Trump: Lider mi, Performans Sanatçısı mı?

2025 NATO Zirvesi, bir güvenlik ittifakı buluşmasından çok bir tiyatro sahnesine, daha doğrusu bir reality show kulisine benzedi. Bu kulisin baş aktörü ise şüphesiz eski-yeni başkan Donald J. Trump’tı. Zirve boyunca sergilediği jestler, jestlerden taşan tehditler ve tehditlerin altına serpiştirilmiş övgü beklentisi, Trump’ın klasik diplomatik kodları yeniden ve yeniden ihlal etmekle kalmayıp, onları bilinçli bir şekilde aşağılayarak kendi kişisel markasını NATO’nun kurumsal kimliğinin üstüne çıkardığını ve bu şekilde siyasi orgazm olduğunu gösterdi.

Trump’ın liderlik tarzı, geleneksel devlet adamlığından çok politik kabare anlayışına dayanır. Konuşmalarında sık sık kameraya dönerek yaptığı küçük göz kırpmalar, liderlerle tokalaşırken kimin elini ne kadar sıktığına dikkat etmesi ya da “sizi korumamı istiyorsanız, ödeyin” tarzı doğrudan mesajları; onun siyaset dilini, bir sahne diline dönüştürdüğünü kanıtlar nitelikteydi. Hannah Arendt’in tarif ettiği “eylemle var olma” fikri, Trump için anlamını kaybetmiştir; onun varlığı eylemin değil, gösterinin içindedir.¹

Zirvede gözlemlenen en çarpıcı olgulardan biri, Trump’ın söylediklerinden ziyade, nasıl söylediğine odaklanan uluslararası basın oldu. Liderlik, içeriğin değil tonun, stratejinin değil sahnenin hâkimiyetine bırakılmıştı. Trump, jestlerini kontrol altında tutarak değil, abartarak hükmeden bir figür olarak sahnedeydi. Popülizmin estetik biçimi olan bu tutum, karizmatik liderliğin teatral mutasyonudur.² Artık lider, halkın veya müttefiklerin aklını değil, ekranlarda geçen zaman içindeki dikkatini kazanmalıdır. Zirve salonu, bu açıdan, CNN ekranı ile TikTok arasındaki bir sahneye dönüştü: süre kısaydı, içerik basitti, mesaj gürültülüydü.

Birleşik Krallık, Polonya ve Macaristan gibi bazı ülkelerin liderleri, bu performansı ciddi bir diplomatik zafer olarak yorumlarken, esasında Trump’a övgü sunmakla, kendi temsil ettikleri devlet aklını devre dışı bırakmış oldular. Bu noktada “liderlik” kavramının içi boşaltıldı; geriye kalan sadece bir televizyon yüzü karşısında hizalanmış figüranlar topluluğuydu. Zygmunt Bauman’ın “akışkan modernlik” tanımı burada yeniden yankılanıyor: sabit değerlerin yokluğunda, güç de meşruiyet de kim daha çok dikkat çekerse onun oluyor.³

Özetle, Trump bir lider değil; liderliği oynayan bir sanatçıdır. Ancak bu oyun sahici bir sahnede değil, uluslararası ilişkilerin en ciddi platformlarından birinde oynanıyorsa, izleyenler sadece gülmez, aynı zamanda endişeyle sahneden çıkış kapısını aramaya başlarlar. Bu yüzden 2025 NATO Zirvesi, yalnızca bir adamın değil, bir çağın performatif politik anlayışının vitrini hâline gelmiştir.

Dipnotlar

1. Arendt, H. (1958). The Human Condition. University of Chicago Press. (Bkz. “Vita activa” kavramı ve eylemin politik anlamı.)

2. Moffitt, B. (2016). The Global Rise of Populism: Performance, Political Style, and Representation. Stanford University Press.

3. Bauman, Z. (2000). Liquid Modernity. Polity Press. (Bkz. Kimlik, liderlik ve iktidarın geçiciliği üzerine değerlendirmeler.)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir