Dinî Tahakkümün Ateşi: Giordano Bruno’dan Asım Bezirci’ye Çağımızda Orta Çağcı Engizisyonun İzleri

İnsanlık tarihi, farklı dinî ve siyasi iktidarların baskı ve tahakküm yöntemleriyle örülmüştür. Bu tarihsel süreçte, özellikle engizisyonlar aracılığıyla uygulanan insan yakma geleneği, sadece bedensel bir cezalandırma değil; aynı zamanda toplumsal kontrol, korkutma ve itaat sağlama aracı olarak kullanılmıştır. Orta Çağ’ın karanlık dönemlerinde şekillenen bu yöntemler, çağımızda da farklı biçimlerde varlığını sürdürmekte, özellikle bazı radikal İslamcı grupların uygulamalarında benzerlikler göstermektedir.

Günümüzde ise , 1600 yılında Roma Engizisyonu tarafından yakılan Giordano Bruno ile 1993 Sivas Madımak Katliamı’nda Asım Bezirci ve diğer kültür insanlarının katledilmesi ve Suriye’de IŞİD tarafından canlı olarak yakılan iki Türk askerinin vahşeti bağlamında çağımızda Orta Çağcı yakma anlayışının izleri hala görülmektedir . Bundan dolayıda, engizisyonun ideolojik tahakkümü ile günümüz çağdaş şiddet yöntemlerinin nasıl örtüştüğü ortadadır .

1. Orta Çağ Engizisyonu: İdeolojik Tahakküm ve İnsan Yakma

Orta Çağ’da özellikle Hristiyan Engizisyonu, sapkınlık olarak görülen fikirleri ve inançları bastırmak için insan yakma yöntemini kullanmıştır. Bu uygulama, hem Kilise’nin otoritesini pekiştirmek hem de toplumda korku yayarak itaat sağlamak için tasarlanmış bir cezalandırma biçimidir. Giordano Bruno’nun bu bağlamda yakılması, düşünce özgürlüğünün sistematik olarak nasıl yok edilmeye çalışıldığının simgesidir.

Engizisyonun yakma yöntemi, sadece fiziksel bir infaz değil, aynı zamanda ideolojik bir uyarıydı. Bu yöntemle, sapkınlıkla suçlanan herkesin aynı akıbete uğrayabileceği mesajı verilmiş ve böylece toplumsal bir kontrol mekanizması oluşturulmuştur. Orta Çağ’da bu yöntem, inanç dışı düşüncelere karşı mutlak bir tahakküm sistemi yaratmıştır.

Bu süreçte Kilise, kendi dogmatik çizgisinin dışındaki tüm görüşleri düşmanlaştırmış, bu yüzden de engizisyon idamları kaçınılmaz olmuştur. Yakma, sadece ceza değil; korku, teslimiyet ve mutlak itaati zorunlu kılan psikolojik bir silah haline gelmiştir.

2. Çağımızda Orta Çağcı İslamcı Engizisyon: Sivas ve Suriye Örnekleri

Çağımızda, özellikle radikal İslamcı grupların uygulamalarında Orta Çağ engizisyonu ile benzer insan yakma uygulamalarına rastlanmaktadır. Türkiye’de Sivas Madımak Katliamı ve Suriye’de IŞİD’in iki Türk askerini canlı olarak ateşe vermesi bu benzerliklerin somut örnekleridir.

1993’te Sivas’ta gerçekleşen Madımak Katliamı, Alevi kültürüne ve laik düşünceye mensup aydınların yakılmasıyla, çağımızda dinî temelli baskının ve Orta Çağcı ideolojinin devam ettiğini göstermiştir. Bu katliamda devletin müsemmal olduğu, olayların önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınmadığı açıkça ortaya çıkmıştır. Ayrıca, devlet içindeki Gladyonun organize ettiği ve yönlendirdiği radikal İslamcı grupların bu vahşete zemin hazırladığı, Sivas olaylarının siyasi ve ideolojik boyutunu güçlendirmektedir. Asım Bezirci gibi kültür insanları, özgür düşüncenin ve çoğulculuğun sembolleri olarak hedef alınmış ve korkutma amacıyla diri diri yakılmıştır.

Benzer şekilde Suriye’de IŞİD’in uyguladığı canlı yakma vahşeti, çağımızda Orta Çağcı işkence ve infaz yöntemlerinin güncellenmiş bir versiyonudur. Bu tür yöntemler, hem rakip düşünce ve inançları yok etmek hem de psikolojik terörle toplumsal kontrol sağlamak amacıyla kullanılmaktadır. Böylece, çağımızda da Orta Çağcı bir engizisyonun yaşandığı, tarihsel süreklilikle açığa çıkmaktadır.

3. Giordano Bruno ve Asım Bezirci: Engizisyonun Zaman ve Mekan Ötesi İzleri

3.1 Düşünce Özgürlüğüne Yönelik Saldırı

Giordano Bruno’nun yakılması ve Asım Bezirci’nin yakılarak katledilmesi, farklı coğrafya ve dönemlerde gerçekleşmiş olsa da, her iki vaka da özgür düşünceye ve farklılığa yönelik tahammülsüzlüğün simgesidir. Bruno, evrenin sonsuzluğu ve farklı dünya teorileriyle dönemin dini dogmalarını sarsmış, Bezirci ise laik ve çoğulcu Türkiye’de özgür düşünceyi savunmuştur.

Her iki birey de kendi çevrelerinde dönemin baskıcı ideolojileri tarafından “sapkın” ilan edilmiş, bu nedenle cezalandırılmıştır. Bu cezalandırma şekli, sadece bedensel infaz değil, aynı zamanda toplumsal mesaj taşıyan ideolojik bir terördür.

3.2 İktidar ve Tahakküm Mekanizmaları

Engizisyonlarda Kilise’nin kurduğu tahakküm mekanizmalarıyla, çağımızda radikal İslamcı grupların baskı ve şiddet yöntemleri arasında güçlü paralellikler vardır. Her iki durumda da güç odakları, kendi ideolojileri dışındaki tüm farklılıkları yok etmeyi amaçlamış, toplumsal kontrol ve korku yaratma stratejisini kullanmıştır.

Bruno’nun yakılması resmi ve organize bir mahkeme süreciyle gerçekleştirilirken; Bezirci’nin yakılarak katledilmesi daha çok devletin müsemma gösterdiği ve gladyonun örgütlediği islamcı grupların şiddetidir. Ancak sonuçları açısından, her ikisi de düşünce ve ifade özgürlüğünün ağır saldırısıdır.

3.3 Toplumsal ve Kültürel Yansımalar

Bruno’nun ölümü, bilimsel ve felsefi düşüncenin gelişimini geciktirmiş; Bezirci’nin ölümü ise Türkiye’de demokratikleşme sürecine ağır bir darbe vurmuştur. Bu vakalar, sadece bireysel trajediler değil; toplumsal tahammülsüzlüğün ve kültürel gericiliğin somut göstergeleridir.

Özellikle Sivas katliamı, Türkiye’nin kültürel çeşitliliği ve laikliği konusunda ciddi sorunlar yaşadığını göstermiştir. Suriye’de yaşanan vahşet ise bölgesel istikrarsızlığın ve radikal ideolojilerin küresel etkisinin sembolüdür.

4. Çağımızda Orta Çağcı Yakma Geleneğinin Devamı ve Sonuçları

İnsan yakma geleneği, Orta Çağ’da ortaya çıkan ideolojik tahakkümün bir aracı olarak başladı; çağımızda ise farklı biçimlerle devam etmektedir. Sivas Madımak Katliamı ve Suriye’deki IŞİD vahşeti, bu sürekliliğin en acı örnekleridir. Bu vakalar, çağımızda Orta Çağcı ideolojilerin hâlâ yaşatıldığını ve insanlığın ortak değerlerine yönelik tehdit oluşturduğunu göstermektedir.

Bu tarihsel süreklilik, sadece fiziksel şiddeti değil; aynı zamanda fikirlerin, kültürün ve inançların baskı altında tutulmasını da ifade eder. Korku ve terör yoluyla toplumsal kontrol sağlama mantığı, çağımızda da birçok bölgede egemenliğini sürdürmektedir.

Bu durum, insan hakları, hukuk devleti ve demokratik değerlerin önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Engizisyonun karanlık mirasının üstesinden gelmek için, çağdaş toplumların dayanışma, hoşgörü ve özgürlük temelinde yeniden yapılanması zorunludur.

Kaynaklar / Dipnotlar

[^1]: Casanova, José. “Bruno and the Power of the Church,” Journal of Renaissance Studies, 2010.

[^2]: Peters, Edward. Inquisition. University of California Press, 1988.

[^3]: Gülalp, Haldun. “Sivas Massacre and Its Aftermath,” Middle Eastern Studies, 1995.

[^4]: Fishman, Brian. “The Terrorist Organization: A Case Study of ISIS,” Studies in Conflict & Terrorism, 2017.

[^5]: Yavuz, M. Hakan. The Emergence of a New Turkey. University of Utah Press, 2006.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir