyor. Yakın gelecekte 600 milyon insanın
yaşadığı bölgelerde sıcaklıklar, insanın hayatta kalma eşiğini aşabilir. Buna rağmen dünya
sahnesinde karar verici olan ülkeler, bu krize karşı hâlâ sessiz ve sorumsuz.

Birleşmiş Milletler, küresel sıcaklık artışını 1,5°C ile sınırlandırmak gerektiğini açıkça dile getiriyor.
Ancak mevcut politikalarla bu sınır 3°C’nin üzerine çıkacak gibi görünüyor. Bu, sadece denizlerin
yükselmesi ya da buzulların erimesi anlamına gelmiyor; açlık, göç, savaş ve kitlesel ölümler
anlamına geliyor.

Dünyadaki sera gazı salımının yarısından fazlası yalnızca altı ülke tarafından gerçekleştiriliyor: Çin,
ABD, Hindistan, Avrupa Birliği, Rusya ve Brezilya. Buna karşın, dünyanın en az gelişmiş 47 ülkesi
toplam emisyonların yalnızca %3’ünden sorumlu. Ne acı ki, en az kirletenler en çok bedel
ödeyenler oluyor.

Hayvanlar ölüyor, insanlık susuyor

Sibirya’da 80.000 ren geyiğinin buz katmanlarının altındaki otlara ulaşamayıp açlıktan ölmesi,
aslında çok daha büyük bir çöküşün habercisi. Bilim insanları bu tür ekolojik felaketlerin yalnızca
bir başlangıç olduğunu söylüyor. Ancak liderler, hâlâ satılacak yeni anlaşmalar, kurulacak ticari
ilişkiler ve güç rekabeti peşinde.

Bilim insanlarına göre çözüm açık: emisyonları acilen azaltmak, iklim etkilerine uyum sağlamak ve
bu süreçleri ciddi biçimde finanse etmek. Paris Anlaşması’na imza atan ülkeler, 2050’ye kadar sıfır
emisyon taahhüdünde bulundu. Ancak 2030’a kadar emisyonların en az %50 azaltılması gerekiyor.
Bu, özellikle fosil yakıt tüketiminin en az üçte bir oranında azaltılması anlamına geliyor. Peki dünya
liderleri bu hedefe ulaşmak için hangi somut adımı attı?

Yapılan küresel anketlerde halkın büyük çoğunluğu iklim değişikliğine inandığını ve çözüm için
gelirlerinden fedakârlık etmeye hazır olduğunu söylüyor. Ancak siyasi liderler bu sesi duymak
istemiyor. Kopenhag Üniversitesi’nden siyaset bilimci Clara Vandeweerdt’in de belirttiği gibi, liderler
halk desteğini hafife alıyor. Bu nedenle, halk hazır olsa da çözümler hayata geçirilemiyor.
Dünya, geri dönüşü neredeyse imkânsız bir eşiğe yaklaşırken, liderlerin hâlâ ekonomi ve güç
hesapları yapması affedilemez bir ihmaldir. Bu kriz yalnızca çevresel değil, aynı zamanda ahlaki bir
krizdir. Bugün sessiz kalanlar, yarının felaketinde en büyük sorumluluğu taşıyacaklardır.
Gezegen yanıyor. Ve biz hâlâ alışverişteyiz. İnsan, doğayı sömürerek kendi geleceğini inşa ettiğini
sanır; oysa her yıkım, önce kendi varoluşunu aşındırır. Bir Kızılderili atasözünde olduğu gibi

“Son ağaç kesildiğinde, son nehir kuruduğunda, son balık öldüğünde, insanlar paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir