Kopenhag, 13 Temmuz
Tarih boyunca pek çok siyahi bilim insanı, bilim, teknoloji, tarım, kültür ve tıp alanlarında önemli işler yapmış ama ne yazık ki sömürgecilik, ırkçılık ve cinsiyet ayrımcılığı yüzünden hak ettikleri değeri görememiş, unutulmuş ya da bilinçli olarak göz ardı edilmişler. Bu yazı dizisinde, bu değerli isimlerden 10 tanesini sizlerle paylaşacağım.
Phillis Wheatley – Kalemle Gelen Özgürlük
1753 civarında Batı Afrika’da, büyük ihtimalle Senegal ya da Gambiya topraklarında dünyaya geldi. Henüz küçük bir çocukken kaçırıldı, Atlantik Okyanusu’nu aşan bir köle gemisiyle Amerika kıtasına taşındı. Geminin adı “Phillis”ti. Boston’a vardığında, John ve Susanna Wheatley adlı zengin bir ailenin mülkü haline geldi. Böylece adı “Phillis Wheatley” oldu — hem taşıdığı zincirin, hem de onun kırılma hikâyesinin adı.
Susanna Wheatley, Phillis’in farklı olduğunu hemen fark etti. Ona evde eğitim verilmesine izin verildi. Phillis yalnızca birkaç yıl içinde İngilizceyi akıcı konuşur hâle geldi; ardından Latince ve Yunanca okudu. Homeros, Virgil, Milton gibi klasik yazarları anlamaya, Hristiyanlık metinlerini yorumlamaya başladı. 12-13 yaşlarında ilk şiirlerini yazdı. Ama kimse onun bir şiir yazarı olabileceğine inanmak istemedi. Çünkü o bir köleydi. Siyah bir kadındı. O devirde bu, sessiz kalması gereken biri demekti.
20 yaşına geldiğinde, şiirlerinin gerçekten ona ait olup olmadığı konusunda ciddi bir kuşku vardı. Boston’da, aralarında valilerin, tüccarların ve din adamlarının da olduğu 18 beyaz erkek, onu sorguya çekti. Onu sınavdan geçirdiler: Milton’dan, İncil’den, klasik şiirlerden bölümler okuttular. Phillis zekâsını ve bilgisini büyük bir soğukkanlılıkla ortaya koydu. Onlar da — isteksizce de olsa — gerçeği kabul etti.
1773’te, henüz 20 yaşındayken şiir kitabı Londra’da yayımlandı: “Poems on Various Subjects, Religious and Moral”. Bu kitap, yalnızca onun edebi dehasını değil, aynı zamanda köleliğe karşı kalemle verilen ilk büyük entelektüel mücadeleyi temsil etti. Phillis Wheatley, Amerika kıtasında eser yayımlayan ilk Afrikalı-Amerikalı kadın yazar oldu.
Özgürlüğünü kısa süre sonra kazandı. Ancak hayatının geri kalanı kolay geçmedi. Yoksulluk, eşinin hapsedilmesi, kaybettiği çocukları derken; henüz 31 yaşındayken, 1784 yılında Boston’da hayata gözlerini yumdu. Geride yalnızca bir kitap ve birkaç şiir değil, direnişin ve zekânın şiirle birleşmiş onurlu bir izini bıraktı.
Phillis Wheatley’i unutma.
Çünkü özgürlük, sadece zincirlerin kırılması değil; düşüncenin kalemle taşınmasıdır.