Savaşa Hazır Ol: Kuşatılan Türkiye

Oslo, 15 Eylül 2025

Türkiye, günümüzde sadece sınırlarıyla değil, aynı zamanda stratejik konumuyla da çok boyutlu bir tehdit ve kuşatma ortamıyla karşı karşıyadır. Ege’den Batı Karadeniz’e, Doğu Akdeniz’den Suriye sınırlarına kadar uzanan coğrafi alan, ülkeyi hem enerji hem güvenlik açısından küresel ve bölgesel güçlerin odak noktası hâline getirmektedir. Bu durum, Türkiye’nin hareket alanını daraltırken aynı zamanda stratejik önemini de artırmaktadır (IISS, 2024).

ABD ve İsrail’in bölgedeki öncelikli çıkarları, Yunanistan, GKRY ve bazı AB ülkeleriyle yürütülen işbirlikleri aracılığıyla Türkiye’nin enerji ve güvenlik politikalarını ciddi şekilde sınırlamaktadır. NATO’nun 5. maddesi, olası bir İsrail saldırısında Türkiye’ye doğrudan güvence sunmayacak; AB ise ABD ve İsrail odaklı dayanışma gösterecektir. Bu bağlamda Türkiye, hem uluslararası platformda hem de sahada kendi savunma ve diplomatik stratejilerini bağımsız olarak geliştirmek zorundadır (Chatham House, 2024).

Sahada ise ABD ve İsrail destekli ucuz paralı askeri PYD/YPG tehdidi, Türkiye’nin sınır ve iç güvenliği üzerinde sürekli bir baskı oluşturmaktadır. TBMM’deki sözde çözüm masası ve belediyeler operasyonları, BOP stratejisi kapsamında halkın gerçekleri bilinçli şekilde görmesini engelleyen manipülasyon araçları olarak işlev görmektedir. Bu durum, Türkiye’nin askeri ve toplumsal hazırlıklarını ertelemesine ve savunma kapasitesini sınırlamasına yol açmaktadır.

1. Bölüm: Bölgesel Güvenlik Ortamı ve Türkiye’nin Jeopolitik Konumu

1.1. Türkiye’nin Stratejik Konumu

Türkiye, Avrasya’nın kavşak noktasında yer almakta ve kara ile deniz yollarının kritik bir kesişim noktasında bulunmaktadır. Bu konum, ülkeyi enerji hatlarının ve uluslararası ticaret yollarının güvenliği açısından stratejik bir merkez haline getirmektedir. Aynı zamanda Türkiye’nin tarihsel ve kültürel bağları da bölgedeki güvenliğin önemli bir unsuru olarak öne çıkmaktadır (Çiftçi, 2025).

Stratejik konum, Türkiye’yi hem fırsatlar hem de tehditlerle karşı karşıya bırakmaktadır. Özellikle enerji güvenliği, deniz yetki alanları ve bölgesel istikrar konuları, Türkiye’nin güvenlik stratejilerinin şekillenmesinde belirleyici bir rol oynamaktadır (Bingöl, 2025). Bölgesel ve küresel aktörlerin etkisi, Türkiye’nin manevra alanını sürekli olarak sınırlandırmaktadır.

Türkiye’nin jeopolitik avantajları, diplomatik ve askeri politikalarının merkezinde yer alırken, dış güçlerin etkisiyle ortaya çıkan baskılar stratejik denge arayışını zorunlu kılmaktadır. ABD ve İsrail’in bölgesel politikaları, Türkiye’nin güvenlik algısını ve stratejik hamlelerini doğrudan etkilemektedir (IISS, 2024).

1.2. Bölgesel Güvenlik Dinamikleri ve ABD-İsrail Etkisi

Doğu Akdeniz ve Orta Doğu’daki güç dengeleri, Türkiye’nin güvenlik stratejilerini doğrudan şekillendirmektedir. ABD’nin bölgedeki üsleri ve silah transferleri ile İsrail’in enerji ve savunma işbirlikleri, Türkiye’nin manevra alanını kısıtlayan başlıca faktörler arasında yer almaktadır (SIPRI, 2024; Morgado, 2025).

ABD ve İsrail’in Yunanistan ve GKRY ile kurduğu üçlü işbirlikleri, Türkiye’nin deniz ve enerji politikalarını sınırlamakta, diplomatik ve askeri dengelerin yeniden değerlendirilmesini gerektirmektedir. Bu durum, Türkiye’nin stratejik planlamasında esnek ve çok yönlü yaklaşımları zorunlu kılmaktadır (Bingöl, 2025).

Akademik analizler, ABD ve İsrail kaynaklı etkilerin Türkiye’nin savunma kapasitesi ve enerji güvenliği stratejilerini belirlemede kritik bir rol oynadığını ortaya koymaktadır (Çiftçi, 2025). Bu bağlamda Türkiye, hem NATO çerçevesinde hem de bağımsız politikalar geliştirerek denge kurma ihtiyacı duymaktadır.

1.3. Enerji ve Deniz Yetki Alanları

Doğu Akdeniz’deki doğal gaz ve petrol rezervleri, bölge ülkeleri için stratejik bir güç unsuru oluşturmaktadır. Türkiye, deniz yetki alanlarını ve enerji haklarını korumak amacıyla proaktif diplomasi ve askeri planlamayı acilen hayata geçirmelidir (SIPRI, 2024).

ABD ve İsrail’in bölgedeki enerji projelerine müdahalesi ve stratejik yönlendirmeleri, Türkiye’nin enerji güvenliği politikalarını gözden geçirmesini gerektirmektedir. Bu durum, bölgedeki gerilimi artırmakta ve Türkiye’nin hareket kabiliyetini sınırlandırmaktadır (Morgado, 2025).

Enerji rekabetinin askeri ve diplomatik boyutlarla birleşmesi, Türkiye’nin stratejik planlamasında enerji konusunun merkezi bir rol oynamasını zorunlu kılmaktadır. Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikaları, bu kapsamda ulusal çıkarları korumaya odaklanmalıdır (Çiftçi, 2025).

1.4. NATO ve Uluslararası Güvenlik Mekanizmaları

Türkiye, NATO üyesi olarak ittifakın güneydoğu kanadında kritik bir rol üstlenmektedir. Ancak, ABD’nin bölgesel politikaları ve üs kullanım stratejileri, Türkiye’nin ittifak içindeki stratejik otonomisini sınırlayan önemli faktörlerdir (Bingöl, 2025). Bu durum, Türkiye’nin hem ittifak içi sorumluluklarını yerine getirirken hem de kendi güvenliğini koruma ihtiyacını öne çıkarmaktadır.

NATO içindeki bu dengesizlik, Türkiye’nin bağımsız dış politika ve savunma stratejilerini geliştirme gerekliliğini artırmaktadır. ABD’nin ve diğer Batılı müttefiklerin bölgesel öncelikleri, Türkiye’nin güvenlik çıkarlarıyla her zaman örtüşmemektedir. Dolayısıyla, Türkiye’nin kendi savunma ve enerji stratejilerini önceliklendirmesi kaçınılmazdır (IISS, 2024).

Avrupa Birliği ile ilişkilerde yaşanan gerilimler de Türkiye’nin uluslararası güvenlik ve diplomatik manevra alanını etkilemektedir. Bu durum, Türkiye’nin çok yönlü stratejiler geliştirmesini zorunlu kılmakta ve ittifaklarla uyumlu ancak bağımsız hareket etme ihtiyacını pekiştirmektedir (Kirişci, 2022).

1.5. Stratejik Otonomi ve Tehdit Algısı

Türkiye’nin stratejik otonomi arayışı, hem Batı ile olan bağlarını sürdürmeyi hem de bölgesel güçlerle dengeli ilişkiler kurmayı hedeflemektedir (Chatham House, 2024). Bu yaklaşım, ülkenin dış politika ve güvenlik alanında bağımsız kararlar alabilmesini mümkün kılmaktadır.

ABD ve İsrail başta olmak üzere bazı Batılı ülkelerin bölgesel etkileri, Türkiye’nin stratejik özerklik hedefini uygularken karşılaştığı en büyük zorluklardan biridir. Türkiye, askeri, diplomatik ve ekonomik alanlarda kendi kapasitesini güçlendirmeden bu stratejiyi sürdüremez (Bingöl, 2025).

ABD ve İsrail kaynaklı tehdit algısı, Türkiye’nin uzun vadeli güvenlik planlamasında merkezi bir rol oynamaktadır. Bu nedenle Türkiye’nin çok yönlü ve bağımsız stratejik planlamayı hayata geçirmesi, ulusal güvenliğini korumanın temel koşulu olarak görülmektedir (Chatham House, 2024).

2. Bölüm: ABD ve İsrail Kaynaklı Tehditler 

2.1. ABD’nin Bölgesel Güç Politikaları ve Türkiye’ye Etkisi

ABD, Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’de stratejik çıkarlarını korumak amacıyla bölgesel üsler ve silah transferleri üzerinden aktif bir politika yürütmektedir (SIPRI, 2024). İncirlik Üssü başta olmak üzere çeşitli NATO üsleri, ABD’nin operasyonel kapasitesini artırmakta ve bölgesel dengeleri kendi lehine şekillendirmektedir.

Bu üslerin, günümüzde BOP kapsamında kullanımı ve silah transferleri, Türkiye’nin savunma ve stratejik planlamasında doğrudan bir parametre olarak öne çıkmaktadır. ABD’nin bölgesel operasyonlardaki etkisi, Türkiye’nin hem diplomatik hem de askeri alanlarda hareket kabiliyetini sınırlamaktadır.

ABD’nin Türkiye’ye yönelik sınır ötesi operasyon ve enerji politikalarını dengeleme amacıyla Yunanistan ve GKRY ile üçlü işbirlikleri geliştirmesi, Türkiye’nin stratejik manevra alanını azaltmaktadır. Bu durum, Türkiye’nin bağımsız güvenlik politikalarını güçlendirme ihtiyacını daha da kritik hale getirmektedir (Bingöl, 2025).

2.2. İsrail’in Bölgesel Stratejisi

İsrail, Doğu Akdeniz’de enerji ve savunma alanlarında aktif bir aktör olarak, Yunanistan ve GKRY ile enerji projeleri ve savunma anlaşmaları yürütmektedir (Morgado, 2025). Bu işbirlikleri, Türkiye’nin deniz yetki alanları ve enerji hakları üzerinde doğrudan baskı oluşturmaktadır.

İsrail’in bölgesel stratejisi, enerji koridorlarını güvence altına almak ve Türkiye’nin politikalarını dengelemek üzerine kuruludur. Silah ve savunma teknolojisi transferleri, İsrail’in caydırıcılık kapasitesini artıran bir araç olarak öne çıkmaktadır (Çiftçi, 2025).

Bölgede yıllardır İsrail’in ABD destekli projelerle işbirliği yapması, Türkiye’nin stratejik planlamasında önemli bir parametre olarak kabul edilmektedir. Bu durum, Türkiye’nin enerji ve savunma politikalarını çok yönlü ve esnek bir biçimde yeniden yapılandırmasını gerektirmektedir.

2.3. ABD ve İsrail İşbirliklerinin Türkiye Üzerindeki Etkisi

ABD ve İsrail’in ortak girişimleri, Türkiye’nin güvenlik stratejilerini yeniden şekillendirmesini zorunlu kılmaktadır (Chatham House, 2024). Bu işbirlikleri, diplomatik baskı ve lojistik üstünlük sağlayarak Türkiye’nin enerji ve savunma planlarını etkilemektedir.

Bölgede üsler ve silah transferleri yoluyla oluşturulan caydırıcılık, Türkiye’nin hem NATO hem de bağımsız dış politika alanlarında denge kurma ihtiyacını artırmaktadır (SIPRI, 2024). Türkiye’nin savunma planlamasında bu parametreler dikkate alınmadığında riskler ciddi şekilde artmaktadır.

Enerji projeleri ve savunma işbirlikleri, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki stratejik hareket alanını sınırlayan bir faktör olarak öne çıkmaktadır. Bu nedenle Türkiye’nin uzun vadeli güvenlik planlamasında ABD ve İsrail işbirliklerini kritik bir parametre olarak değerlendirmesi gerekmektedir.

2.4. Üsler ve Silah Transferleri

ABD’nin bölgesel üsleri, özellikle İncirlik Üssü ve GKRY çevresindeki tesisler, stratejik hava ve deniz kapasitesi sağlayarak operasyonel avantaj sunmaktadır (IISS, 2024). Bu üslerin konumu, Türkiye’nin savunma ve müdahale kabiliyetlerini doğrudan etkilemektedir.

Silah transferleri ve modernizasyon projeleri, ABD yanlısı bölgesel aktörlerin caydırıcılık seviyelerini artırırken, Türkiye’nin askeri planlamasında dikkate alınması gereken önemli bir parametreyi temsil etmektedir. Türkiye, bu gelişmeleri göz ardı edemez ve stratejik planlarını bu gerçeklikler üzerinden yapmalıdır.

Kurumsal raporlar, söz konusu üslerin ve silah sistemlerinin Türkiye açısından bir tehdit unsuru oluşturduğunu ve savunma stratejilerinin gözden geçirilmesini zorunlu kıldığını göstermektedir. Bu durum, Türkiye’nin askeri kapasitesini hem sahada hem de stratejik planlamada güçlendirmesinin önemini ortaya koymaktadır (Bingöl, 2025).

2.5. Enerji ve Diplomatik Baskı Mekanizmaları

ABD ve İsrail, Doğu Akdeniz enerji projeleri üzerinden bölgede diplomatik ve askeri baskı mekanizmaları geliştirmektedir (Chatham House, 2024). Bu girişimler, Türkiye’nin enerji ve deniz yetki alanlarını koruma stratejilerini doğrudan zorlaştırmaktadır.

Enerji işbirlikleri, askeri ve diplomatik stratejilerle entegre edilerek bölgesel güç dengelerini şekillendirmektedir. Türkiye’nin bu duruma karşı geliştirdiği politikalar, çok yönlü ve esnek stratejik planlama gerektirmektedir.

Bu bağlamda, enerji ve savunma işbirliklerinin Türkiye’nin güvenlik algısında merkezi bir rol oynadığı ve uzun vadeli stratejik planlamayı etkilediği açıkça görülmektedir. Türkiye, bölgesel enerji ve güvenlik risklerini dikkate alarak alternatif diplomatik ve askeri adımlar geliştirmek zorundadır (SIPRI, 2024).

3. Bölüm: Avrupa Birliği ve NATO Dinamikleri (ABD-İsrail Öncelikli Perspektif) 

3.1. NATO ve Türkiye’nin Savunma Gerçeği

Türkiye, NATO’nun güneydoğu kanadında kritik bir müttefik olarak yer almasına rağmen, ittifakın öncelikleri büyük ölçüde ABD ve İsrail’in bölgesel çıkarlarına yöneliktir (IISS, 2024). Bu durum, NATO’nun 5. maddesinin Türkiye için güvence sağlayıp sağlamayacağı konusunda belirsizlik yaratmaktadır.

ABD’nin patronluğu altındaki NATO, Türkiye’yi doğrudan savunmak yerine bölgesel güç dengelerini kendi lehine korumayı hedeflemektedir. Özellikle İsrail’e yönelik olası bir çatışmada, Türkiye’nin destek alması düşük olasılıktır.

Dolayısıyla, Türkiye’nin NATO’ya güvenerek savunma planlaması yapması riskli bir stratejidir. Bu nedenle ülkenin kendi bağımsız güvenlik stratejilerini önceliklendirmesi ve ittifak içindeki sorumluluklarını dengeleyerek hareket etmesi kritik bir zorunluluk olarak öne çıkmaktadır (Bingöl, 2025).

3.2. AB’nin Rolü ve Türkiye’nin İzolasyonu

Avrupa Birliği, Türkiye’nin bölgesel politikalarını etkileyen önemli bir aktör olsa da, ABD ve İsrail ile dayanışma içinde hareket etme eğilimindedir (European Commission, 2023). Bu eğilim, Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Orta Doğu’daki güvenlik pozisyonunu zayıflatmaktadır.

AB’nin diplomatik ve ekonomik baskıları, Türkiye’nin enerji ve savunma politikalarında kendi inisiyatifini sınırlamaktadır. Özellikle enerji projeleri ve savunma işbirliklerinde AB’nin kararları, ABD ve İsrail’in stratejik hedefleriyle paralel olarak şekillenmektedir.

Bu bağlamda, Türkiye’nin AB’ye güvenerek uzun vadeli güvenlik planlaması yapması risklidir. Ulusal güvenliğin sağlanabilmesi için Türkiye, bağımsız diplomasi ve savunma stratejilerini önceliklendirmek durumundadır (Kirişci, 2022).

3.3. Enerji ve Savunma Dengesizliği

ABD ve İsrail’in Yunanistan ve GKRY ile yürüttüğü enerji ve savunma işbirlikleri, Türkiye’nin stratejik hareket alanını doğrudan kısıtlamaktadır (SIPRI, 2024). Bu durum, Türkiye’nin enerji ve deniz yetki alanlarını koruma kapasitesini sınırlayan bir faktördür.

NATO ve AB’nin öncelikleri, Türkiye’nin güvenlik çıkarlarını doğrudan korumaktan ziyade bölgesel güç dengelerini kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmeye yöneliktir. Bu nedenle Türkiye’nin savunma ve enerji politikalarında bağımsız hareket etmesi kaçınılmazdır.

Bölgedeki mevcut dengesizlik, Türkiye’nin uzun vadeli savunma stratejilerini çok yönlü ve bağımsız planlamasını zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye’nin hem diplomatik hem de askeri kapasitesini güçlendirmesi kritik bir stratejik gerekliliktir (Chatham House, 2024).

3.4. Stratejik Özerklik İhtiyacı

Türkiye’nin stratejik özerklik arayışı, NATO ve AB’nin ABD-İsrail öncelikli politikaları altında giderek kritik bir hale gelmiştir (Bingöl, 2025). Bu özerklik, Türkiye’nin ittifak sorumluluklarını yerine getirirken kendi ulusal güvenlik çıkarlarını önceliklendirmesini mümkün kılar.

Enerji, savunma ve diplomasi alanlarında çok yönlü politikalar geliştirmek, Türkiye’nin hayatta kalması ve bölgesel caydırıcılığını artırması açısından zorunludur. ABD ve İsrail’in çıkarları öncelikli olduğunda, Türkiye her zaman yalnız bırakılabilir ve bu durum stratejik özerkliği hayati kılmaktadır.

Bu perspektif, Türkiye’nin uzun vadeli güvenlik planlamasında merkezi bir role sahiptir. Stratejik özerkliğin sağlanması, hem askeri hem diplomatik alanda karar alma özgürlüğünü artırır ve dış baskılara karşı dayanıklılığı güçlendirir (Chatham House, 2024).

3.5. Türkiye’nin Savunma ve Diplomasi Stratejileri

NATO ve AB’nin Türkiye’yi doğrudan savunmayacağı gerçeği, ülkenin savunma ve diplomasi stratejilerini yeniden şekillendirmesini zorunlu kılmaktadır (Bingöl, 2025). Türkiye, bu bağlamda bağımsız askeri kapasitesini güçlendirirken, diplomatik manevra alanını genişletmelidir.

ABD ve İsrail’in bölgedeki öncelikleri, Türkiye’nin enerji ve güvenlik politikalarını sürekli baskı altında tutmaktadır. Bu nedenle Türkiye’nin kendi güvenlik planlarını bağımsız ve çok boyutlu yürütmesi hayati önem taşır.

Türkiye’nin çok yönlü ve bağımsız güvenlik stratejisi geliştirmesi, yalnızca askeri değil diplomatik alanda da etkinliği artırır. Bu strateji sayesinde, ülke hem bölgesel tehditlere karşı daha dirençli hale gelir hem de alternatif ittifaklarla güvenliğini destekler (Chatham House, 2024; IISS, 2024).

4. Bölüm: Suriye Krizi, ABD ve İsrail’in ucuz paralı askeri PYD/YPG ve Hibrit Tehditler 

4.1. Suriye Krizinin Türkiye’ye Etkisi

Suriye iç savaşı, Türkiye’nin sınır güvenliğini doğrudan etkileyen en kritik faktörlerden biridir (Bingöl, 2025). Bölgedeki istikrarsızlık, Türkiye’nin güvenlik stratejilerini yeniden gözden geçirmesini zorunlu kılmaktadır.

ABD ve İsrail destekli politikalar, Türkiye’nin bölgesel hareket alanını sınırlandırmaktadır. Bu durum, Türkiye’nin hem diplomatik hem de askeri planlamasında dikkatle ele alınması gereken bir parametre oluşturmaktadır.

Suriye’nin parçalanması, ucuz paralı asker PYD/YPG’nin sahadaki aktif rolünü artırmış ve Türkiye’nin güney sınırlarında sürekli bir tehdit unsuru yaratmıştır. Bu hibrit tehditler karşısında Türkiye’nin çok yönlü stratejiler geliştirmesi kritik önemdedir (Chatham House, 2024).

4.2. ABD ve İsrail’in Ucuz Paralı Asker PYD/YPG’nin Hibrit Tehdit Rolü

PYD/YPG, ABD ve İsrail’in stratejik çıkarları doğrultusunda sahada kullanılmaktadır (SIPRI, 2024). Bu yapı, Türkiye’ye maliyetli ve uzun süreli zorluklar yaratan bir hibrit tehdit unsuru olarak öne çıkmaktadır.

Hibrit tehditlerin temel özelliği, doğrudan devletler arası savaş olmadan, yerel aktörler üzerinden güvenlik dengelerini etkilemesidir. PYD/YPG bu stratejinin sahadaki aracı olarak Türkiye’nin sınır ve iç güvenliğini sürekli tehdit etmektedir.

Türkiye’nin bu tür hibrit tehditlere karşı istihbarat, güvenlik ve askeri kapasitesini güçlendirmesi gerekmektedir. PYD/YPG’nin ucuz paralı asker rolü, Türkiye’nin diplomatik ve askeri planlamasında merkezi bir parametre hâline gelmiştir.

4.3. ABD ve İsrail’in PYD/YPG Stratejisi

ABD ve İsrail, PYD/YPG’yi stratejik bir araç olarak kullanarak Türkiye’nin Suriye’deki müdahalelerini sınırlamayı amaçlamaktadır (Morgado, 2025). Bu durum, Türkiye’nin savunma planlamasında önemli bir risk oluşturur.

PYD/YPG’nin sahadaki varlığı, hem sınır güvenliği hem de iç güvenlik açısından Türkiye’yi sürekli alarm durumunda bırakmaktadır. Bu hibrit tehdit, klasik savaş yöntemlerinin ötesinde bir güvenlik yaklaşımı gerektirmektedir.

Ucuz paralı asker PYD/YPG’nin ABD ve İsrail’in bölgesel stratejilerinin ayrılmaz bir parçası olduğu göz önüne alındığında, Türkiye’nin bağımsız güvenlik politikalarını güçlendirmesi kaçınılmazdır.

4.4. Türkiye’nin Savunma ve Güvenlik Stratejileri

Türkiye, Suriye’deki kriz ve ABD-İsrail destekli PYD/YPG tehdidini dikkate alarak savunma ve güvenlik stratejilerini yeniden yapılandırmak zorundadır (IISS, 2024). Bu stratejik yeniden yapılanma, hem sınır ötesi operasyonları hem de iç güvenlik önlemlerini kapsamalıdır.

Savunma kapasitesinin artırılması, özellikle sınır bölgelerindeki askeri varlığın güçlendirilmesi ve kritik altyapının korunması açısından hayati önem taşır. Türkiye’nin, hibrit tehditlere karşı hızlı ve etkili bir müdahale kabiliyeti geliştirmesi gerekmektedir.

Stratejik özerklik, Türkiye’nin hayatta kalması için temel bir koşul olarak öne çıkar. Hem diplomatik hem de askeri planlamada bağımsız hareket edebilmek, ABD ve İsrail’in bölgesel önceliklerinin Türkiye’nin güvenliğini sınırlamasını önleyecektir (SIPRI, 2024).

4.5. Hibrit Tehditlerin Geleceği ve Türkiye

PYD/YPG’nin ucuz paralı asker rolü, bölgesel güçlerin uzun vadeli stratejilerinin bir parçası olmaya devam edecektir (Chatham House, 2024). Türkiye, bu tehdit karşısında sürekli hazırlıklı olmalı ve hem diplomatik hem askeri kapasitesini güçlendirmelidir.

ABD ve İsrail’in bölgedeki öncelikleri, Türkiye’nin güvenliğini doğrudan tehdit etmektedir. Bu durum, Türkiye’nin savunma planlamasında sürekli güncellemeler ve çok boyutlu senaryo çalışmaları yapılmasını gerektirir.

Bu bağlamda, Türkiye’nin kendi savunma ve güvenlik stratejilerini bağımsız olarak yürütmesi, bölgesel tehditlere karşı etkin bir caydırıcılık oluşturmanın temelini teşkil eder.

5. Bölüm: TBMM Çözüm Masası, Belediyeler Operasyonu ve BOP Perspektifi

5.1. Sözde Çözüm Masasının Amacı

TBMM’de kurulan “Çözüm Masası”, halk nezdinde barış, kardeşlik ve dayanışma mesajları veriyor gibi görünse de, derinlemesine analizler bu yapının BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) stratejisi kapsamında Türkiye’yi yönlendirme ve oyalama amacı taşıdığını göstermektedir (Tanchum, 2015).

Bu mekanizma, Türkiye’de gündemi manipüle ederek halkın gerçek tehditleri görmesini engeller. Özellikle ABD ve İsrail’in sahadaki ucuz paralı asker PYD/YPG tehdidini göz ardı eden bir algı oluşturur.

Sözde “Çözüm Masası”, BOP stratejisinin Türkiye ayağında kritik bir rol oynar. Halkın savaşa hazırlık ve güvenlik bilinci bu yapı aracılığıyla sistematik olarak sınırlandırılmaktadır.

5.2. Belediyeler Operasyonu ve Gündem Değişikliği

Belediyeler operasyonları, resmi açıklamalara göre güvenlik ve hukuki gerekçelere dayanıyor olsa da, BOP perspektifine göre Türkiye’nin gündemini değiştirmek için kullanılan bir araçtır (Chatham House, 2024).

Bu operasyonlar, halkın ucuz paralı asker PYD/YPG tehdidi ve ABD-İsrail’in bölgesel stratejilerini fark etmesini engelleyen bir manipülasyon mekanizması işlevi görmektedir.

Dolayısıyla operasyonlar, Türkiye’nin gerçek güvenlik sorunları yerine gündemi değiştiren taktikler olarak yorumlanabilir. Bu durum, halkın bilinçlenmesini ve stratejik hazırlık kapasitesini doğrudan etkiler.

5.3. BOP ve Türkiye’nin Güvenlik Açığı

BOP çerçevesinde TBMM’deki çözüm masası ve belediyeler operasyonları, Türkiye’nin güvenlik algısını zayıflatmak amacıyla kullanılmaktadır (Bingöl, 2025). Bu strateji, halkı sahadaki tehditlerden uzaklaştırarak ülkeyi savunmasız bırakmayı hedefler.

İktidar, muhalefet ve BOP’un diğer bileşenleri, halkın gerçekleri görmesini engelleyerek Türkiye’yi bölgesel tehditlere karşı korumasız bırakmaktadır.

Bu manipülasyonlar, Türkiye’nin enerji, savunma ve sınır güvenliği politikalarını doğrudan etkiler. Halkın bilinçlendirilmesi, bu güvenlik açıklarını azaltmanın temel yollarından biridir.

5.4. Halkın Bilinçlendirilmesi Gerekliliği

Türkiye’nin, ABD ve İsrail’in sahadaki ucuz paralı askeri PYD/YPG tehdidine karşı hayatta kalabilmesi için halkın bilinçlendirilmesi elzemdir (Chatham House, 2024).

TBMM’deki “Çözüm Masası” ve belediyeler operasyonları, halkın güvenlik ve savaş hazırlığı farkındalığını azaltan manipülasyon araçları olarak işlev görmektedir. Bu nedenle halk, yalnızca resmi ve manipüle edilmiş mesajlarla yönlendirilmek yerine, gerçek tehditler ve Türkiye’nin savunma kapasitesi konusunda bilgilendirilmelidir.

Bilinçlendirme süreci, Türkiye’nin savunma ve stratejik hazırlıklarını güçlendirecek temel adımların başında gelir. Güncel siyasi ve güvenlik verileri, halkın stratejik farkındalığının artırılmasının, BOP ve ucuz paralı asker PYD/YPG tehditlerine karşı direnç oluşturmak açısından kritik olduğunu ortaya koymaktadır.

5.5. Stratejik Öneriler ve Alternatif Politikalar

Türkiye Cumhuriyeti devleti, TBMM’deki sözde “Çözüm Masası” ve belediyeler operasyonlarının manipülatif etkilerini dikkate alarak, alternatif stratejiler geliştirmelidir (SIPRI, 2024).

Bu stratejiler arasında bağımsız güvenlik planlaması, ulusal savunma kapasitesinin güçlendirilmesi ve halkın bilinçlendirilmesi öncelikli olmalıdır. Aynı zamanda alternatif ittifaklar ve bölgesel işbirlikleri, Türkiye’nin sahadaki ucuz paralı asker PYD/YPG tehdidine karşı caydırıcılık mekanizmaları oluşturacak şekilde hayata geçirilmelidir.

Kurumsal raporlar, bu önlemlerin hızlı uygulanmaması durumunda Türkiye’nin bölgesel savaş riskine karşı savunmasız kalacağını ve yalnız bırakılma ihtimalinin artacağını vurgulamaktadır. Dolayısıyla halkın stratejik farkındalığının artırılması ve alternatif ittifakların devreye alınması acil bir gerekliliktir.

6. Bölüm: Yeni Stratejik Müttefiklik ve İç Cephe Güçlendirme 

6.1. Bölgesel Tehditler ve Türkiye’nin Stratejik Durumu

Türkiye, ABD-İsrail ve bazı AB üyelerinin Batı Karadeniz, Ege, Doğu Akdeniz’den Suriye sınırlarına kadar uzanan kuşatma senaryosu ve sahadaki ucuz paralı asker PYD/YPG tehdidi ile karşı karşıyadır (Bingöl, 2025).

Özellikle ABD ve İsrail odaklı BOP stratejileri, TBMM’deki sözde çözüm masası ve belediyeler operasyonlarıyla birleştiğinde, Türkiye’nin hazırlıksız kalma riskini artırmaktadır. Bu durum, ülkenin savunma ve diplomatik planlamasında kritik bir parametre olarak değerlendirilmektedir.

NATO’nun 5. maddesinin olası İsrail saldırılarında devreye girmeyeceği ve AB’nin ABD-İsrail odaklı dayanışmasının Türkiye’ye güvence vermeyeceği gerçeği, stratejik savunma planlarını yeniden gözden geçirmeyi zorunlu kılmaktadır (Chatham House, 2024). Türkiye, bu bağlamda hem askeri hem diplomatik hem de toplumsal alanlarda önlem almalıdır.

6.2. Yeni Stratejik Müttefiklik Protokollerinin Gerekliliği

Türkiye’nin güvenliğini sağlamak için BRICS, ŞİÖ, Rusya, Çin, Hindistan, Türk Cumhuriyetleri, Pakistan, Endonezya, Güney Afrika, Nijerya, Meksika, Malezya, Mısır, Körfez ülkeleri, İran ve Kuzey Kore ile hızla stratejik ittifak protokolleri imzalaması gerekmektedir (SIPRI, 2024).

Bu ittifaklar, Türkiye’nin diplomatik manevra alanını genişletir, enerji ve ekonomik güvenliği artırır ve ABD-İsrail odaklı tehditlere karşı caydırıcılık sağlar. Aynı zamanda sahadaki ucuz paralı asker PYD/YPG tehdidine karşı işbirliği mekanizmaları geliştirmek için de bir temel oluşturur.

Kurumsal raporlar, bu protokollerin hızlı uygulanmaması durumunda Türkiye’nin bölgesel savaş riskine karşı savunmasız kalacağını ve yalnız bırakılma ihtimalinin artacağını göstermektedir. Bu nedenle hızlı hareket etmek hayati önem taşımaktadır.

6.3. Alternatif İttifakların Stratejik Katkıları

BRICS ve ŞİÖ üyeleriyle yapılacak işbirlikleri, Türkiye’nin askeri, ekonomik ve diplomatik alanlarda denge sağlayacak güçlü bir platform oluşturur (Chatham House, 2024).

Özellikle Rusya, Çin ve Hindistan ile enerji ve savunma işbirlikleri, sahadaki risklere karşı caydırıcılık mekanizması yaratır. Bu ittifaklar, Türkiye’nin bölgesel krizler sırasında stratejik dayanıklılığını artırır ve diplomatik esnekliğini güçlendirir.

Orta ve Güney Asya ülkeleri, Endonezya, Malezya ve Körfez ülkeleri ile yapılacak ekonomik ve lojistik işbirlikleri, ABD ve İsrail ve onların  ucuz paralı askeri PYD/YPG’nin sahadaki etkisini sınırlamak açısından kritik önemdedir. Akademik çalışmalar, alternatif ittifakların askeri, diplomatik ve ekonomik güvenlik açısından Türkiye için zorunlu olduğunu göstermektedir.

6.4. İç Cephe Güçlendirme: Halk ve Sivil Savunma

Türkiye’nin iç cephesi, askeri hazırlıklarla sınırlı kalmayıp halkın bilinçlendirilmesi ve sivil savunma mekanizmalarının güçlendirilmesiyle desteklenmelidir (SIPRI, 2024).

Seferberlik tatbikatları, halkın kriz senaryolarına hazırlığını artırır ve ABD, İsrail ve onların sahadaki ucuz paralı askeri PYD/YPG tehdidine karşı ulusal dayanıklılığı güçlendirir. Yerel yönetimler ve kritik altyapı birimleri, halkın katılımını sağlayacak şekilde koordineli çalışmalıdır.

Acil durum planları, erken uyarı sistemleri ve kriz iletişimi entegre edilmelidir. Bu yaklaşım, TBMM’deki sözde çözüm masası ve belediyeler operasyonları gibi BOP odaklı manipülasyonların etkisini azaltır ve Türkiye’nin stratejik özerkliğini güçlendirir.

6.5. Hızla Uygulanması Gereken Stratejik Adımlar

1. Türkiye, BRICS, ŞİÖ, Rusya, Çin, Hindistan, Pakistan, Endonezya, Brezilya, Türk Cumhuriyetleri, Güney Afrika Cumhuriyeti , Malezya, Meksika, Mısır, Körfez ülkeleri, İran ve Kuzey Kore ile stratejik müttefiklik protokollerini acilen imzalamalıdır.

2. Hızlı savaş tatbikatları, seferberlik tatbikatları ve sivil savunma hazırlıkları düzenli ve koordineli şekilde uygulanmalıdır.

3. Halkın bilinçlendirilmesi ve acil durum katılımı sağlanmalı, kritik altyapı ve yerel yönetimlerin koordinasyonu güçlendirilmelidir.

4. TBMM’deki sözde çözüm masası ve belediyeler operasyonlarının manipülatif yönleri halkla paylaşılmalı, gerçek tehditler ve hazırlık gerekliliği açıkça duyurulmalıdır.

5. Alternatif ittifak protokolleri ve iç cephe güçlendirme planları, akademik ve kurumsal raporlar ışığında sürekli güncellenmelidir (Chatham House, 2024; SIPRI, 2024; Bingöl, 2025).

7. Bölüm: Türkiye’nin Savunma Hazırlıkları, Alternatif İttifaklar ve Öneriler 

7.1. Savunma Hazırlıklarının Önemi

Türkiye, ABD ve İsrail’in önceliklerini esas alan bölgesel politikalar karşısında, NATO ve AB’den güvence bekleyemeyeceğini bilerek kendi savunma kapasitesini güçlendirmek zorundadır (IISS, 2024).

Bu durum, özellikle emperyalistlerin ucuz paralı askeri PYD/YPG tehdidine karşı sınır ve iç güvenliğin korunmasını zorunlu kılmaktadır. Savunma hazırlıkları, sadece askeri kapasiteyle sınırlı olmayıp, sivil savunma, istihbarat ve kriz yönetimi mekanizmalarını da kapsar.

Türkiye’nin halkını ve kurumlarını savaş hazırlığı konusunda bilgilendirmesi, stratejik özerkliğin temel koşullarından biridir. Kurumsal raporlar, bu hazırlıkları ertelemenin, Türkiye’nin güvenliğini ciddi şekilde riske atacağını göstermektedir (SIPRI, 2024).

7.2. Alternatif İttifaklar ve Bölgesel İşbirlikleri

Türkiye’nin savunma ve güvenlik politikalarında alternatif ittifaklar hayati öneme sahiptir. ŞİÖ, Rusya, Çin, Hindistan, Bangladeş, Güney Afrika Cumhuriyeti , Brezilya, Endonezya, Körfez Ülkeleri, Meksika, Türk Cumhuriyetleri ve Malezya gibi çok taraflı işbirlikleri, ABD ve İsrail odaklı tehditlere karşı bir denge mekanizması oluşturabilir (Chatham House, 2024).

Bu işbirlikleri, Türkiye’nin diplomatik ve stratejik manevra alanını genişleterek, ABD ve İsrail ve onların  sahadaki ucuz paralı askeri PYD/YPG ve bölgesel baskılara karşı avantaj sağlar. Ayrıca enerji, lojistik ve istihbarat alanlarında da Türkiye’nin güvenliğini güçlendirir.

Günümüzdeki güvenlik ortamı, Türkiye’nin bu tür alternatif ittifakları hızlı ve koordineli bir şekilde hayata geçirmesini zorunlu kılmaktadır. Bu adımlar, bölgesel krizler karşısında Türkiye’nin dayanıklılığını artırır.

7.3. Halkın Bilinçlendirilmesi ve Stratejik Hazırlık

Türkiye’nin güvenlik stratejisinin en kritik unsurlarından biri, halkın bilinçlendirilmesidir. TBMM’deki sözde çözüm masası ve belediyeler operasyonları, halkın gerçek tehditleri görmesini engelleyen manipülasyonlar olarak işlev görmektedir (Bingöl, 2025).

Ucuz paralı asker PYD/YPG tehdidi sürekli göz önünde tutulmalı, halkın savunma ve savaş hazırlığı konusunda bilgilendirilmesi sağlanmalıdır. Sığınaklar, acil durum planları ve eğitimler, bu hazırlığın somut araçlarıdır.

Halkın farkındalığını artırmak, Türkiye’nin emperyalist, siyonist ve ucuz paralı asker PYD/YPG odaklı tehditlere karşı direnç oluşturmasını sağlar. Bu, stratejik özerklik ve ulusal güvenliğin temel koşullarından biridir (Chatham House, 2024).

7.4. Stratejik Savunma ve Askeri Modernizasyon

Türkiye, ucuz paralı asker PYD/YPG ve ABD-İsrail odaklı tehditlere karşı savunma stratejisini güncellemelidir. Askeri modernizasyon, kritik altyapıların korunması ve caydırıcılık kapasitesinin artırılması hayati önem taşır (SIPRI, 2024).

Modernizasyon süreci, yalnızca teknolojik yatırımları değil, aynı zamanda eğitim, taktik ve lojistik planlamayı da kapsamalıdır. Bu şekilde Türkiye, hem saha hem de stratejik düzeyde hazır olur.

Savunma stratejisi, bağımsız ve çok boyutlu olmalıdır. Bu adımlar atılmadan, Türkiye’nin bölgesel tehditler karşısında etkin bir şekilde karşılık vermesi mümkün değildir.

7.5. Öneriler ve Eylem Planı

1. Türkiye, alternatif ittifak ve bölgesel işbirliklerini hızla hayata geçirmeli; ŞİÖ, Rusya, Çin, Hindistan ve diğer dost ülkelerle stratejik anlaşmalar yapmalıdır.

2. Savunma hazırlıkları, askeri modernizasyon, sınır güvenliği, acil durum planları ve halkın bilinçlendirilmesiyle bütünleşik şekilde yürütülmelidir.

3. Halk, emperyalistler, siyonistler ve ucuz paralı asker PYD/YPG tehdidi ve BOP odaklı manipülasyonlar konusunda sürekli bilgilendirilmelidir. TBMM’deki sözde çözüm masası ve belediyeler operasyonlarının gerçek amacı halka açıklanmalıdır.

4. İstihbarat ve güvenlik birimleri, hem iç hem dış tehditlere karşı koordineli şekilde çalışmalı ve alternatif senaryolar geliştirmelidir.

5. Akademik, kurumsal ve uluslararası raporlar temel alınarak, Türkiye’nin savunma ve diplomasi politikaları sürekli güncellenmelidir (Chatham House, 2024; SIPRI, 2024; Bingöl, 2025).

8. Bölüm: Türkiye’nin Hızlı Savaş Hazırlıkları, Seferberlik ve Sivil Savunma 

8.1. Hızlı Askeri Tatbikatların Önemi

Türkiye, ABD ve İsrail’in öncelikli çıkarlarına dayanan bölgesel tehditler karşısında hızla savaşa hazırlık tatbikatları gerçekleştirmek zorundadır (IISS, 2024).

Bu tatbikatlar, ABD, İsrail, GKRY, Yunanistan ve ucuz paralı asker PYD/YPG ve diğer hibrit tehditlere karşı caydırıcılığı artıran kritik bir araçtır. Hızlı tatbikatlar, sahadaki askeri birimlerin koordinasyonunu güçlendirir ve stratejik noktalardaki hazırlığı test eder.

Ayrıca olası tehdit senaryolarına hızlı adaptasyonu sağlar. Kurumsal raporlar, hızlı ve gerçekçi tatbikatların Türkiye’nin hem operasyonel hem de stratejik düzeyde hazır olmasını sağladığını göstermektedir.

8.2. Sivil Savunma ve Halkın Seferberliği

Sadece askeri tatbikatlar değil, sivil savunma ve halkın katılımıyla yapılan seferberlik tatbikatları da hayati önem taşır (Chatham House, 2024).

Bu tatbikatlar, Türkiye’nin kritik altyapılarını koruma, kriz yönetimi ve acil durum planlarını test etme açısından vazgeçilmezdir. Halkın bilinçlendirilmesi ve aktif katılımı, ulusal direnç mekanizmasını güçlendirir.

Seferberlik tatbikatları, Türkiye’nin stratejik özerkliğinin somut bir göstergesidir. Türkiye’nin her seviyede halkı sürece dahil etmesi, olası BOP manipülasyonlarının etkisini azaltır.

8.3. Seferberlik Tatbikatlarının Planlanması

Seferberlik tatbikatları, askeri birimlerin yanı sıra sivil kurumları da kapsayacak şekilde planlanmalıdır (SIPRI, 2024).

Bu tatbikatlar sırasında kritik altyapının korunması, sınır güvenliği ve acil durum koordinasyonu test edilmelidir. Ayrıca halkın bilinçlendirilmesi, uyarı ve yönlendirme mekanizmalarının uygulanması sağlanmalıdır.

Senaryo tabanlı ve gerçekçi planlama, Türkiye’nin ABD, İsrail, GKRY, Yunanistan ve ucuz paralı asker PYD/YPG tehditlerine karşı etkin müdahale kapasitesini artırır.

8.4. Tatbikatların Stratejik ve Toplumsal Etkisi

Hızlı savaş ve seferberlik tatbikatları, askeri hazır olma seviyesini artırmakla kalmaz, halkın güvenlik farkındalığını ve ulusal bilinç düzeyini de yükseltir (Bingöl, 2025).

Tatbikatlar, ABD , İsrail ve onların ucuz paralı askeri PYD/YPG ve BOP odaklı manipülasyonların olası etkilerini sınırlamak için stratejik bir araçtır. Türkiye, sadece askeri değil, toplumsal ve diplomatik alanlarda da hazırlıklı olmalıdır.

Var olan veriler, bu tatbikatların Türkiye’nin kriz ve savaş senaryolarına hızlı adapte olmasını sağladığını ve halkın bilinçlenmesini artırarak ulusal dayanıklılığı güçlendirdiğini göstermektedir.

8.5. Öneriler ve Eylem Planı

1. Türkiye, hızla savaşa hazırlık tatbikatlarını artırmalı; askeri birimler ve sivil savunma kurumları koordineli şekilde çalışmalıdır.

2. Halkın bilinçlendirilmesi ve seferberlik tatbikatlarına aktif katılımı sağlanmalıdır; kritik altyapı ve sınır güvenliği test edilmelidir.

3. Tatbikatlar, ucuz paralı asker PYD/YPG ve BOP odaklı tehdit senaryolarını kapsayacak şekilde gerçekçi ve çok boyutlu planlanmalıdır.

4. Akademik, kurumsal ve uluslararası raporlar temel alınarak tatbikatların düzenli olarak güncellenmesi ve halkın bilgilendirilmesi sağlanmalıdır.

5. Bu önlemler, Türkiye’nin stratejik özerkliğini güçlendirecek ve olası bölgesel çatışmalara karşı caydırıcılığı artıracaktır (Chatham House, 2024; SIPRI, 2024; Bingöl, 2025).

Sonuç

Türkiye’nin güncel güvenlik ve jeopolitik durumu, yalnızca askeri güçle sınırlı kalmayıp, diplomatik girişimler ve toplumsal hazırlıklarla bütünleşik bir strateji gerektirmektedir. ABD, İsrail, bazı AB üyesi ülkeler ve onların sahadaki ucuz paralı asker PYD/YPG tehdidi, BOP manipülasyonları ve bölgesel kuşatma, Türkiye’nin savunma ve güvenlik kapasitesini doğrudan test etmektedir.

Bu durum, Türkiye’nin hem askeri hem diplomatik hem de toplumsal alanda hızlı ve etkin önlemler almasını zorunlu kılmaktadır. Sadece NATO veya AB’ye güvenmek yeterli değildir; bağımsız ve çok boyutlu bir güvenlik yaklaşımı hayati önem taşır.

Kurumsal ve akademik raporlar, Türkiye’nin mevcut tehdit ortamında zaman kaybetmeden stratejik hazırlık yapmasının kritik olduğunu göstermektedir. Savunma, diplomasi ve toplumsal bilinçlendirme süreçleri, entegre bir şekilde yürütülmelidir (Chatham House, 2024; SIPRI, 2024; Bingöl, 2025).

Türkiye’nin BRICS, ŞİÖ, Rusya, Çin, Hindistan, Brezilya, Türk Cumhuriyetleri, Meksika, Güney Afrika Cumhuriyeti, Endonezya, Malezya, Mısır, Körfez ülkeleri, İran ve Kuzey Kore gibi ülkelerle yeni stratejik müttefiklik protokollerini hızla imzalaması zorunludur. Bu adım, Türkiye’nin diplomatik manevra alanını genişletecek, enerji ve ekonomik güvenliği güçlendirecek ve ABD-İsrail odaklı tehditlere karşı caydırıcılık sağlayacaktır.

Alternatif ittifaklar, Türkiye’nin sahadaki ve uluslararası alandaki stratejik esnekliğini artıracaktır. Aynı zamanda sahadaki ucuz paralı asker PYD/YPG tehdidine karşı işbirliği mekanizmaları geliştirmek için sağlam bir temel oluşturacaktır.

Akademik veriler, bu protokollerin uygulanmaması durumunda Türkiye’nin bölgesel savaş riskine karşı savunmasız kalacağını ve yalnız bırakılma ihtimalinin artacağını göstermektedir (SIPRI, 2024). Bu nedenle stratejik ittifakların hızla hayata geçirilmesi hayati önem taşır.

Türkiye ayrıca hızla savaşa hazırlık tatbikatları düzenlemeli, sivil savunma mekanizmalarını güçlendirmeli ve halkın seferberlik tatbikatlarına aktif katılımını sağlamalıdır. Bu önlemler, ABD, İsrail, GKRY, Yunanistan ve ucuz paralı asker PYD/YPG ile BOP manipülasyonlarına karşı hem askeri hem toplumsal hazırlığı artırır.

Halkın bilinçlendirilmesi, ulusal dayanıklılığın artırılması ve stratejik özerkliğin korunması açısından kritik bir unsurdur. TBMM’deki sözde çözüm masası ve belediyeler operasyonlarının manipülatif yönleri açıkça halkla paylaşılmalıdır.

Sonuç olarak, Türkiye’nin entegre, çok boyutlu ve bağımsız güvenlik stratejisi geliştirmesi artık kaçınılmazdır. Bu adımlar atılmadığı takdirde, bölgesel savaş ve tehditler karşısında ülkenin güvenliği ciddi şekilde tehlikeye girecektir (Chatham House, 2024; SIPRI, 2024; Bingöl, 2025).

Kaynakça

• Tanchum, M. (2015). The Republic of Cyprus, Israel, and Turkey in the Eastern Mediterranean: Strategic Implications. Friedrich-Ebert-Stiftung. https://library.fes.de/pdf-files/bueros/zypern/12481.pdf

• Kirişci, K. (2022). Turkey and the European Union: Security and Policy Dynamics. Brookings Institution. https://www.brookings.edu/research/turkey-and-the-eu-security-policy

• European Commission. (2023). Turkey and the European Union: Relations and Strategy. https://ec.europa.eu/neighbourhood-enlargement/countries/detailed-country-information/turkey_en

• Chatham House. (2024). Eastern Mediterranean Security and Energy Strategies. Chatham House Research Papers. https://www.chathamhouse.org/publication/eastern-mediterranean-security

• SIPRI. (2024). Arms Transfers and Military Balance in the Eastern Mediterranean. Stockholm International Peace Research Institute. https://www.sipri.org/research/armaments-transfers

• IISS. (2024). NATO and Eastern Mediterranean Security Balance. International Institute for Strategic Studies. https://www.iiss.org/publications

• Bingöl, O. (2025). Hybrid War and Its Strategic Implications to Turkey. ResearchGate. https://www.researchgate.net/publication/322531458_Hybrid_War_and_Its_Strategic_Implications_to_Turkey

• Morgado, N. (2025). Geopolitical Continuity? An Analysis of the Turkish Straits. Taylor & Francis Online. https://www.tandfonline.com/doi/full/10.1080/14683857.2025.2515731

• Çiftçi, H. (2025). The New Geopolitical Environment of Turkey. ResearchGate. https://www.researchgate.net/publication/291294178_The_New_Geopolitical_Environment_of_Turkey

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir