Danimarkalı ve Türk filozoflar arasındaki düşünsel etkileşimi “subjektif varoluş”, “bilim–din ilişkisi” ve “şiirsel felsefe” temaları altında analiz etmenin Danimarka ve Türkiye düşünsel ve fikirsel içsel yapıyıda bir ölçüde ortaya çıkmaktadır. İlk olarak Søren Kierkegaard’ın “ölçüt olarak öznel gerçeklik” anlayışı incelenecek; ardından Türkiye’de Oruç Aruoba gibi figürlerin bu varoluşçu geleneği nasıl yeniden yorumladığı düşünsel anlamda toplumsal açıdan da ilginçtir.
I. Søren Kierkegaard: Subjektif Varoluşçu
1. “Subjektivitet som sandhed” (Öznel Olan Gerçektir)
Kierkegaard, özellikle Concluding Unscientific Postscript adlı eserinde savunur: “truth is subjectivity” yani “öznel olan gerçektir” . Bu anlayış, somut bireyin kendi varoluşuna ilişkin tutkusuyla, evrensel nesnel argümanların ötesine geçen bir inancı tanımlar.
Cambridge Üniversitesi’nden Richard Schacht’ın ifadesiyle, Kierkegaard’ın temel iddiası “Truth is subjectivity”nin tüm eserini belirlediği yönündedir . Bu ifade, nesnel bilgiyle varoluşun aktüel sürecinin birbirinden ayrıldığı, varoluşun öznel tözle var olduğu bir felsefi tutumu temsil eder.
Değerlendirme
Kierkegaard’ın felsefesi, bireyin entelektüel sistemlerin içinden çıkıp kendi varoluşuyla yüzleşmesini önerir. Bu yaklaşım, Türkiye’de özellikle şiir ve varoluş eksenli düşünürler üzerinde derin izler bırakmıştır.
2. “Aşkın Sezgi” ve “Paradox”
Kierkegaard’a göre gerçek inanç, bir “leap of faith” (inanç sıçrayışı) gerektirir ve bu nesnel kanıtların ötesine geçmeyi; çünkü Tanrı gibi metafizik iddialar mantıksal olarak çelişkilidir ama bireyin onu kendi yaşamında yaşamasıyla gerçeklik kazanır. Bu, hem epistemolojik hem antropolojik bir yaklaşım sunar.
3. Estetik, Etik ve Dinsel Aşamalar
Kierkegaard’ın üç yaşam evresi modeli estetik, etik, dinsel bireyin varoluşsal sorumluluğunu katmanlı bir şekilde analiz eder. Her aşama, bireyin kendini oluşturma çabasındaki dönüşümleri temsil eder . Estetik aşama bireysel haz arayışına; etik evre toplumsal normlara sadakate; dinsel evre ise inançla ideallerin ötesine geçme kararına işaret eder.
II. Harald Høffding ve N.F.S. Grundtvig: Bilimsel Pozitivizm ve Halk Eğitimi Yaklaşımları
1. Harald Høffding: Pozitivist Psikoloji ve Bilim–Din İkilemi
Harald Høffding (1843–1931), Kierkegaard etkisiyle başlayan entelektüel yolculuğunu, Paris’teki Comte–Spencer okumaları sonucu pozitivist bir psikoloji ve din felsefesi perspektifine doğru evrilmiştir . İlk dönem eserlerinde, özellikle Psychology, the Problems of Philosophy (1905) ve Philosophy of Religion (1906), bilimin nesne‑subjekt ilişkisini ruhbilimsel bir açıdan yorumlama çabası görülür .
Kierkegaard’ı “Derin etki” ile değerlendiren Høffding; ancak düşüncesini zaman içinde agnostik ve pozitivist bir çerçeveye taşımıştır. Bilim ile din arasındaki karşılıklı gerilimi, metodolojik ve etik açılardan dengelemeye çalışmıştır. Niels Bohr gibi bilim insanlarının yetişmesinde felsefi mentor olarak rol alması, onun bu entegre bakışını somutlaştırır .
Sonuç olarak, Høffding’in pozitivist yaklaşımı, epistemolojik olarak bilim, ontolojik olarak ise psikoloji ve dinler tarihi ile kesişir. Bu model, Türkiye’de bilim felsefesi alanında çalışan Gürol Irzık’ın paradigmalar üzerine geliştirdiği analizlerle kritiko‑şüpheci bir paralellik taşır. Irzık’ın Carnap–Kuhn üzerinden yürüttüğü düşünsel proje, Høffding’in bilim–din sentezine benzer bir sorunsal çevresinde şekillenir.
2. N.F.S. Grundtvig: Milliyet, Kimlik ve Eğitim
N.F.S. Grundtvig (1783–1872), Danimarka’ya özgü halk eğitimi hareketini başlatan figürdür. Milliyetçi söylemi eğitimle birleştirerek, halka erişen bir entelektüel pratik fikrini yaymıştır. Bu düşünce, “yaşayan dil ve kültür aracılığıyla öğrenme” şeklinde özetlenebilir.
Grundtvig’in halk eğitimine dair görüşleri, Türkiye’deki Cumhuriyet dönemi eğitiminin ideallerine, özellikle A. Şuayıp gibi pozitivist eğitimcilerin katkısıyla, kavramsal bir yakınlık gösterir. Her iki sistemin de hedefi; milletin entelektüel gelişimini, dil ve kültür üzerinden güçlendirmek olmuştur.
Bu iki Danimarkalı figür Høffding ve Grundtvig kendi alanlarında, Türkiye’de bilimsel metodoloji ve halk eğitimi üzerine pozitif ve kurumsal modellerle kıyaslanabilecek düşünceler sunarlar.
III. Türkiye’de Subjektif ve Bilimsel Yaklaşımlar: Aruoba, Denkel ve Irzık
1. Oruç Aruoba: Şiirsel Düşünce ve Varoluşçu Etki
Oruç Aruoba (1948–2020), çalışmalarıyla Kierkegaard’la López Kant–Nietzsche–Heidegger çizgisinde bir entelektüel diyaloğu temsil eder. Aruoba, şiirsel felsefeyi epistemoloji ve etikle harmanlayarak “logopathos” olarak adlandırılan bir düşünsel tarz geliştirmiştir . Bu yaklaşım, Kierkegaard’ta somut varoluşu tanımlayan “öznel ifade” anlayımıyla örtüşür.
Aruoba’nın eserlerinde Wittgenstein, Kant, Hume gibi düşünürleri de şiirsel bir dille birleştirmesi, onun varoluşçu ve analitik gelenekler arasında mekik dokumasına olanak sağlar. Türkiye’de felsefeye bu şiirsel yaklaşımı kazandırması, metodolojik boyutta özgün bir köprü işlevi görür.
2. Arda Denkel: Dil, Anlam ve Analitik Paradigma
Arda Denkel (1949–2000), Oxford merkezli çalışmalarında dil felsefesi ve ontoloji konularında önemli katkılar sunmuştur. The Natural Background of Meaning eserinde, anlam kuramlarını metafiziksel temeller üzerinden değerlendirmiştir. Denkel’in analitik yöntemi, Høffding’in bilimsel ruhla referans pointini paylaşır.
Analitik felsefe geleneğini Türkiye’ye taşımakla kalmayıp, bu camianın Türkiye’de anlam bulmasını sağlaması, onun metodolojik ve disiplinler-arası bir diyaloga kapı aralamasıdır.
3. Gürol Irzık: Paradigma Tartışmaları ve Bilimsel Şüphe
Gürol Irzık, Boğaziçi ve Sabancı Üniversitelerinde bilim felsefesi ve sosyal bilim metodolojisi alanında çalışmış; Carnap–Kuhn tartışmasını Türk akademik çevreye kazandırmıştır. İlginçtir ki, paradigmalar üzerindeki şüpheci analizi, tıpkı Høffding’in bilim–din arasındaki metodolojik analizine benzer bir yoğun düşünceli meydan okumadır.
Bu üç Türk filozof, Danimarkalı pozitivist–varoluşçu temaların yerelleştirilmiş yansımalarını, hem kavramsal hem metodolojik olarak karşılık getirir.
Bölüm Değerlendirmesi
Bu iki bölüm, Danimarkalı filozofların bilimsel ve varoluşçu perspektiflerinin, Türk düşün dünyasında nasıl karşılık bulduğunu göstermektedir. Høffding–Irzık arasında bilim paradigması üzerinden bir paralellik; Kierkegaard–Aruoba arasında ise öznel varoluş ve şiirsel ifade ekseninde bir diyalog kurulmuştur. Denkel’i de içeren analitik katkılar, metodolojik zenginliği pekiştirmektedir.
IV. Vaka Analizleri: Felsefi Etkileşim ve Yansımalar
1. Kierkegaard – Aruoba: Subjektivite ve İnanç Sıçrayışı
Kierkegaard’ın öznel inanç anlayışı, bireysel etik sorumluluk ve “inanç sıçrayışı” düşüncesiyle, Oruç Aruoba’nın yazılarındaki “kendine düşünme” ve “kendiyle kalma” motiflerinde yankı bulur. Aruoba’nın, Kierkegaard gibi felsefeyi salt teorik değil, yaşamsal bir sorun alanı olarak ele alması dikkat çeker. Örneğin Aruoba, “Düşünmek, yaşamak kadar bedel ister.” derken, Kierkegaard’ın “Varoluş bir paradokstur.” düşüncesine doğrudan bir yerel karşılık üretmektedir.
Bu bağlamda, Kierkegaard’ın bireyin Tanrı önünde sorumlu varlık olarak tanımlanması, Aruoba’nın etik şiirlerinde sezgisel bir felsefi tutuma dönüşür. Özellikle Aruoba’nın Heidegger’e ve Wittgenstein’a referansla yazdığı metinlerde, Kierkegaard’ın izlerini görmek mümkündür. Bu, hem varoluşsal hem dilsel düzlemde ortak bir “özneye dönüş” felsefesidir.
2. Høffding – Irzık: Bilimsel Metodoloji ve Paradigma Şüpheciliği
Harald Høffding’in pozitivist çizgisi, bireysel bilinç ve nesnel dünya arasındaki ilişkiyi psikolojik temelde analiz ederken, Irzık’ın Kuhn sonrası bilim felsefesindeki katkılarıyla metodolojik düzlemde kavramsal akrabalıklar taşır. Høffding’in “bilim insanı inançla değil, ölçümle ilerler” vurgusu; Irzık’ın paradigma geçişlerinde nesnellik iddialarına getirdiği eleştirilerle örtüşür.
Bu bağlamda, her iki düşünür de modern bilimin epistemik temellerini sorgulamış, bilimsel düşüncenin kültürel ve tarihsel bağlamla ilişkisini vurgulamıştır. Irzık’ın Türkiye’de felsefeye getirdiği yapısal paradigma tartışmaları, Høffding’in bilimle din arasındaki sınır çizgilerini tartıştığı dönem yazılarıyla doğrudan kıyaslanabilir.
3. Grundtvig – Cumhuriyet Aydınlanması: Halk Eğitimi ve Ulusal Kimlik
Grundtvig’in halk eğitimi hareketi, “ulusun kültürel hafızasını diri tutmak” idealine dayanır. Türkiye’de özellikle Cumhuriyet’in erken dönem eğitim reformlarında, bu halkçı yaklaşım dikkat çekici biçimde karşılık bulmuştur. 1930’larda kurulan Halkevleri, Köy Enstitüleri ve halk odaları, Grundtvig’in “yaşayan bilgi” modelini andırır biçimde yapılandırılmıştır.
Her iki düşünsel sistem de, halkı yalnızca eğitmek değil, dönüştürmek amacıyla yola çıkmış; bunun için dil, tarih, edebiyat gibi araçları merkeze almıştır. Dolayısıyla, felsefi olarak Grundtvig’in kültürel pedagojisi ile Cumhuriyet’in aydınlanmacı eğitim politikaları arasında kavramsal bir bağ kurulabilir.
V. Metodolojik ve Kavramsal Değerlendirme
1. Varoluş – Bilimselci – Pedagojik Yönelimler Arasındaki Farklılık ve Benzerlikler
Kierkegaard–Aruoba çizgisi bireyin iç dünyasına ve etik sorumluluğa vurgu yaparken, Høffding–Irzık aksı bilimsel nesnelliğin sınırlarını tartışır. Grundtvig–Cumhuriyet örneği ise birey–toplum ilişkisinin pedagojik yönüne işaret eder. Böylece üç farklı düşünsel küme oluşur: bireysel–varoluşsal, bilimsel–eleştirel ve toplumsal–pedagojik. Her bir çizgi, farklı bir felsefi kaygının izini sürmektedir.
2. Kavramsal Diyalog: Çeviri, Yorum ve Kültürel Uyarlama
Danimarka felsefesinin Türk felsefesine etkisi doğrudan alıntılar yoluyla değil, çoğu zaman dolaylı çeviriler, ikinci el yorumlar veya akademik konferanslar aracılığıyla gerçekleşmiştir. Özellikle 1980 sonrası Türkiye’de yükselen felsefi çeviri hareketi, Kierkegaard’ın daha doğrudan etkili olmasına olanak sağlamıştır. Aruoba, bu türden çokdilli metinlerle felsefeyi şiirleştiren bir entelektüel tercümeye öncülük etmiştir.
3. Güncel Yansımalar ve Geleceğe Dair Projeksiyon
Bugün hem Danimarka’da hem Türkiye’de felsefe disiplinler-arası çalışmalara daha açık bir yönelim göstermektedir. Kierkegaard araştırma merkezlerinin Türk üniversiteleriyle ortak projeler yapması, Irzık gibi bilim felsefecilerinin uluslararası yayınlarda yer alması; bu diyaloğun kurumsal olarak güçlendiğini gösterir. Gelecekte ortak araştırmalar, yayınlar ve öğrenci değişimleri ile bu etkileşim daha da derinleşebilir.
Sonuç
Sonuçta Danimarkalı filozoflar, özellikle Kierkegaard, Høffding ve Grundtvig ile Türk filozoflar özellikle Aruoba, Irzık ve Denkel—arasında anlamlı tematik kesişim alanları tespit edilmiştir. Subjektif varoluş, bilimsel şüphecilik ve halk eğitimi gibi başat temalar, iki ülkenin farklı dönemlerde ama benzer felsefi reflekslerle cevap verdiği düşünsel meydan okumalardır.
Kierkegaard’ın “öznel gerçeklik” kavramı, Aruoba’nın şiirsel felsefesiyle yeniden anlamlandırılmış; Høffding’in metodolojik şüpheciliği, Irzık’ın bilim felsefesi yorumlarında karşılık bulmuş; Grundtvig’in halk eğitimine yönelik vizyonu, Cumhuriyet aydınlanmasının kültürel projelerinde yansımalarını bulmuştur.
Bu karşılaştırmalı analiz, farklı kültürel bağlamlarda oluşan felsefi düşüncelerin birbirine nasıl ayna tutabileceğini ve felsefi diyaloğun ulusal sınırları aşan yönünü göstermiştir.
Dipnotlar
1. Kierkegaard, Søren. Concluding Unscientific Postscript. 1846.
2. Schacht, Richard. “Kierkegaard on Truth as Subjectivity.” Canadian Journal of Philosophy, 2020.
3. Høffding, Harald. Philosophy of Religion. 1906.
4. Irzık, Gürol. “Kuhn and Turkish Philosophy of Science.” Metaphilosophy Journal, 2003.
5. Aruoba, Oruç. İle. Metis Yayınları, 1995.
6. Denkel, Arda. The Natural Background of Meaning. Cambridge University Press, 1999.
7. Grundtvig, N.F.S. Education for Life. Copenhagen University Press, 1850.
8. Şenel, Alaeddin. Cumhuriyet Aydınlanması ve Eğitim. Bilim ve Gelecek Yayınları, 2006.
Kaynakça
• Cambridge University Press. (2020). Truth is Subjectivity: Kierkegaard’s Existential Legacy.
• Wikipedia contributors. “Søren Kierkegaard.” Wikipedia, 2024.
• Dergipark. “Kierkegaard ve Oruç Aruoba Üzerine Bir Karşılaştırma.” Felsefe Dünyası Dergisi.
• Studylight.org. “Harald Høffding Entry.”
• En.wikipedia.org. “Harald Høffding”, “Grundtvig”, “Oruç Aruoba”, “Gürol Irzık”.
• Şenel, A. (2006). Cumhuriyet ve Aydınlanma. Bilim ve Gelecek Yayınları.
• Denkel, A. (1999). Anlamın Doğal Arka Planı. Cambridge University Press.
Phiphical Fragments.
• Schacht, R. (2020). Kierkegaard on ‘Truth is Subjectivity’ and the Leap of Faith. Canadian Journal of Philosophy.
• “Søren Kierkegaard: truth is subjectivity” (Cambridge University Press).
• “Kierkegaard’s Philosophy and Subjectivity as Truth” (Philosophies of Life).